YAĞMURDA ŞAPKASIZ ÇIKMAMAK LAZIM
Ne zaman havalar soğuyup yağmurlar başlasa, hemencecik şifayı kapmakta üstüme yoktur.Ondan sonra bir hapşırık ,bir tıksırık , günlerce hasta yatarım.Sağ olsun bizimkiler bu huyumu bildiğinden Yağmurların başlamasına fırsat vermeden önlemini alırlar. Sevgili Eşim kış gelmeden bana ,bir sürü kasket alır. . Kısacası başım açık gezemiyorum. Bir sürü kasket alışlarının nedeni ise benim haddinden fazla unutkan oluşumdur. Gün gelir bir otobüste, gün gelir bir umumi tuvalete kapı üstündeki çivilerde unutuveririm.veya kahvehanede bırakıp eve gelirim.Hatta hiç unutmam bir gün bir maç sonrası çıkışta kafamdan çekip almışlardı da haberim bile olmamıştı .Başımda şapka olmadığını hapşırmağa başladığımda fark etmiştim Her zaman yaptığı gibi, bu sabahta karım dualar selavaatlara işe uğurlamıştı.Yaz bitmiş,nerede ise sonbahar da bitmek üzere idi ve buna rağmen günlerdir, havalar pırıl pırıldı ,ortalık güllük gülistanlık . anlayacağınız, yakıcı bir sıcaklık hala ortalığı kavurur bir durumda . Hani pastırma yazı derler ya o minval. Haddi zatında neden sucuk değilde pastırma onuda anlamış değilim ya , her ne ise . İşte böylesi güzel bir günde evden çıkıp büroya gelmiştim.. Saat bire doğru birden hava puslanı verdi. ve ortalık nerede ise koyu gri bir karanlığa dönüşüverdi. Daha sonrada zifiri bir siyahlık her yanı sarıp sarmaladı. Dairelerin ışıklarını yakmak zorunda kaldık.Nedense hava böylesine kasvetli bir hale gelince insanın içini bir sıkıntıdır alır. Keyfimiz kaçmıştı.Söylemesi ayıp ben biraz da korkarım. Dedim ya netameli bir insanımdır. Birden masamdaki telefon acı acı çalmaya başladı , Boş bulunmuşum yerimden sıçradım. açtım telefondaki karım
- Alo ,Hüsnü senmisin... Ben Sabahat
- Benim canım .. Hüsnün .... . Hayrola karıcığım birşeymi var
- Yok canım öylesine bir aradım , arayıp hatırını sorayım istedim.
- Sağolasın karıcığım . iyiyim sen nasılsın.
- Hüsnü..
- Efendim sultanım
- Sizin orda yağmur yağıyormu
- Yoo.. Niçin sordun.
- Bizim buralarda yağıyorda
- EE.. Yağmur bu yağacak elbette
- Hiiiç .. bir şey olacağı yok ta .. Sen dışarı bir daha bakıver..Belki başlamıştır.
Ahizeyi masaya bırakıp kalktım, camın önüne gelip dışarısını seyretmeğe başladım. Hava kararmıştı ama henüz , tek yağmur damlası düşmemişti .Ahizeyi tekrar aldım
- Aloo Sabahat ordamısın
- Burdayım canım .. Baktınmı
- Baktım ve sultanım yağmur filan yok.Hem nerden esti aklına , yağmur yağıyormu diye sormak . Şimdi kapatıyorum . Çok işim var daha sonra görüşürüz.Hadi hoşçakal
Telefonu tam kapatıyordumki. karım HÜSNÜÜÜÜÜÜÜÜÜ. Diye öyle bir bağırdıki, Sanki sesi ahizeden dışarı fırlayıp bütün dairenin içinde tur attı , gibime geldi. Sesini tüm arkadaşlar duymuştur diye mahçubiyetimden kıpkımızı olmuştum. Acaba duyan birileri oldumu diye ,yan gözle çaktırmadan etrafa göz gezdirdim. Her kez kendi işi ile muşgul gibi göründü bana . Demekki kimseler duymamıştı.Sabahat gene bi şeylere kızmış gibi idi. Sesiimi alçaltıp yumuşatarak,
- Sabahatçiğim Neye sinirlendinki şekerim ,Biliyorsun doktor sinirlenmeyi sana yasak etti ,Söyle hayatım ne diyecektin.
- Bana bak hüsnü , sizin orada yağmıyor olabilir ama burda yağıyor..Akşama eve başın açık gelme kafanda tek yağmur damlası göreyim.Alim Allah elimden çekeceğin var ona göre bide senin hastalığınla uğraşamam tamammı.
Ben daha cevap bile veremeden trak diye telefonu kapatmıştı.o kadar yoğun işim vardı ki,saatlerin nasıl geçtiğini anlayamamıştım.Kulağımın dibinden .Fısss....... diye geçen bir sesle irkildim .masamın üzerine kagıttan yapılmış bir uçak düşmüştü. Başımı kaldırıp baktım , karşı masadan, Deve Erol pis pis sırıtıyordu..Belli ki o atmıştı..Bir yandan da masasını toplamakla meşguldu.
- Hüsnü ağbi amma dalmışssın yaa . hadi gidiyoruz ikimizden başka kimse kalmadı . Yoksa yağmur yağıyor diye bu gece eve gitmeyecekmisin.
Yağmur lafını işitir işitmez cama fırladım . Karımla sabah konuşmalarımızı hatırlayınca elimde olmadan ürktüm.Dışarda ciselemeğe başlayan yağmur belliki az sonra şiddetini artıracaktı. ,hava gerçekten puslu idi ve bu yağmur gelip geçeceğe pek benzemiyordu.
-Erol be.. ! Bana bi şapka bulsana , sanırım birazdan hızlanacak. biliyorsun yağmura karşı aşırı duyarlılığım var.
- Amma yaptın hüsnü ağbi yaa! ben sana şapkayı nerden bulucam şimdi
Erol haklı idi milet yaz günlerini andıran havaları yaşarken , şapka ile ne işi olurduki ..Erol :
- İstersen sana bir şapka yapayım
- Nasıl
-Kağıttan
-İyi olurmuki
- Olur olur
- İyi hadi yap bakalım
Geçti masanın başına çekmecesinden eski bir gazete kağıdı çıkardı, Kıvırdı katladı az sonra elime mısır piramitlerini andıran bir nesneyi şapka diye elime tutuşturdu.
- Al tak.... yaptım işte
- E .. Ne biçim şapka bu ,Şöyle asker kepi gibi bir şey yapsaydın ya !
-Kusura bakma ağbi benden bu kadar, başka bir modelini bilmiyorum.
- İyi İyi ver bakalım eve kadar idare eder herhalde . Eline sağlık
- Etmezmi ya , amerikaya bile gidersin sen bu şapka ile
- Dalga geçme yaa!
Kafama geçirdim biraz büyük geldi ama olsun. yağmurdan korusunda.Erol çoktan çıkıp gitmişti , bende tam çıkıyordum daireyle ceketle geldiğimi fark etim içeri giren odacı Hilmi efendiye utana sıkıla
- Hilmi efendi , kusura bakmazsan senden bişey rica edeceğim.
-Buyur beyim.. Başım gözüm üstüne
- Ya biliyorsun sabahleyin hava çok güzeldi . Üstümdekilerde tiril tiril .Yağmurda başladı , ben üzerine afiyet biraz marazlıyım... Hani diyorum giyecek kalın bir şeyler bulabılirmiyiz.
- Bir bakalım
Çıktı az sonra geri geldi , elinde deri bir gocuk vardı.
- Alın beyefendi bunlar biraz eski , birazda kalın ama , sanırım sizi idare eder . Bunları hafta sonları balığa çıkarken giyerim
- Sağ olasın Hilmi efendi.
Giydim biraz bol geldi , sanki üzerimden kayıp gidecekmiş gibi duruyordu . Yinede , ayıp olmasın diye bir şey söylemedim. Kafamda sivri bir külah , sırtımda deri bir gocuk . Kimbilir ne haldeyim bilmiyorum. çıktım. kendimi vapura ucu ucuna attım. İçersi oldukça kalabalıktı. zar zor bir yer bulup ilişiverdim.gazetemi açıp okumağa başladım.Biraz sonra yanına oturduğum bayan kalktı.Bir sonraki rıhtımda inecekti her halde,diye düyşündüm ama, kalkıp karşı taraftaki banklardan birine doğru yürüdü izin isteyerek kendine yer açtı , sıkış sıkış .geçip oturdu.Sanırım,vapurda benim yanımdaki yerden başka, boş yer yok gibi idi .Tekrar gazeteme daldım.Biraz sonra başımı kaldırıp baktığmda bir çok kişinin ayakta durmuş olmasına rağmen kimse gelip yanımdaki boş yere oturmuyordu. Olur ya , belkide ayakta durmak hoşlarına gidiyordu. ama arada bazıları birbirlerine beni gösterip gülüyorlardı.Boş verdim aldırmadım belkide bana öyle geliyordu.Fakat Az önce yanımdan kalkıp karşıdaki banklardan birine ilişen genç kadın , göya bana çaktırmadan yanındakı kişiye beni göstererek, konuşması biraz garibime gitti.Sanki benden bahseder gibi bir hali vardı fazla yüksek sesle konuşmuyordu ama alçak bir sesle de konuşmuyordu, Ne konuştuklarını merak etmiştim , kafamı gazeteye gömdüm , Kulak kabarttım.Sanki yanımda konuşuyor gibi geldi bana
-Şu karşıdaki adamı görüyormusun , Bu meşhur deli ihsandır , az önce yanıma oturunca aklım çıktı.Kendimi zor attım buraya
- Evet tuhaf bir adam ama , bence pek zararlı bir tipe benzemiyor. Kendi halinde bir garip işte ...
- Yoo sen onun sakin görünüşüne aldırma. Tehlikeli biridir.
- Sahimi ..? Saldırgan birimi yani..?
- Ooo.. Hemde nasıl
- Yok yaa günahına girme garibin.Tuhaf ama sessiz biri.. baksana çıtı çıkmıyor adamın
-Öyle deme kardeş , Sen bunları bilmezsin , tanımasam söylermiyim
- Nerden tanıyorsunki , Belki benzetmişsindir.
- İmkanı yok ta kendisi , Rahmetli babamla aynı koğuşta kalıyorlardı
- Yaa..! Babanızdamı rahatsızdı vah, vaah .... Bu zavvallıcıkta, daha genç biri sayılır ayool .yazııık.. vah vaaah ..Kader işte naaparsınız , ama ben yinede deli olduğundan pek emin değilim.
Yanlarında oturan başka kişilerde söze karışmıştı
- Hanım doğru söylüyor , şunun tipine, kılığına baksanıza .
- Hele şapkası .. Yuuh Nerona benziyor.
- Bence Napolyon sanıyor olmalı , Şapka aynı çünkü , Sırtındaki paltoya baksanıza, herifçioğlu içinde kaybolmuş, yüzüyor sanki
İçlerinden biri
- Şişşşt Yavaş konuşun adam duyacak.
Diye ikaz etti ve devam etti ,
- Ondan sonrada saldırır maldırır neme lazım.
Genç ,tıfıl bir delikanlı lafa atladı
- Hani sıkı ise saldırsın, Bi karate kesmesi atarım , işi biter merak etmeyin.
İçimden la havle çektim. Duymazdan geldim.Zaten iskeleye yanaşmaya da az kalmıştı. yerimden kalktım çıkışa doğru yürüdüm.Ayakta durup geminin yanaşmasın beklemek bence zırva dinlemekten daha iyi idi asabım eni konu bozulmuştu. Yanıma 6,7 yaşlarında bir çocuk yanaştı , sırtımdaki gocuğun eteğinden çekip beni sarstı
- Amca ,
- Buyur yavrum.
- Sen delimisin .
- Şişşt O ne biçim söz öyle ağzına biber sürerim. Niye deli olayımki.
- İyi ama Annem çocukları çalan bir deli olduğunu söyledi .
- Fesuphanallah.. Hadi oğlum git başımdan .Annen halt etmiş . terbiyesiz şey..
- Annem dediki , uslu durmazsan seni şu karşıdaki deliye veririm. Oda seni iğneli fıçıya atar ,
- Hadi evladım git başımdan, akşam akşam senle uğraşamam ,bence senin anan daha deli ..Hadi git .
- Sen kanda içiyormusun amca ..
- Hadi ordan edepsiz Şimdi kulağını çekeriml
Çocuğu bir hayli sinirlenmiştim. Çocukta olsa hakareti tepemi attırmıştı. Küçüğe susması için biraz sert bakmamla oğlan susacağı yerde büsbütün azdı .
- Deli deli küpeli (diye söylenmeye başladı )
Artık tepem atmıştı kulağını şöyle hafifçe bir çekmemle oğlan feryadı öyle bir bastıki . ortalığı ayağa kaldırdı ..Küçük bir yandan bağırıyor bir yandanda ağlıyırdu . Annesi sandığım gudubet bir karı bulunduğu yerden koptu geldi oğlanı yanımdan çekip aldı. bu sefer o başladı söylenmeye
- Bu delileri niye serbest bırakıyorlar yahuu. Ne biçim bi memleket burası . Oğluma vurmaya ne hakkın var . sapıııık.yetişiiiin. Kimbilir başka ne niyetlerin vardı .. sapıııık . imdaat ..
Kadının feryadına ve söylenmesinden cesaret alan bir kaç kişi daha söylenmeye başladı .
-Kadın haklı bu delileri niye salarlar . kıralım şunun kafasını gözünü
- Kıralım arkadaşlar . ırz düşkünü ..P...zevenk
Deminki . Kendini kareteci sanan , o hergele, demezmi :
- Hadi arkadaşlar şunu denize atalım .
- Doğru , birinin canını yakmadan atalım....Hadi.. hep beraber saldıralım
Bu arada akli selim sahibi bir iki insaf ehli varsada onların sesi daha az çıkıyordu , "durun yapmayın" diye
Allahtan o ana kadar, henüz kimse elini sürmeye cesaret edemedeğinden , tehditleri daha çok lafta kalıyordu . Ama es kaza biri dokanacak olsa , hepsi cesaretlenecekti . Denizi boylamam işten bile değildi..Çok korkmuştum.Ve korkumdan bağıırmağa başladım ...Öyle bir "ALLAH " çekmiştimki , Bir anda etrafamdakiler dağıldı. Bu sefer onlar benden fazla korkmuşlardı."Şimdi de ben onları Denize atmakla tehdit etmiştim.. Daha sonra açtım ağzımı yumdum gözümü . Biraz evvel itidal sahibi olanlarında yardımı ile tehlikeyi bertaraf etmiştim . Ama, nerede ise , şaka ile karışık denizi boylamama az kalmıştı. Millet sakinleşti . Vapur iskeleye yanaşması ile atlayıp kendimi eve atmam bir olmuştu. Kapıda karım beni görünce
- Ayol ne bu halin , Tımarhane kaçkınlarına dönmüşsün
Der demez . O ana kadar, gerilmiş sinirlerim boşaldı ve bir kovalamacadır başladı. Allahtan tutamadım . Nedir bu yaa.Sanki , millete bir deli deme hastalığı bulaşmıştı .Nedenini anlasam gam yemeyeceğim. Bizim bağırış çağırışlarımızı merak eden kızım odasından çıkıp geldi .Beni görünce tam konuşacağı sırada
- Aman kızım sen başlama bari
- İyide babacığım , Bu halin ne , kafandaki külahı çıkarsana . gel bak nasıl duruyor
Kolumdan tutup beni aynanın önüne getirdiğinde, Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım . Çünkü kafamdaki piramite benzeyen şapkanın tamda sivri tepesine bir yün çilesi düşmüş , uçları yandan püskül püskül sarkık bir vaziyette duruyordu. Nasıl ve nereden düştüğünü bende anlayamadım ama çok komik duruyordu. Doğrusu bu halime ben herkezden fazla gülmüştüm.Gerçekten de tımarhane kaçkınlarına dönmüştüm .
Ne zaman havalar soğuyup yağmurlar başlasa, hemencecik şifayı kapmakta üstüme yoktur.Ondan sonra bir hapşırık ,bir tıksırık , günlerce hasta yatarım.Sağ olsun bizimkiler bu huyumu bildiğinden Yağmurların başlamasına fırsat vermeden önlemini alırlar. Sevgili Eşim kış gelmeden bana ,bir sürü kasket alır. . Kısacası başım açık gezemiyorum. Bir sürü kasket alışlarının nedeni ise benim haddinden fazla unutkan oluşumdur. Gün gelir bir otobüste, gün gelir bir umumi tuvalete kapı üstündeki çivilerde unutuveririm.veya kahvehanede bırakıp eve gelirim.Hatta hiç unutmam bir gün bir maç sonrası çıkışta kafamdan çekip almışlardı da haberim bile olmamıştı .Başımda şapka olmadığını hapşırmağa başladığımda fark etmiştim Her zaman yaptığı gibi, bu sabahta karım dualar selavaatlara işe uğurlamıştı.Yaz bitmiş,nerede ise sonbahar da bitmek üzere idi ve buna rağmen günlerdir, havalar pırıl pırıldı ,ortalık güllük gülistanlık . anlayacağınız, yakıcı bir sıcaklık hala ortalığı kavurur bir durumda . Hani pastırma yazı derler ya o minval. Haddi zatında neden sucuk değilde pastırma onuda anlamış değilim ya , her ne ise . İşte böylesi güzel bir günde evden çıkıp büroya gelmiştim.. Saat bire doğru birden hava puslanı verdi. ve ortalık nerede ise koyu gri bir karanlığa dönüşüverdi. Daha sonrada zifiri bir siyahlık her yanı sarıp sarmaladı. Dairelerin ışıklarını yakmak zorunda kaldık.Nedense hava böylesine kasvetli bir hale gelince insanın içini bir sıkıntıdır alır. Keyfimiz kaçmıştı.Söylemesi ayıp ben biraz da korkarım. Dedim ya netameli bir insanımdır. Birden masamdaki telefon acı acı çalmaya başladı , Boş bulunmuşum yerimden sıçradım. açtım telefondaki karım
- Alo ,Hüsnü senmisin... Ben Sabahat
- Benim canım .. Hüsnün .... . Hayrola karıcığım birşeymi var
- Yok canım öylesine bir aradım , arayıp hatırını sorayım istedim.
- Sağolasın karıcığım . iyiyim sen nasılsın.
- Hüsnü..
- Efendim sultanım
- Sizin orda yağmur yağıyormu
- Yoo.. Niçin sordun.
- Bizim buralarda yağıyorda
- EE.. Yağmur bu yağacak elbette
- Hiiiç .. bir şey olacağı yok ta .. Sen dışarı bir daha bakıver..Belki başlamıştır.
Ahizeyi masaya bırakıp kalktım, camın önüne gelip dışarısını seyretmeğe başladım. Hava kararmıştı ama henüz , tek yağmur damlası düşmemişti .Ahizeyi tekrar aldım
- Aloo Sabahat ordamısın
- Burdayım canım .. Baktınmı
- Baktım ve sultanım yağmur filan yok.Hem nerden esti aklına , yağmur yağıyormu diye sormak . Şimdi kapatıyorum . Çok işim var daha sonra görüşürüz.Hadi hoşçakal
Telefonu tam kapatıyordumki. karım HÜSNÜÜÜÜÜÜÜÜÜ. Diye öyle bir bağırdıki, Sanki sesi ahizeden dışarı fırlayıp bütün dairenin içinde tur attı , gibime geldi. Sesini tüm arkadaşlar duymuştur diye mahçubiyetimden kıpkımızı olmuştum. Acaba duyan birileri oldumu diye ,yan gözle çaktırmadan etrafa göz gezdirdim. Her kez kendi işi ile muşgul gibi göründü bana . Demekki kimseler duymamıştı.Sabahat gene bi şeylere kızmış gibi idi. Sesiimi alçaltıp yumuşatarak,
- Sabahatçiğim Neye sinirlendinki şekerim ,Biliyorsun doktor sinirlenmeyi sana yasak etti ,Söyle hayatım ne diyecektin.
- Bana bak hüsnü , sizin orada yağmıyor olabilir ama burda yağıyor..Akşama eve başın açık gelme kafanda tek yağmur damlası göreyim.Alim Allah elimden çekeceğin var ona göre bide senin hastalığınla uğraşamam tamammı.
Ben daha cevap bile veremeden trak diye telefonu kapatmıştı.o kadar yoğun işim vardı ki,saatlerin nasıl geçtiğini anlayamamıştım.Kulağımın dibinden .Fısss....... diye geçen bir sesle irkildim .masamın üzerine kagıttan yapılmış bir uçak düşmüştü. Başımı kaldırıp baktım , karşı masadan, Deve Erol pis pis sırıtıyordu..Belli ki o atmıştı..Bir yandan da masasını toplamakla meşguldu.
- Hüsnü ağbi amma dalmışssın yaa . hadi gidiyoruz ikimizden başka kimse kalmadı . Yoksa yağmur yağıyor diye bu gece eve gitmeyecekmisin.
Yağmur lafını işitir işitmez cama fırladım . Karımla sabah konuşmalarımızı hatırlayınca elimde olmadan ürktüm.Dışarda ciselemeğe başlayan yağmur belliki az sonra şiddetini artıracaktı. ,hava gerçekten puslu idi ve bu yağmur gelip geçeceğe pek benzemiyordu.
-Erol be.. ! Bana bi şapka bulsana , sanırım birazdan hızlanacak. biliyorsun yağmura karşı aşırı duyarlılığım var.
- Amma yaptın hüsnü ağbi yaa! ben sana şapkayı nerden bulucam şimdi
Erol haklı idi milet yaz günlerini andıran havaları yaşarken , şapka ile ne işi olurduki ..Erol :
- İstersen sana bir şapka yapayım
- Nasıl
-Kağıttan
-İyi olurmuki
- Olur olur
- İyi hadi yap bakalım
Geçti masanın başına çekmecesinden eski bir gazete kağıdı çıkardı, Kıvırdı katladı az sonra elime mısır piramitlerini andıran bir nesneyi şapka diye elime tutuşturdu.
- Al tak.... yaptım işte
- E .. Ne biçim şapka bu ,Şöyle asker kepi gibi bir şey yapsaydın ya !
-Kusura bakma ağbi benden bu kadar, başka bir modelini bilmiyorum.
- İyi İyi ver bakalım eve kadar idare eder herhalde . Eline sağlık
- Etmezmi ya , amerikaya bile gidersin sen bu şapka ile
- Dalga geçme yaa!
Kafama geçirdim biraz büyük geldi ama olsun. yağmurdan korusunda.Erol çoktan çıkıp gitmişti , bende tam çıkıyordum daireyle ceketle geldiğimi fark etim içeri giren odacı Hilmi efendiye utana sıkıla
- Hilmi efendi , kusura bakmazsan senden bişey rica edeceğim.
-Buyur beyim.. Başım gözüm üstüne
- Ya biliyorsun sabahleyin hava çok güzeldi . Üstümdekilerde tiril tiril .Yağmurda başladı , ben üzerine afiyet biraz marazlıyım... Hani diyorum giyecek kalın bir şeyler bulabılirmiyiz.
- Bir bakalım
Çıktı az sonra geri geldi , elinde deri bir gocuk vardı.
- Alın beyefendi bunlar biraz eski , birazda kalın ama , sanırım sizi idare eder . Bunları hafta sonları balığa çıkarken giyerim
- Sağ olasın Hilmi efendi.
Giydim biraz bol geldi , sanki üzerimden kayıp gidecekmiş gibi duruyordu . Yinede , ayıp olmasın diye bir şey söylemedim. Kafamda sivri bir külah , sırtımda deri bir gocuk . Kimbilir ne haldeyim bilmiyorum. çıktım. kendimi vapura ucu ucuna attım. İçersi oldukça kalabalıktı. zar zor bir yer bulup ilişiverdim.gazetemi açıp okumağa başladım.Biraz sonra yanına oturduğum bayan kalktı.Bir sonraki rıhtımda inecekti her halde,diye düyşündüm ama, kalkıp karşı taraftaki banklardan birine doğru yürüdü izin isteyerek kendine yer açtı , sıkış sıkış .geçip oturdu.Sanırım,vapurda benim yanımdaki yerden başka, boş yer yok gibi idi .Tekrar gazeteme daldım.Biraz sonra başımı kaldırıp baktığmda bir çok kişinin ayakta durmuş olmasına rağmen kimse gelip yanımdaki boş yere oturmuyordu. Olur ya , belkide ayakta durmak hoşlarına gidiyordu. ama arada bazıları birbirlerine beni gösterip gülüyorlardı.Boş verdim aldırmadım belkide bana öyle geliyordu.Fakat Az önce yanımdan kalkıp karşıdaki banklardan birine ilişen genç kadın , göya bana çaktırmadan yanındakı kişiye beni göstererek, konuşması biraz garibime gitti.Sanki benden bahseder gibi bir hali vardı fazla yüksek sesle konuşmuyordu ama alçak bir sesle de konuşmuyordu, Ne konuştuklarını merak etmiştim , kafamı gazeteye gömdüm , Kulak kabarttım.Sanki yanımda konuşuyor gibi geldi bana
-Şu karşıdaki adamı görüyormusun , Bu meşhur deli ihsandır , az önce yanıma oturunca aklım çıktı.Kendimi zor attım buraya
- Evet tuhaf bir adam ama , bence pek zararlı bir tipe benzemiyor. Kendi halinde bir garip işte ...
- Yoo sen onun sakin görünüşüne aldırma. Tehlikeli biridir.
- Sahimi ..? Saldırgan birimi yani..?
- Ooo.. Hemde nasıl
- Yok yaa günahına girme garibin.Tuhaf ama sessiz biri.. baksana çıtı çıkmıyor adamın
-Öyle deme kardeş , Sen bunları bilmezsin , tanımasam söylermiyim
- Nerden tanıyorsunki , Belki benzetmişsindir.
- İmkanı yok ta kendisi , Rahmetli babamla aynı koğuşta kalıyorlardı
- Yaa..! Babanızdamı rahatsızdı vah, vaah .... Bu zavvallıcıkta, daha genç biri sayılır ayool .yazııık.. vah vaaah ..Kader işte naaparsınız , ama ben yinede deli olduğundan pek emin değilim.
Yanlarında oturan başka kişilerde söze karışmıştı
- Hanım doğru söylüyor , şunun tipine, kılığına baksanıza .
- Hele şapkası .. Yuuh Nerona benziyor.
- Bence Napolyon sanıyor olmalı , Şapka aynı çünkü , Sırtındaki paltoya baksanıza, herifçioğlu içinde kaybolmuş, yüzüyor sanki
İçlerinden biri
- Şişşşt Yavaş konuşun adam duyacak.
Diye ikaz etti ve devam etti ,
- Ondan sonrada saldırır maldırır neme lazım.
Genç ,tıfıl bir delikanlı lafa atladı
- Hani sıkı ise saldırsın, Bi karate kesmesi atarım , işi biter merak etmeyin.
İçimden la havle çektim. Duymazdan geldim.Zaten iskeleye yanaşmaya da az kalmıştı. yerimden kalktım çıkışa doğru yürüdüm.Ayakta durup geminin yanaşmasın beklemek bence zırva dinlemekten daha iyi idi asabım eni konu bozulmuştu. Yanıma 6,7 yaşlarında bir çocuk yanaştı , sırtımdaki gocuğun eteğinden çekip beni sarstı
- Amca ,
- Buyur yavrum.
- Sen delimisin .
- Şişşt O ne biçim söz öyle ağzına biber sürerim. Niye deli olayımki.
- İyi ama Annem çocukları çalan bir deli olduğunu söyledi .
- Fesuphanallah.. Hadi oğlum git başımdan .Annen halt etmiş . terbiyesiz şey..
- Annem dediki , uslu durmazsan seni şu karşıdaki deliye veririm. Oda seni iğneli fıçıya atar ,
- Hadi evladım git başımdan, akşam akşam senle uğraşamam ,bence senin anan daha deli ..Hadi git .
- Sen kanda içiyormusun amca ..
- Hadi ordan edepsiz Şimdi kulağını çekeriml
Çocuğu bir hayli sinirlenmiştim. Çocukta olsa hakareti tepemi attırmıştı. Küçüğe susması için biraz sert bakmamla oğlan susacağı yerde büsbütün azdı .
- Deli deli küpeli (diye söylenmeye başladı )
Artık tepem atmıştı kulağını şöyle hafifçe bir çekmemle oğlan feryadı öyle bir bastıki . ortalığı ayağa kaldırdı ..Küçük bir yandan bağırıyor bir yandanda ağlıyırdu . Annesi sandığım gudubet bir karı bulunduğu yerden koptu geldi oğlanı yanımdan çekip aldı. bu sefer o başladı söylenmeye
- Bu delileri niye serbest bırakıyorlar yahuu. Ne biçim bi memleket burası . Oğluma vurmaya ne hakkın var . sapıııık.yetişiiiin. Kimbilir başka ne niyetlerin vardı .. sapıııık . imdaat ..
Kadının feryadına ve söylenmesinden cesaret alan bir kaç kişi daha söylenmeye başladı .
-Kadın haklı bu delileri niye salarlar . kıralım şunun kafasını gözünü
- Kıralım arkadaşlar . ırz düşkünü ..P...zevenk
Deminki . Kendini kareteci sanan , o hergele, demezmi :
- Hadi arkadaşlar şunu denize atalım .
- Doğru , birinin canını yakmadan atalım....Hadi.. hep beraber saldıralım
Bu arada akli selim sahibi bir iki insaf ehli varsada onların sesi daha az çıkıyordu , "durun yapmayın" diye
Allahtan o ana kadar, henüz kimse elini sürmeye cesaret edemedeğinden , tehditleri daha çok lafta kalıyordu . Ama es kaza biri dokanacak olsa , hepsi cesaretlenecekti . Denizi boylamam işten bile değildi..Çok korkmuştum.Ve korkumdan bağıırmağa başladım ...Öyle bir "ALLAH " çekmiştimki , Bir anda etrafamdakiler dağıldı. Bu sefer onlar benden fazla korkmuşlardı."Şimdi de ben onları Denize atmakla tehdit etmiştim.. Daha sonra açtım ağzımı yumdum gözümü . Biraz evvel itidal sahibi olanlarında yardımı ile tehlikeyi bertaraf etmiştim . Ama, nerede ise , şaka ile karışık denizi boylamama az kalmıştı. Millet sakinleşti . Vapur iskeleye yanaşması ile atlayıp kendimi eve atmam bir olmuştu. Kapıda karım beni görünce
- Ayol ne bu halin , Tımarhane kaçkınlarına dönmüşsün
Der demez . O ana kadar, gerilmiş sinirlerim boşaldı ve bir kovalamacadır başladı. Allahtan tutamadım . Nedir bu yaa.Sanki , millete bir deli deme hastalığı bulaşmıştı .Nedenini anlasam gam yemeyeceğim. Bizim bağırış çağırışlarımızı merak eden kızım odasından çıkıp geldi .Beni görünce tam konuşacağı sırada
- Aman kızım sen başlama bari
- İyide babacığım , Bu halin ne , kafandaki külahı çıkarsana . gel bak nasıl duruyor
Kolumdan tutup beni aynanın önüne getirdiğinde, Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım . Çünkü kafamdaki piramite benzeyen şapkanın tamda sivri tepesine bir yün çilesi düşmüş , uçları yandan püskül püskül sarkık bir vaziyette duruyordu. Nasıl ve nereden düştüğünü bende anlayamadım ama çok komik duruyordu. Doğrusu bu halime ben herkezden fazla gülmüştüm.Gerçekten de tımarhane kaçkınlarına dönmüştüm .
No comments:
Post a Comment