Monday, July 16, 2007

MİNÜBÜSTE KİKİRDEME

Şemsettin yirmidört saatlik nöbet yorgunluğundan sonra kendini eve bir an evvel. atmak telaşı ile münübüse daldı.En arka sıralardan birinde yer bulup koltuğa kendini bıraktı. Yanında oturanların kıpırdamak gibi bir niyeti yoktu, ama önce oturdu sonrada iyice bir yerleşti.Arkasına yaslanarak eve gidene kadar, şöyle bir şekerleme yapmak amacıyla gözlerini tam kapatıyordu’ki, münübüse, kendisi ile beraber binenlerin içinde çok güzel bir bayanında olduğunu gördü.Genç kız, oturacak yer olmadığı için geldi, Şemsettin tepesine dikildi . Önce bir hamle yapıp yer vermek istedi ama öylesine yorgun ve bitkindi’ki ,birden vaz geçti ve erkek sadizimi öne çıktı . içinden kendi kendine söylendi:
“ Ne gerek var . varsın ayakta kalsın, zaten o otursa ben ayakta kalmayacakmıyım.Ne olacak yani, yer versem bana bir teşekkür etme tenezzülünde bile bulunmayacak”
Diye, içinden geçirip, Bir hanıma yer vermemiş olmanın utancını öylesine örtüp, vicdanını rahatlattı sonra omuzunu silkeleyerek boş verdi, arkasına iyice bir yaslandı gözlerini kapattı.Hem gözlerinin yorgunluğunu gideriyor hemde düşünüyordu. Birden aklına sevdiği kadın geldi ve onu düşünmeğe başladı . Zaten kadınlara düşmanlığı’da sevdiği kadının, onu umursamamasından kaynaklanıyor gibiydi.Bir an onu ve aralarındaki ilişkiyi düşündü .Sevdiği kadın olan Dürdane ile bir meseleden dolayı tartışmışlar ve ondan sonra, kadın altı ay boyunca bir kere olsun,onu aramamıştı.Her seferinde arayan Şemsettin’di ve kadın onun her aramasında’da onunla hiç bir şey olmamış gibi yine konuşuyordu ama,Kendisi bir türlü aramak istemiyordu. O’da kadın egosunu her halde öyle tatmin ediyor gibiydi. Birden şemsettin kadının kendisine karşı tavrını yumuşatmak amacıyle, kafsının içinde bir takım planlar yapmaya başladı. Evet,tek çözüm yine her kadında var olan analık duygularını ve şefkat duygularını istismar edecekti.Eve gider gitmez ona telefon açıp sitem edecek ,kendi perişanlığını ona uzun uzun anlatacak,her zaman yaptığı gibi, yine kendini kadına karşı acındıracaktı. Yaptığı iyi bir şey değildi ama, o bir kadına asla zorla bir şey yaptıramayacağını biliyor ve mağdur insan rolü oynuyordu.Ona ancak böyle ulaşabilirdi kadın altı ay boyunca Şemsettin’in bu halinden sıkılmıştı ama yinede bir erkeğin kendisine muhtaç olmasından sanki zevk alıyor gibiydi.Yinede Şemsettin’in halinden tam emin olamadığından kırmamak için onunla uzun uzun konuşuyor ona moral veriyordu.Aralarındaki sevgi ilişkisi ise çoktan bitmişti bile bunun ikiside farkındaydı ama Şemsettin henüz aşk deprasyonlarını atlatamadığı için,onu bu kadar sık arıyordu.Ölmüş bir aşkın dirilmesi için acaba son bir umut varmı diye uğraşıyordu. .Aslında ikiside birbirlerine rol yaptıklarını çok iyi biliyorlardı.ama alışkanlaklar o kadar kolay terkedil miyordu. Şemsettin Kafasının içinde telefon açıp konuşmağa başlamıştı bile :

- Alo Dürdanem nasılsın
- Sağ ol iyilik sağlık sen nasılsın
- Bende iyiyim,Neden aramıyorsun beni , bak senden elli defa özür diledim.Gönlünü almak için binbir kılığa girip her türlü şaklabanlığı yaptım ama nafile bir kere olsun aramadın, ne olur arasan.
- Aramak isterdim ama,öyle meşgülümki telefon açmağa fırsat bulamıyorum..
- Meşgulmüsün, her ay 163 otomatikten öğreniyorum en az beş altı milyon lira telefon faturası ödüyorsun. Onlar, her kimse, konuşurken meşgul değilsinde beni arayacağın vakitmi meşguliyetin depreşiyor.

Şemsettinin kendi kendine sorduğu soruya kafasının içinde konuştuğu Dürdane cevap vermedi, ona cevap verdirmedi. Hala konuşmaya devam ediyordu ama vurucu cümlesini henüz söylememiş onu sona saklamıştı.

-Senin bu tavrın beni öldürüyor kendimi bir hiç gibi hissetmeğe başladım, bana adeta bir pislik muamelesi yapıyorsun
- Estağfurullah, Şemsettin o ne biçim söz öyle
- Estağfuru, Mestağfuru yok , öyle.Kendimi bir hiç, bir çöplük gibi hissediyorum. Çok acımasızsın, Bundan sonra aşkımı içime gömüp canıma kıymaya karar verdim, Böylelikle benden ebediyen kurtulacağın için sonsuza kadar sevinebilirsin,.. elveda.... Seni üzdüğüm için beni affet,ve hakkını helal et .
- Lütfen Şems ... böyle konuşma beni üzdüğünün farkındamısın..

Şemsettin hergelesi, finali tam yerli film sonlarına benzetmişti. Dürdane onun böyle konuşmasından üzülmüş gibiydi. Şemsettin bir an keyiflendi. İşte gene onun en hassas tarafından yakalamıştı,Ve bunu sonuna kadar oynamaya karar verdi. kafasının içinde yeni diyaloglara yer açmak için beynindeki düşüncelerini, bir bir istifledi . Oturduğu koltuğa şöyle bir yerleşti.Keyiften sırıtmaya başlamıştı. Dürdane galiba yumuşayacaktı. İçinden ” oldu bu iş dedi” Deliler gibi kendi kendine tebessüm ediyordu. Kafasının içindeki düşünceler öylesine yoğundu’ki, adeta onları bir araya getirmekte zorlanıyordu. kapalı olan gözlerini, şöyle bir açıp dikkatini toplamağa çalıştı.Ama hala güldüğünün farkında değildi .Birden münübüse beraber bindipte yer vermediği güzel bayanla göz göze geldiler. Genç kadın sebebsizce kendi kendine gülen bu adama meraklı gözlerle bakıyordu. Şemsettin genç kızın meraklı bakışını umursamadı boş verdi .Tekrar gözlerini kapattı. Konsantresini bozup kafasının içindeki düşüncelerin dağılmasını istemiyordu ama,Birden genç kadının ona meraklı gözlerle garip garip bakması aklına geldi.. biran yine gözlerini açıp genç kıza baktı.Yine göz göze geldiler. Şemsettin genç kızın şaşkın şaşkın kendisine bakıyor olmasına elinde olmadan yine gülümsedi .Ama birden Kendi garip durumunun farkına vardı.Kafasını sağa sola salladı öyle ya kim olsa meraklı gözlerle bakardı. Genç kız haklıydı, Buna rağmen, bu sefer’de onun meraklı haline sırıtmağa başladı.Şemsettinin gözleri kapalıydı ama oda korkunç bir arzu ile genç kızın hala kendi kendisine bakıp bakmadığını merak ediyordu.sonunda dayanamadı,acaba hala, bakıyormu diye, gözlerini açıp yüzüne bir kere daha bakmak istedi. kafasını kaldırıp baktı, Genç kız, yine ona şaşkın şaşkın bakıyordu. Şemsettin dayanamadı gülmesini sürdürdü. Genç kız birden,onun bu sebesizce gülmesini üzerine almağa başladı. Acaba adam banamı gülüyor diye , üstüne başına göz gezdirdi,sağına soluna baktı.Acaba bir yırtık sökük vardı’da onamı gülüyordu. Orasını burasını çekiştirmeğe başladı . Genç kadın sanki tik’e yakalanmış gibiydi.Durmadan sağına soluna bakmağa devam ediyordu. Çantasından ufak bir ayna çıkarıp yüzüne,uzun uzun baktı . Makyajını kontrol etti. Hiç’te,acaip bir durumu yoktu . Peki bu adam neden bana bakıp bakıp gülüyor diye içinden geçirmeğe başladı. Kızmağa başlamıştı, ama elin adamına, elin yabancısına ne söyleyebilirdiki , Masum masum başını öne eğdi, ama yine göz kapaklarının altından Şemsettine bakmadan edemiyordu. Şemsettin’in aklından, Dürdane çoktan uçup gitmişti bile . Genç kadın o kadar güzeldi’ki , Böyle bir kadını bırakıp,şimdi, Dürdaneyi düşünmenin sırasımı diye içinden geçirdi. Ama kadının kendi kendine yaptığı şeylere daha fazla gülmeğe başladı. Şimdi minübüsün içinde, ikisi arasında sessiz bir sinir harbi başlamıştı. Kadın garip garip ona bakıyordu. Şemsettin’de sebebsizce gülmesine,şimdi bir sebeb bulmuştu. o’da genç kadının şaşkın ve masum haliydi. birden Kadının bu haline acıdı.Onu rahatlatmalıydı, Kafasını kaldırıp kadına baktı, Sağ işaret parmağını kafasına doğru göstererek sağa sola çevirdi. Genç kıza, “Ben deliyim ondan gülüyorum” der gibi bir hali vardı. Şemsettinin yaptığı bu hareketten sonra genç kız, rahatladı.Gerilmiş sinirleri adeta boşaldı. Aniden,Kikirdemeğe başladı, Bir yayın boşalması gibi kikirdeme ile başlayan tebessüm biraz sonra yerini hızlı hızlı gülmeğe bıraktı . Bir yandan Şemsettin bir yandan’da, Genç kız, Birbirlerine iki yabancı insan, sebebsizce kahkahalarla gülüyorlardı. Minübüsün içindeki diğer insanlar bu kahkaha fırtınasınının sebebini anlamak için meraklı gözlerle onlara bakmağa başladılar . İkiside öylesine kendilerinden geçmişlerdi,ki kimsenin, kendilerine bakıyor olmasına aldırmadan gülmelerine devam ediyorlardı . Sonunda Şemsettin dayanamayıp genç kıza seslendi :

- Gelin biraz da siz oturun..
- Yoo......... rica ederim rahatsız olmayın.
- Aman efendim estağfururllah rahatsızlık ne demek

İkisi birbirlerine kırıtırlarken Şemsettinin yanında oturan adam, biraz sonra inmek amacıyle kalkınca mesele kendiliğinden hallolmuştu. Genç kız oturdu Şemsettin:

- Biliyormusunuz ben deliyimde onun için gülüyordum , siz benim kusuruma bakmayın,pek kimseye zararım dokunmaz
- Ay.. inanmıyorum
- Neye inanmıyorsunuz
- Deli olduğunuza
- Haklısınız bende inanmıyorum ama her kez öyle diyor.
- Cidden delimisiniz
- Vallahi , Billahi ..deliymişim
- Allah Allah böyle yemin ederek deli olduğunu söyleyen adama ilk defa rastlıyorum. Hayret hiçte belli olmuyor
- Gördünüzmü bakın, sizde inanmaya başladınız bile
- Ne diyebilirimki , cidden delimisiniz
- Bilmem .....siz ne dersiniz..?
- Konuşmalarınız, çok mantıklı geldi bana ama bilinmez ki. neyse geçmiş olsun o zaman
- Sağolun,Yolculuk ne tarafa
- Fatihe,.......... işe gidiyorum.
- Ne güzel.. bende o tarafa gidiyorum, size yol arkadaşlığı yapmamın bir sakıncası varmı .
- Var tabi,
- Neden
- Yalan konuşuyorsunuz da onun için
- Hangi konuda
- Minübüse binerken Edirnekapıda ineceğinizi söylediniz , şimdi Fatihte işiniz olduğunu söylüyor sunuz. Bu yalan değilmi.
- Haklısınız ama demin dedim size ben deliyim diye ne söylediğimi bilmiyorum. O, yüzden kusuruma bakmayın.
- Sizin deli filan olduğunuzu hiç sanmıyorum ama bir şeyi iyi biliyorumki bana asılıyorsunuz gibi geldi.
- Haklısınız bende aynı fikirdeyim. ama buna değecek kadar güzelsiniz.

Genç kadın birden ummadığı bir anda bu iltifatla karşılaşınca elinde olmadan hem gururlandı, hemde tebessüm etmeğe başladı

- Bakın sizde gülüyorsunuz demekki yalnız ben deli değilmişim
Onun bu lafına ikiside birden kahkahalarla gülmeğe başlamışlardı. Kaderin garip bir cilvesi iki yabancı alâkasız insanı aylar sonra çok iyi birer arkadaş yapmıştı . Şemsettin Dürdaneyi çoktan unutmuştu bile varsa yoksa şimdi hayalindeki tek kadın, Minübüste aşık olduğu Dürüye idi...........
**************
Uzun çarşı baştan başa , Biri olmazsa öteki.
22.11.1997-09.05/11.30.Ctesi

YİRMİ DÖRT YIL SONRA

Kemal Teyze oğlu İsmetin dükkanına girdiğinde içerde genç bir kadından başka kimse yoktu. Kemal özellikle girmişti . o, içeri girdiğinde ise, İsmet dışarı, kapı önüne çıkmıştı.Genç kadının bu gün gelip sipariş ettiği şalı alacağını ,Kemale , bir gün evvelden kendisi haber vermişti . Ve her ikiside, tesadüf gibi gözüken bu olaydan haberliydiler.Ama bundan içerdeki genç kadının haberi yoktu . Kapıya arkası dönük bir şekilde duruyordu ve sipariş edip getirtiği şalı incelemekle meşguldü. Dükkana birinin girdiğini fark etmemişti bile .

- Yardımcı olabilirmiyim hanfendi

Genç kadın gayri ihtiyari kafasını yana doğru çevirmiş , kendisine seslenen adama şöylesine boş bir şekilde bakarak, tekrar elindeki şalla ilgilenmeğe devam etti . Cevap vermeğe lüzum görmemişti. Kemal hiç istifini bozmadan aynı tavırla yine konuştu

- Bana kalırsa O elinizdeki değil ama biraz ilerdeki , yeşil rengin hakim olduğu şal size daha çok yakışacaktır eminim bundan , Çünki, sizinki gibi zümrüt yeşili gözleri olan birine ancak o yakışır.

Genç kadın birden hiddetlendi.Kim bu patavasız ?, dedi içinden . Oysa bu civarda İsmetten başka kimseyi tanımıyorduki .Konuşunda İsmet değildi. Öyleyse bu laubaliliği yapan kimdi. Oldum olası böylesine zevzekçe konuşan insanlardan hazetmezdi .İsterse bu tezgahtar olsun, yada kim olursa olsun . Bir iki çift laf etmesi gerektiğini düşündü . Yüzü asıldı ve sinirli bir şekilde geriye döndü.Tam adama terslenecekti’ki birden Kemal’le göz göze geldiler.Genç kadın birden durakladı Aniden şaşılacak bir çabuklukta sakinleşti. Ama yinede cevap vermedi.Daha doğrusu vermemeyi uygun gördü Ama yüzünde istemeden bir tebessüm oluşmuştu. Hayretle karşısındaki adama baka kalmıştı. Bir anda ikiside donmuş kalmış gibi birbirlerini inceliyorlardı aynı anda dükkandan içeri mahallenin veletlerinden biri giriyorduki , kapıdaki İsmet , çocuğu dükkana girmeden ensesinden dışarı çekti

- İçeri girme Vedat

Ufaklık bozulmuştu . aynı anda Kemalde başınla çocuğa dışarı çık diye işaret edince oğlan ne olduğunu anlamadan çıktı gitti , gözden kayboldu.

- Merhaba Şadiye , Nasılsın
Genç kadın cevap vermemişti ,Hala Kemali süzüyordu. O anda kimbilir ne düşünüyordu. Daha doğrusu cevap verip vermemek arasında bocalıyordu. Kemal tekrar sordu
- Cevap vermedin, yoksa hala dargınmıyız
Şadiye isimli genç kadın kararsızlıklar içersindeydi , bir an ne diyeceğini nasıl cevap vermesi gerektiğini düşündü. Her şey o kadar kolay değildi. Nasılsın Sorusuna tabii ki ” Sağol İyiyim diyebilirdi” ama her şey o kadarda basit değildiki. Cevap verdiği andan itibaren konuşması gerekeceğini biliyordu ve Kemalle konuşup konuşmamak arasında kararsız kalmıştı . Çünki bu hatır sorma sıradan bir hatır sorma değildi ve mutlaka arkası gelecekti . Oysa Küllenmiş ateşi yelpazelemenin hiçte sırası değildi . Zamanın rüzgarı kor ateşleri öylesine küllemiştiki , o, küller arasında hala bir kıvılcımın kalıp kalmadığı bile şüpheliydi Varsada bunca zaman sonra bu kıvılcımı tekrar ateşlemenin ne manası olabilirdiki . Bunları düşünüyordu ama . Konuşmak istemediğinden o kadar emin değildi . Kemal ise genç kadını konuşturmak için kararlıydı . Çünki bu anı öylesine uzun bir zaman beklemiştiki bunun içersine bir ömür sığmış. Ve onu görmeyeli tam yirmidört sene olmuştu.

- Aradan geçen bunca zamandan sonra. Yoksa beni hatırlamadınmı
- Sence bunayacak kadar yaşlımı gözüküyorum , Kemal bey.

Genç kadın bu cevabı istemeden vermişti ama bu cevabın içinde bir sitem vardı. Ve istemeden verilmiş bir cevaptı. Ama her şeye rağmen yinede konuşmuştu.

- Estağfurullah, onu kastetmemiştim . Nasılsın
- Sağol iyiyim .Sen nasılsın

Kemal kadının bu cevabından sonra rahatlamıştı biran içinden, genç kadını kucaklamak arzusu ile tutuştuğunu hissetti.Ve bu arzu ile , içine öylesine bir sıcaklık dolduki birden terlediğini hissetti .Bütün vücudu adeta alev alev yanıyordu.Yıların verdiği hasretin bittiği gün, bir başka hasreti başlamıştı.Ona dokanacak kadar yakınken ,sanki kilometrelerce uzaklık hissi veren bir yabancılaşmışlık duygusuydu bu , ve bu duygu, ayrılık hasretinden daha kötüydü. İşte bu yüzden ona değil sarılmak dokanmağa bile korktuğunu anladı. Ne kötü bir durumdu bu. Bunu bildiği içinde kendini güç bela zapt etti. Çünki aradan ona sarılamayacak kadar uzun yıllar geçmişti. Şimdi birer yabancı iki insandılar ve kader onları çoktan ayırmıştı .

- Biliyormusun , hiç değişmemişsin
- Öylemi olduğunu sanıyorsun
- Evet, Hala çok güzelsin
- Yaa !. İltifat ediyorsun.Ama , yinede sağol teşekkür ederim..... Sende pek değişmemişsin
- O kadarda değil canım, Baksana kafamızda saç kalmadı , eh birazda göbeklendim . onun için senin iltifatını ben pek kabul edemeyeceğim
- İltifat filan etmiyorum.Duyanda diyecek,ki adamın kafasında hiç saç kalmamış... E, okadar olacak, artık ikimizde genç değiliz’ki .
- Bırakalım şimdi bunları , yıllar sonra konuşulacak şeylermi bunlar. Görmeyeli ne yapıyorsun .
- Ne yapalım işte , Hayat mücadelesi ,Sevinçler üzüntüler, kederler, hangisini anlatayımki .
- Evet duydum , başın sağolsun, gerçi şu anda yaranı deşmek istemezdim ama, sana baş sağlığı dilemek zorunda hissediyorum kendimi .
- Yinede sağol, ne yapalım alıştım sayılır .
- Ne kadar oldu
- Aşağı, yukarı bir buçuk yıl kadar oluyor. Sen nerden duydun.
- Duydum işte bir yerlerden, ben onca yıl seni hiç unutmadımki , her fırsat bulduğumda seni sorduruyordum . Bunca yıl hayatının neredeyse bütün detaylarını biliyorum sayılır
- Kimden duydun , kim ne haber verebilirki sana hakkımda . Sen İstanbuldasın ben İzmirdeyim
- Boş ver öğrenip ne yapacaksın, Çocukların ne yapıyor.
- İyiler , teşekkür ederim
- Berna’da senin kadar güzelmi
- Berna’mı.? sen Berna’nın ismini nerden biliyorsunki, EE, oldu olacak oğlanın isminide söyle bari
- Ufuk... değilmi canım, Ve oğlunun sünneti için burdasın , yanlışmı.
- Tamam tamam , anladık.Ajanların iyi çalışmış. Leyla Hanım nasıl .Seninkiler ne yapıyor. Daha doğrusu Çocukların varmı.?
- Bilmem iyilerdir herhalde.
- Ne demek iyilerdir, anlayamadım.
- Anlamışsındır’da , laf olsun diye birde benden duymak istiyorsun öyle değilmi .
- Gene bir şey anlamadım
- Her neyse , Bir oğlum birde karım vardı. Ve şimdi ikiside yok canım. Biz Leyla Hanımla ayrıldık.
- Yaa ! üzüldüm , geçmiş olsun
- Valla ben pek üzüldüm diyemeyeceğim
- Her neyse gerçektende bilmiyordum. Kasıtlı olarak sormadım kusura bakma . Hem nerden bilecektimki ben senin gibi başkalarının hayatını niye merak edecekmişimki .
- Doğru sende haklısın , nerden bilebilirsinki , benimki de laf olsun işte .
- Neyse , ilerde barışırsınız inşallah
- Pek öyle bir niyetim yok .
- Yok yok barışırsınız inşallah , Artık çocukluk yapacak yaşta değiliz.
- Zannetmiyorum , bitti o iş , Babamın bir lafı vardı . boşadığın karıyı bir daha asla alma derdi.
- Bırak bu manasız lafları ,
- Sende boş ver benim karıyı , ne yapacaksınki , İnsan ayrılırsa, çocukluk yaptığı için ayrılmaz .
- Valla bir şey diyemeyeceğim o sizin ikinizin vermiş olduğu bir karar. Yinede üzüldüm geçmiş olsun . Neyse müsaade edersen , gitmek istiyorum. Epey geciktim çünki

Şadiye dışarda duran İsmet’e seslendi :

- İsmet Abi , bu şalı alıyorum . Ne kadar’dı
- Tamam tamam borcun yok , benim sana hediyem olsun (dedi Kemal)
- Hayır olmaz Kemal . Böyle bir şeyi senden asla kabul edemem.
- Lütfen...Lütfen kabul et, hediyem olsun
- Kusura bakma kabul edemem
- Neden ama
- Saçmalama , ne anlamı varki. Bunca yıl sonra
- Lütfen kabul et
- Hayır dedim .O zaman , bende bu şalı almaktan vaz geçtim
- İyi , peki peki,Sen öde bakalım

Şadiye tekrar seslendi :

- Borcum ne kadar’dı , İsmet ağbi
- Tamam borcun yok , bu benim hediyem Onunkini kabul etmedin ama ben itiraz kabul etmem , güle güle kullan , Bizler eski arkadaşlarız ve bir bez parçasının dostluğumuz yanında ne önemi varki .
- Kabul edemem doğru olmaz bu ,alamam.
- Canımı sıkmada, Kapıyı üstünüzden kilitletme bana
- Peki peki, teşekkür ederim. Ama olmadı be !, İsmet ağbi beni mahçup ediyorsun .
- Uzattın ama . Ver şunuda bir poşete koyalım
- Tekrar teşekkür ederim.

İsmet Şalı poşete koymak için dışarda tezgahın üstünde bulunan poşet torbasına yönelmişti . Şadiye’de peşinden çıkarken , Kemal kolundan tuttu

- Seni tekrar görmek isterdim
- Bunun doğru bir şey olacağını zanetmiyorum
- Neden ama
- Bir çok nedeni var
- Seni bunca yıl sonra , Nasıl bu kadar çabuk kaybedebilirim , lütfen , bana bunu yapamazsın
- Israr etme , bu şu anda doğru bir şey olmaz . Lütfen sende anlayışlı ol
- Benden nasıl anlayış bekleyebilirsin, bir inatlaşma uğruna aramıza tam yirmidört yıl gibi çok uzun bir zaman girdi . Şimdi ise sanki kader bütün ağlarını tekrar birlikte olalım diye adeta ilmik ilmik örmüş . seni bu günden sonra bırakmamı nasıl benden bekleyebilirsin , asla asla vaz geçmem senden .,
- Yapma Kemal şu anda bunları konuşmanın hiç sırası değil . Hem inatlaşmayı yapan ben değildim sendin, bunu asla unutma .
- Ama sebeblerim vardı öyle değilmi , seni bırakmış olmamın suçlusuda sendin, ben değilim sende bunu unutma
- Lütfen Kemal geçmişi konuşmak istemiyorum. Bırak o orda kalsın . birbirimizi tekrar yaralamanın , üzmenin hiç bir anlamı yok. Hem bunun bize bir faydasıda yok artık tamammı
- Neden olmasınki, geçmişi geri getiremeyiz ama geleceğe yeniden yön verebiliriz öyle değilmi . Evlen benimle
- Deli , delisin sen , hadi bırak saçmalamayıda ,İzin verde gideyim, bak geç kaldım .Annem çocuklar merak eder ,
- Seni tekrardan görme sözü almadan asla bırakmam . Valla gelir annenin kapısının önünden tıpkı eskiden yaptığım gibi günde on kere geçerim seni ele güne rezil ederim
- Saçmalama böyle bir şeyi yapamayacağını ikimizde biliyoruz . Öyle değilmi , İsmet ağbi ne olur şu deliyi al başımdan.
- Beni karıştırmayın( diye seslendi dışardan İsmet )
- Bak gelir seni annenden istetirim

Genç kadın elinde olmadan gülümsedi

- Hay Allah çattıkmı şimdi ,oldu olacak elini çabuk tutta bari ana kız aynı anda evlenelim olurmu .
- Ne o kızın evleniyormu yoksa
- Ne zannettin ya , lütfen kemal daha fazla uzatmada tadında bırak , Kimbilir bakarsın belki bir gün yine karşılaşırız bari dostluğumuz ve arkadaşlığımız kalsın , hadi şimdi hoşçakal
Genç kadın Kemalin elini sıkmak için Hamle yaparken Kemal sanki bu anı bekliyormuş gibi o daha atik davranarak genç kadının elini avuçlarının içine aldı ..
- Bunu bana yapamazsın. Hiç olmazsa arada bir telefonlaşalım , numaranı ver
- Kusura bakma , telefonumu veremem
- Ben vereyim, sen beni ara
- Bilemiyorum, arayabileceğimi zannetmiyorum, hem bu doğru olmaz öyle değilmi
- Lütfen bak deminki teklifimde çok ciddiydim. İkimizde kendimizi yalnızlığa hapsedemeyecek kadar genciz yapma bunu .Bunun doğru olmayacak bir tarafı yok sen dul bir kadınsın bende bekar bir erkek sayılırım .ve iki bekar insanın yeniden evlenmek istemesinden daha tabii ne olabilir . Geçen seferki fırsatı istemeden kaçırmıştık ama bu sefer aynı şeyi bir daha yapmayalım ne olur , Senden geçmiş için ne kadar özür dilemem gerekiyorsa hepsini günlerce , yemin ediyorumki . geçmiş için kaç gün üst üste istersen senden o kadar gün sürekli özür dileyeceğim. Bak geçmişte yaptığımız hataları telafi imkanımız fırsatımız çıktı ne olur bunu’da sen geri çevirme
- Hiç bir şey geçmişte olduğu gibi , asla geri gelmez
- Neden ama, neden geri gelmesinki
- Kırılmazsan sana bir şey söylemek istiyorum
- Söyle canım
- Bırak eskisi gibiyi , seni hala sevdiğimden bile emin değilim artık .
- Ben kendimi yeniden sevdiririm sana . söz veriyorum .
- Bu iş sana göre O kadar basit öylemi !. İkimizde ayrı dünyalar kurduk, ve hayat sürdük ayrı birer geçmiş oluşturduk . Her sey sence bu kadar kolay basit ha ! ben seni daha mantıklı zannederdim. Peki ikimizde kendi yaşantılarımızda oluştuduğumuz hatıralardan nasıl sıyrılacağız . Benim ölen kocamı sevmediğimi ,ve onu hala özleyip özlemediğimi nerden biliyorsun. Ya ben , karını hala sevip sevmediğini nereden bileceğim. İlerde barışma ihtimalini o kadının elinden almamı nasıl bekleyebilirsin benden . Bana inat olsun diye onunla evlenmiştin. Şimdi ona inat olsun diye beni kullanmayacağını nereden bilebilirim , bundan nasıl emin olabilirim. Ne dersin daha sayayımmı istermisin.
-Bilemiyorum ,galiba haklısın , ama yinede sana telefon numaramı vermek istiyorum . Ben nasıl olsa seni yine bulurum. Çünki İstanbula yerleştiğini biliyorum .
- Anlaşıldı senden kurtuluş yok.Ver bakalım numaranı ama , seni arayacağım diye bir garanti vermiyorum. Bunu peşinen söyleyeyimde sonra hayal kırıklığına uğramanı istemiyorum .

Kemal birden rahatladığını hissetti çünki kendisini mutlaka bir gün arayacağını biliyordu ve içinden bunun çabuk olması için dua etmeyi ihmal etmedi . Kısa bir tokalaşma ve vedalaşmadan sonra genç kadın Annesinin evine doğru yürüdü ve biraz sonra gözden kayboldu. Kemali hisleri yanıltmamıştı. Gerçektende on gün sonra Şadiye’nin annesi Kıymet Hanım , Kemalin annesini ziyarete gelmiş ve Kemalin karısından ayrılmasının nedenini ve Kemalin gerçek niyetinin ne olduğunu öğrenmişti .Kıymet hanım ve Hatice hanımın, eskilere dayanan çok samimi bir arkadaşlıkları söz konusuydu ve evlatlarının geçmişte birbirlerine delice olan aşklarından haberdardılar ama , o gün için yapabilecekleri bir şey yoktu ve iki genç’te birbirlerinden ayrılmak zorundaydılar , hayatın gerçekleri bazen insanlara acımasızca davranabiliyordu ve bizlerin gücü bunu değiştirmeğe asla yetmiyordu Hatice hanım, Kemalle, Şadiyenin, karşılaşmalarını ,ve aralarında geçen konuşmaları biliyordu,Aynı şekilde bu olaydan , Kıymet hanımda haberliydi, çünki onlarda ana kız bu olayı konuşmuşlardı. , İkisininde annesi, yıllar sonra çocuklarının karşılaştıkları gün aralarında geçenleri öğrendikten sonra bir telefon görüşmesi yaparak , buluşmuşlar .Uzun uzun konuşup çocukları için en doğrusunun ne olacağını birlikte kararlaştırıyorlardı .Çünki ikisininde hala birbirlerini sevdiğini biliyorlardı. Yinede son karar iki genç insanındı . Ve kader ne isterse o tahakkuk edecekti. Gerisi zaten ayrıntılardan ibaret değilmiydiki .Ama en büyük ayrıntıyı, Hatice hanım Kıymet hanımdan gizlemişti, o’da oğlu Kemal’in karısının üstüne Eser,diye birine aşık olmasıydı .Bu evliliği bitirenin ikinci bir kadına duyulan aşk olduğunu söylemenin ne gereği vardıki . Öyle ya ,gelini kafasını,ve kadınlığını kullansaydı kocasının başka bir kadına gönül vermesine fırsat vermeseydi . Bunda oğlu kadar onunda suçu yokmuydu.Bu saatten sonra İşin içine Eser’i karıştırmanın ne gereği vardı’ki . Nasıl olsa ayran gönüllü olan oğlu, Şadiye’sine yeniden aşık olmakta asla zorlanmayacaktı.ve bunu çok iyi biliyordu. Eser’e gelince onunda başka Kemal’ler bulmakta pek zorlanacağını sanmıyordu. Bütün bunları anlatıp ortalığı bulandırmanın ne manası vardıki.Kadın başındaki diğer iki bekar oğlundan bıkmıştı hiç olmazsa birini sepetleme fırsatı çıkmıştı Ve bunu kaçırmanın bir manası yoktu......................

Gelin ata binmiş , ya nasip demiş.Aradan kaç sene geçtiği değil, hayatını kiminle bitirdiğin çok önemli.
****************4/5/1997-pzr*02.35 ********











RÜYALAR GERÇEKLERDEN HER ZAMAN İYİDİR

Kemal , ramazanın kaçıncı günü unutmuştu artık , öyleki ,iftar zamanının geldiğinden bile habersiz olduğu zamanlar oluyordu. Zaten gece sabahlara kadar oturduğu içinde , ancak gün ışıyınca yatıyordu. Tabiiki uykusunu alamadığı içinde , gündüz ancak İkindi vakti kalkıyordu. Ama bu son üç gün üç gece hiç uyumamıştı . hayalet gibi evin içinde gezinip duruyordu . ve bu son üç akşamdır , İftar ezanın okunmasıyla , içine bir sıkıntı doluyor ve genellikle bu saatler Eser’le birlikteyken onu eve bıraktığı ve ayrıldığı saatlerdi , Geçen akşam,ansızın Eser, eve balkondan gelmiş, onunla konuşmuştu . nasıl olduğunu bir türlü anlayamamıştı,ama kadın konuşmuştu işte . yoksa uyduruyormuyum diye , kendi kendine defalarca sorup durmuştu . Oysa dün gece bir yudum su içtikten sonra ansızın fenalaşmıştı ve o güne kadar dökmüş olduğu göz yaşlarından bir kat daha fazlasını , o akşam dökmüştü , o haliyle bile teybe bir kaset takıp Eser’e seslenmişti, ama kimbilir Eser o anda ne yapıyordu .kimbilir nerde, Kemalden habersiz kendi alemindeydi bir yandan teybe konuşurken , bir yandan’da Seda Sayanın GERİ GEL adlı şarkısını dinliyordu. Zaten normal bir adamı zıvanadan çıkaracak bu şarkıları neden dinlerdiki . Sanki birileri ona ızdırap vermek , acı çektirmek için bu besteleri yapmıştı . Ne diyordu şarkı :
GERİ GEL NE OLURSUN
Gözlerim Dalıyor , Yine uzaklara.
Seni Arıyorum Karanlıklarda
Bulamıyorum,Ne yapsamda,Çok özlüyorum .
Nerdesin...............
Geri Gel Bana, Ne olursun,
Beni Sev Ne Olursun
Dayanıyorum Artık.......................

Dertli bir insanın bunları dinledikten sonra etkilenmemesi mümkünmüydü . ama umursamıyordu . Odasında divanının baş ucunda duran telefona uzandı Kemal , Rasim beyi arayıp dertleşmek istiyordu . aslında niyeti bu değildi . Ondan sadece kendisini , Eserle, barıştırmasını isteyecekti , Aman Allahım hele öyle bir şeye muaffak olmuş olsaydı Rasim bey , Kemali ne kadar mutlu ettiğini , bilebilirmiydi ,Ne olurdu .Eser ona , “Kemal seni affettim , bak bir daha beni üzersen , sana bu çektiklerinin bin katını çektiririm , Ha! bak, Birde bana ikide bir aşkından bahsetmeyeceksin, biz seninle iki dostuz iki iyi arkadaşız , iyi adamsın hoş adamsın, ama sana aşık olmam mümkün değil ,anla bunu” Deseydi. Bende “Olsun , yeterki sen benimle eskisi gibi dost ol ,Ara sıra telefon açıp, sesini duymak benim için ne kadar önemli biliyormusun,Bana terslendiğinde , Ne oluyor eline ne geçiyor ben burda , deprasyon geçirirken , gururuna gururmu katıyorsun, Biz düşman olamaya- cak kadar iyi bir arkadaştık , tamam bir hata yaptım, insan hataları af ettiği oranda yücelir . Yemin ediyo rum bir daha asla kırmam seni , Sana daha önce, söylediğim bir şeyi, şimdi başka türlü söylüyorum bak. “Uzaklarda bir yerlerde güvenebileceğin bir dostun, bir arkadaşının olduğunu bilmek, kötü birşeymi “ Geçmiş güzel günlerimizin hatırına , kırma beni , asla ama asla ,telefonu bir daha yüzüme kapama “
Böyle söylemeyi düşlüyordu Kemal ,Telefona uzandı ve çevirdi. Karşı tarafın zili acı acı çalıyordu . cevap veren yoktu . belki düşmemiştir diye bir daha çevirdi. Yine açan olmadı. belliki evde değildi.Rasim beyin iş yerinin telefon numarasını buldu,orayı aradı, orada’da yoktu. Telefona çıkan sekreter kız onun izinde olduğunu , söylemişti . telefonu yerine koydu . Canı sıkılmıştı . Bir iki saat sonra . arasa iyi olacaktı belki o zamana kadar eve gelmiş olabilirdi . vucudu öylesine yorgunduki en iyisi biraz uzanıp istirahat etmek, diye düşündü , Sonra bundan vaz geçti, çünki biliyordu bu yorgunlukla yatarsa ,en az üç dört saat uyuyabilir ve bu gün Rasim beyle buluşma şansı tamamen ortadan kalkabilirdi . Onun bu saatlerde nerede olabileceğini düşünmeğe başladı, aklına birden merkezi aramak geldi , hem biraz Savaşla sohbet etmek iyi gelecekti, nede olsa tek ortak yanları geçmişte Savaş kadına aşıktı , şimdiyse kendisi. Bu yüzden , onunla çene çalmak , iyi gelecekti .Merkezi aradı , tesadüf bu ya , telefona Rasim bey çıkmıştı,

- Alo buyrun,
- Alo....... , sesiniz yabancı gelmedi, Rasim bey yoksa senmisin
- Alo .. Kemal bey
- Evet , benim . yaaa.. ne tesadüf be.. ! bende seni arıyordum . Savaşa seni soracaktım. Bak Allahın işine, gökte ararken yerde buldum.
- Hayrola
- Hayırdır , hayır . e.e. önce bir hatırını sorayım nasılsın iyimisin
- İyilik sağlık , sen nasılsın
- Sağ ol , bende iyiyim.... Rasim bey seninle konuşmam lazım , bu gün müsaitmisin, bir yerlerde buluşalım biraz çene çalalım
- Konu nedir, hayrola
- Ne olsun be , Rasim bey , bizim konumuzu biliyorsun, bizim Eser’den başka bir konumuzmu var. Seninle bir yerlerde buluşup dertleşelim . sen bugün müsaitmisin onu söyle
- Valla bilmiyorumki , herhangi bir programım yok , dur bir düşüneyim , ........... İstersen akşama bize gel
- Sizde olmaz rahat konuşamayız , Dur bakayım , en iyisi saat sekizde ben mecidiyeköye geleyim , orda buluşalım , ordan bir yerlere geçer otururuz
- Tamam , bekliyorum
- Çok sağol, Yenge hanıma hürmetler
- Sende selam söyle
- Başüstüne

Akşam sekizde buluşup ,bir cafe’ye geçip oturdular , söze önce Rasim bey başladı

- Hayrola Kemal , beni apar topar çağırttığına göre mühim bir şeyler olmalı
- Benim için mühim be rasim beyciğim.
- Anlat seni dinliyorum .
- Rasim beyciğim , sen Eser’le benim aramdaki ilk ve son köprüsün , senden başka kimse ilede bu meseleyi konuşamam biliyorsun . Rasim bey , ben galiba kafayı yedim, aslında bu söylediklerime kendimde inanmadan anlatıyorum ya neyse , Geçen gece Eser bize geldi.
- Neee.. sizemi geldi . saçmalama
- Tamam saçma olduğunu bende biliyorum ama geldi , buna hem yemin ederim , hemde edemem, çünki bende artık pek emin değilim . Yada şöyle söyleyeyim birileri onun adına geldi , veya benim rahatlamam için gözüktü desek .
- Anlamadım. Ciddimisin
- Çok ciddiyim. Ama ne olup bittiğinin farkında olduğum için, bunu ne demek olduğunu, ne manaya geldiğini , iyi biliyorum, ve bildiğim içinde o günden sonra bir daha uğramadılar .
- Bende pek bir şey anlamadım. Fakat bu böyle sürerse denetimim elimden kaçacak ,Tabii bunda Eser’in bir suçu yok, o kimbilir hangi aleminde. Beni şu anda hatırladığını bile sanmıyorum . Ama onunla konuşmağa ihtiyacım var . Bir şey daha söyleyeyim, Hanımla biz kesin ayrılmağa karar verdik , böyle bir şeyi daha önce söylemiş olsalardı , hayatta inanmazdım, ama şu anda onu pek umursadığımı söyleyemem, harıl harıl ev arıyor. Ha , bulduğunda gönderirmiyim onuda bilmiyorum
- Benden ne yapmamı istiyorsun .hem siz hakikatten ayrılma konusunda ciddimisiniz . eğer sizin barışmanız için elimden gelecek bir şey varsa ben ve eşim seve seve yardımcı olur aranızı buluruz .
- Çok sağol ama , bunu pek yararlı olacağını söyleyemem , çünki ikimizinde , yalnız kalıp duygularımızı tahlil etmeğe ihtiyacımız var . ona kalırsa , ben doğru Eser’e koşacağım .
- O halde Eser’den ne yapmasını istiyorsunki , onun bir şey yapmasını istemiyorum , ne yalan söyleyeyim onun beni sevdiğine kendimi zorlada olsa inandırdım aslında ikimizde böyle bir şeyin olmadığının farkındayız . En azından ben, onun benle ,bir evliliği isteyecek kadar,beni sevmediğini biliyorum.Bunu en başından beri biliyordum . Ama belki bir an birbirimizle olmaktan hoşlandık,o kadar. O, benden ayrıldıktan sonra , ilişkimizin pekte o kadar önemli olmadığını çabucak kavradı,ve unuttu.Ama ben ondan ayrıldıktan sonra, ona daha çok bağlandığımı , hissettim ve bu duygum her geçen gün artarak sürüyor. Sana yeminle söylüyorumki , otuz beş gündür, gece ve gündüz ,aklımdan hiç çıkmadı, sana yeminle onu bir gece olmazsa ertesi gece rüyamda mutlaka görüyorum.Daha bu gün onu yine gördüm. Ne gördüğümü hatırlamıyorum ama gördüm işte .
- İyide onun ne yapmasını istiyorsun, ben ne yapabilirim
- Bende bilmiyorum , ama sen bizi en yakından tanıyan kişisin, Eser bana öyle davranıyorki , dünyada en son görmek istediği kişiymişim . bu çok ağrıma gidiyor. Bana bunu yaparmıydı , sen bizim ne kadar iyi bir arkadaş olduğumuzu biliyordun. Belki bunu dünyada yapacağı en son kişi bendim ama işler tersine döndü.
- İyide , sende mutlaka birşeyler yapmışsındır.Eser öyle biri değildiki, hemde sana karşı . Hatırlıyormu- sun bir gün ne demişti,
- Ne demişti
- Kemal bey,bir gün bu görevden ayrılırsa ,uğurlar- ken, onu şak diye öpeceğim , hemde sarılarak öpeceğim demişti . bende sormuştum .Neresinden ? kız diye .
- Bırak öpmesinden vaz geçtim, bir selam versin onada razıyım
- Niye bu kadar üstünde duruyorsunki ,madem selam vermek aramak istemiyor. Sende boşver , uğraşma
- Yapamam be, Rasim bey, onunla dargın olmak istemiyorum. Onu seviyorum.belki sevdiğimi zannediyorum . bilmiyorum ne düşüneceğimi şaşırdım.
- E. Be kardeşim sende .. O, yazıları yazacak, ne vardı. Hadi yazdın diyelim , niye gönderirsin
- Yazdık işte rasim bey onun bunu bu kadar ciddiye alabileceğini nereden bilebilirdimki . Ellerim kırılsaydı’da yazmasaydım . ama yazdık bir kere, biliyormusun , senin içinde bir takım şeyler yazdım.ama ikinci bir hataya düşüp bunu sana okutmak gibi bir niyetim yok çünki senide kaybetmek istemiyorum
- Benim için ne yazdın
- Bana hayali şahsiyetler gerekliydi , bunları kişiselleştirdim, bu yüzden hepsinin doğru olduğunu söyleyemem , fakat muhattapları yaşayan kimseler olduğu içinde bu yanlış anlaşılabilir. Bu yüzden ben bu hatayı bir kere yaptım ikinciye yapmam , ama sana şu kadarını çıtlatayım, seni biraz çapkın ve uçarı bir tip olarak canlandırdım, Romanımda öyle bir tipe ihtiyaç vardı. Öyle yaptım. Ama Eser, kendisine uydurduğum tipi ,çok ciddiye aldı , hepsi bu
- Acaba hepsi bundan ibaretmi , seni görmek istememesinin başka bir nedeni olamazmı dersin.
- Bilmiyorum , artık sağlıklı düşünemiyorum.
- Şimdi gelelim benden ne istediğine
- Rasim bey , bizi barıştır kulun kurbanın olayım , bunu ancak bir tek sen yaparsın, seni kırmaz , belki benimle bir yerlerde bir on dakika buluşur ve konuşuruz . Belki bunun, için onu ikna edersin. Ne dersin, ha ! yaparmısın bu iyiliği bana
- Valla bilmemki ,kabul edeceğini sanmıyorum ama , yinede bir söylerim.Gerisine karışmam gelirmi gelmezmi . Karınla niye ayrıldığınızı söylemedin.Sana ben, daha önce söylemedim’mi , kadınlara karşı bu kadar umursamaz tavırlar içindesin, bir gün pişman olursun diye .
- Ben bir şey için pişman olmuş değilimki.
- Şimdi böyle söylüyorsun ama ilerde bu fikirlerin değişir buna eminim
- Bilmiyorum, ama paylaşacağımız bir şey kalmamıştı. Yinede gelecek için şimdiden, bir şey söylemek doğru değil.
- Herşeye rağmen bir daha düşünün, acele ediyorsunuz gibi geliyor bana
- Acele eden kendisi , zaten bu dertleri başıma saranda kendisi , ben kadın benle hissi bir şekilde ilgilenmiyor, diyordum, o , seni seviyor diyordu , buna asla inanmadım ama böyle söylemesi, bunu duymuş olmak, hoşuma gidiyordu, Hep içimden böyle olması için dua ediyordum. O, benden uzak- laştıkça , ben daha çok içime kapandım. Karımın peşine düşeceğime , Eser’i her geçen gün daha çok arar oldum , yalnız kaldığım akşamlarda , içimden ağlamak geliyordu, Eserin hasretinemi ağlıyordum , yalnızlığımamı, ilgisizliğimemi,Kendimemi acıyordum yoksa , yoksa ne bileyim ben , kafam karma karışık , şu anda en çok desteğe ihtiyacım olduğu bir anda , yalnız kaldım. Çok mutsuzum be Rasim bey, ah bilsen Eser’i öyle özlüyorumki.
- Valla senin halin, pek iç acıcı değil sen şu anda bir deprasyon geçiriyorsun ve senin gerçektende ilacın Eser Hanım .
- Bencede, zaten sen demiyormuydun Eser için , bağımlılık yapıyorsun diye.
- Şaka yapıyordum ama, görüyorumki gerçeğe dönüşü vermiş.Pekala bir deneriz bakalım . Eğer, Eser insafa gelirse , sizi barıştırırım.
- Böyle bir şey yaparsan sana minettar kalırım.
- Peki ne umduğunu söylermisin,
- Bilmiyorum , bilmiyorum, onu tekrardan görmek , gülüşünü seyretmek,arada bir onunla dertleşmek , ne bileyim ben , aklıma başka bir şey gelmiyorki, başka bir şey getirmek istemiyorum. Çünki ondan daha fazlasını istemeğe hakkım yok .
- Bak Kemal kabul et artık , hiç bir şey eskisi gibi olmaz , bundan sonra olmaz Kemal, ama ben yinede , bir kere şansımı deneyeceğim . Benden haber bekle
- Mutlaka ara beni , sen ihmalci bir adamsın, ama ne olur bunu ihmal etme , mümkünse yarın onunla irtibat kur . beni haberdar et
- Tamam söz arayacağım , kalkalımmı
- Olur kalkalım

Kalkıp dışarı çıktılar , Rasim bey kemalden , mecidiyeköy karakolunun önünde ayrıldı, kemal karşıya geçip otobüs bekledi ama , otobüsle yolculuk etmek kadar ifrit olduğu bir şey yoktu .karşı caddeye geçti bir iki taksiye el ettikten sonra durmadıklarını görünce yeniden otobüs durağına geldi , uygun bir otobüs arıyordu , Topkapıya kadar gelse orada aktarma yapabilirdi . ama az sonra bir minübüsün yanaştığını gördü , büyük bir ihtimalle korsan çalışan lardan biriydi aldırmadan atladı,ve yarım saat sonra evindeydi Kemal ,evine çıkmadan annesine uğradı bir yarım saat onunla sohbet ettikten sonra, doğru odasına çıktı , zaten sabahleyin evden yataklarını toplamadığı içinde yatağı açık bir vaziyette onu bekliyordu. doğruca yatağa uzandı .


****


İki gün sonra Rasim bey onu aradığında kuşlar gibi sevinçliydi hatta telefon ahizesini yerine koyduktan sonra odanın içersinde takla atmağa başlamıştı , eğer bir gören olsaydı ,onun, mutlaka delirmiş olduğuna hükmederdi . zaten kendisi’de akıllı biri olmadığını söyleyip duruyordu .Vah zavallı Kemal, vah ! aşk insanı ne hallere koyuyormuş bak gördünmü, diyordu kendi kendine . Rasim beyin söylediklerini defalarca düşündü , şöyle konuşmuşlardı :

- Eserle konuştum ve güç bela ikna edebildim .seni aslında hiç görmek istemiyormuş ,ama geçmiş güzel günlerin hatırına , beni kırmadı, ve sana bir on dakika ayıracakmış,yarın saat üçü on geçe, Galerianın önünde buluşalım dedi ,
- Sende gelecekmisin Rasim bey
- E. Tabii, ben hakem olacağım her ihtimale karşı orda olayımki, birbirinizin boğazına sarılmasına mani olayım
- Yapma be rasim bey , ben nasıl ona kıyarımda boğazına sarılırım
- Ben zaten senden korkmuyorum, bakarsın Eser senin boğazına sarılır,dimi ama
- Eh, sarılsada haksız sayılmaz.ama o bana kıyamaz be rasim bey
- Ben orasını bilmem
- Tamam yarın mutlaka orda olacağım

Kemal bütün konuşmaları , kafasından tek tek geçirdi bunları defalarca kendi kendine tekrar etti . ama bir saat sonra ,telefonu yeniden çaldı, yine arayan Rasim beydi ,

- Kemalciğim programda bir değişiklik oldu,
- Nooldu rasim bey yoksa Eser vazmı geçti .
- Hayır vaz geçmedi, ama kendisini evden almamızı istiyor
- Oh çok şükür, bende sandımki , neyse saat kaçta buluşacağız ,
- Yine aynı saatte , ha sahi senin şimdi altında arabada yok ne yapacaksın
- Araba işi kolay , sen merak etme , buluruz bir araba

Gerçektende Kemal için araba hiç sorun olmamıştı ,Cemle fatihe gidip bir araba kiralama şirketine gittiler ve bir günlüğüne beş milyon vererek bir araba kiraladılar, eğer işleri daha erken biterse ,ve söylenen kilometreyi aşmazlarsa , tutarı kadar para ödeyip üstünü alacaklardı , şayet fazla kilometre yaparlarsa farkını vereceklerdi . kiralama işi yarım saatlerini bile almamıştı, gerekli ,sigortalar yapıldıktan ve evraklar tamamlandıktan sonra , arabayı almışlardı, yolda Cem’i indirdikten sonra doğruca Eserin evinini önüne geldiklerinde , Rasim beyin alttaki dükkanda , ihtiyar amca ile sohbet ettiklerini görüp içer girdi
- Selamın aleyküm
-ve Aleyküm selam hoş geldiniz . Kemal bey çoktandır gözükmüyordunuz .
- E, naparsınız görevi bırakınca artık bu taraflara uğrayamaz olduk . zaten Bizim Eser hanımda bıraktı . onun için artık görüşemiyoruz , bu akşam Şirketin bir yemeği varda ,Şefimle beraber Eser hanımı oraya götüreceğiz
- Kızıma iyi bakın , size emanet
Kemal mecburen yalan söylemek zorunda kalmıştı, ama her şeyi herkezin bilmesine ne gerek vardıki . Rasim bey Eserin zilini çaldı , aradan on dakika geçmişti ,.Eser aşağı inmişti, Kemal arabada oturmuş pencereden Eserin gelişini seyrediyordu. Kadının suratı bir hayli asıktı , belliki gergin ve kızgındı , tabii gülümseyecek hal bırakmamıştıki, Kemal kimsede . Rasim bey koştu Esere kapıyı açtı özellikle ön kapıyı açmıştı . kadın bir an tereddüt eder gibi yaptı , ama tam kapı önünde naz yapacak ve ya tartışma yapacak durumda değildi , istemeyerek bindi. Kemal o anda bir ruh gibiydi , ne konuşabiliyor nede nefes alabiliyordu , içinden şurdan bir an evvel , uzaklaşsak diyordu .Nitekim az sonra hareket ettiler , kadında yüzünü Kemalden yana çevirmemişti , belliki o’da Kemalin konuşmasını bekliyordu . Kemal bu sessizliği bozmak için teybe bir kaset taktı. Ve sesini hafifçe açtı,şimdi bir slov parça olan ve yüzlerce kez çalmış olduğu Love You çalıyordu . şarkıcı kadın daha ilk kelimeyi söylemesine fırksat kalmadan Eser çat diye teybi kapatmıştı, Kemal iliklerine kadar dondu ama ses çıkarmadı , yine sesizliği Rasim bey bozdu

- Niye kapattın Eser Hanım , ne güzel dinliyorduk
- Ah ! Rasim bey sen bilmiyorsun adamın biri bunları dinleye dinleye kafayı bozdu , hem biliyormusun , bende bu şarkının çok güzel hatıraları vardı , birileri onuda kirletti , bu yüzden yine kirlenmesini görmeye tahammül edemedim

ortalıkta bir anda buz gibi bir hava esti , Rasim bey bile buna bir cevap veremedi.Bütün taşlar Kemaleydi ve kadın bu taşların gönderilen adrese gittiğini pekala biliyordu, ama kemal Eser’in sinirli ve kızgın halini bildiği için onun sinirinin geçmesini bekliyordu nasıl olsa onada sıra gelecekti , şimdi susması gerekiyordu .

- Çocuklar bakın , bir teklifim var , beni burda bir yerde arabadan indirin , çekin gidin nereye isterseniz gidin ve rahat konuşun, isterseniz bir birinizin boğazınada sarılabilirsiniz ama ben burda olduğum müddetçe ikiniz anlaşılan konuşamayacaksınız , ne dersiniz

Kemal Eser’in daha konuşmasına fırsat vermeden

- Valla iyi akıl ettin , eğer sana karşı ayıp olmayacaksa , seni buralarda bir yerde indirelim ,
- Buralarda filan değil hatta burda indirin bende beş dakika anneme uğrarım zaten bizimkide orda daha sonra onunla birlikte döneriz

Kemal , Eserden yeterince fırkça yediğine kanaat getirdikten sonra ilk defa Eser’e döndü ve sordu

- Sen ne dersin indirelimmi , Rasim beyi , benimle yalnız kalamaktan korkarmısın .
- Senden ne korkacağım be ! ne yapabileceğini sanıyorsunki

Kemal istemeden bıyık altından gülmüştü , işte onun bu kendine duyduğu güveni seviyordu, onun bu kararlılığını seviyordu , onun sinirini bile seviyordu. Ne iyi bir kızdı şu Eser. Ah! nasıl yapmıştı onu kırma ahmaklığını . Rasim beyi bakırköyde indirdiler adam onlara el sallarken , arkalarından bağırıyordu ,

-Ben yokken, sakın kavga etmeyin .

Yolda Kemal sordu .

- Nereye gidelim
- Nereye gidecekmişiz , çek şurda bir kenara ne konuşacaksan konuş ,

Kemalde öyle yapmıştı zaten sahil yoluna inmişlerdi , aracı sağa yanaştırıp yazın çay bahçesi olarak kullanılan , bir büfenin otomobillere ayrılmış park yerinde durdu ve park etti . Bir yandanda etrafa bakıyordu , hem etrafta it kopuk varmı diye, hemde , çay servisi yapan büfe açıkmı diye bakıyordu , iyi bir yer bulmuştu , tam önlerinde deniz vahşi bir şekilde dalgalarını fışkırtıyordu. Bu gün herhalde lodos vardı ve havada çok soğuktu bu yüzden arabayı çalışır bir vaziyette tutuyordu ,otomobilin içersi gayet sıcaktı, ama Kemalin ateşi daha fazlaydı ,ve heyecandan elleri kurumuştu, hemde boğazı, yapacak bir şey yoktu Büfe belliki , kış olduğu için kapalıydı , canı da öylesine bir çay içmek istemiştiki . arkasına yaslandı konuşacaklarını kafasında sıraya dizmeğe çalışıyordu, biraz sonra kendinden taraftaki pencere tıklamağa başladı , bir an ürktü , bir cingene kadını , sesleniyordu
- “ Aşıklara fal bakayımmı “
- İstemez dedi Kemal
- Biz aşık filan değiliz ( diye ilave etti Eser)

Kemal başını kadından tarafa çevirdiğinde bir sağlep satan seyyar bir satıcı , gördü ve seslendi adam koşarak gelmişti , buna çok sevinmişti Kemal ,Eser’e sordu

- Sağlep içermisin
- ıyyy..... (Dedi Eser , bu iğrenirim manasınaydı herhalde .
- Sen bilirsin, amca , sen yinede iki tane getir , belki inadı kesilir biraz sonra içer ,
Adam koşarak gitti ve çok az sonra elinde iki kağıt bardakla , dumanı tüten sağlepleri getirdi . Bardak- ların kağıttan olduğunu gören Eser , nazlanmadan sağlep’in birini almıştı , Kemal yine muzipçe güldü , camı kapattı ve Yüzünü Eser’e çevirdi , tam konuşmaya niyetleniyorduki eser konuşmuştu

- Merasiminiz bittimi ....., E.E.!, Kemal Bey sonunda muradına erdin , senden hiç kurtulamayacakmıyım. Söyle bakalım derdin nedir.

Kadın adeta azarlar gibi konuşmuştu , Kemal birden neye uğradına şaşırmıştı . Bir an , keşke önce ben başlasaydım diye düşündü .sonunda dayanamayıp konuştu .

- Hiç bir derdim yok benim bütün derdim , kederim sensin , ben yeniden eskisi gibi dost arkadaş olmak istiyorum
- Sen bunun bir daha olabileceğine inanıyormusun. Rasim bey çok rica etti , kıramadım. Senin halini anlattı bana , hoş ben senin ne durumda olduğunu gayet iyi biliyorum ya. Neyse Ne istiyorsun benden , peşimi niye bırakmıyorsun . anlamıyormusun bitti artık. Bundan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmaz bunu kafana iyice yerleştir . Sana o Cuma günü , Telefonda Love story’i niye dinlettim biliyormusun,
- Herhalde, acıdığın için olacak
- Hayır asla , ben nasıl acınmaktan nefret ediyorsam, böyle durumlarda’da kimseye’de acımam.
- Acımasız olduğunu kabul ediyorsun yani
- Sana acımamı, istermiydin
- Asla , beni öldür ama acıma , bundan daha aşağılayıcı bir şey olamaz hayatta ,Neden Telefonda Love Stroy’i dinlettin o zaman
- Sen böyle durmadan sözümü kesecek olursan, bunuda asla öğrenemeyeceksin
- Dinliyorum , peki anlat
- Bana doldurup gönderdiğin kasette . gene kaş yapayım derken göz çıkardığının farkında bile değilsin yalanmı
- Gene ne yapmışım .
- Hatırla bakalım , ne demiştin ,”Benimle eğer oynadıysan , sen bir fahişeden daha fahişesin”, aynen böyle söylemiştin değilmi . bunu hangi kadın kabul edebilir . Bu bir ikincisi , benim seninle oynamak gibi bir niyetim asla olmadı, oynaşacak bir durumumuz olmadıki , seninle oynamış olayım , bir takım şeylerden , sonuç çıkarmış , yorum yapmışsın yalanmı
- Aramızda hiç bir şeyde olmadımı
- Ne olduğunu , söyle bakalım .

Kemal ne cevap vereceğini şaşırmıştı, böyle bir cevapla, karşılaşacağını kurmamıştı kafasında. Oysa kadın daha önceleri olduğu gibi , yine ona tavır takınıyordu. Bir an, gerçektende , ben hep yanlışmı yorumladım olayları , diye düşünmeğe başladı. Ama buna ne hakkı vardıki işte kadın daha önce olduğu gibi yine onu, bu konuda tersliyordu .

Bir an karısının ona söylediği aklına geldi , “ Eğer karını sevmediğini söyleyecek olursan, kadının sana karşı tavrı değişir “

- Ben karımı , sevmiyorum Eser , Seni seviyorum
- Çüşş... Eğer sen karını, yirmiüç senede sevmediysen Hiç kimseyi sevemezsin hayatta ,
- Biz ayrılıyoruz ,Eser
- Banane ,..Valla , bu sizin sorununuz ,beni aile ilişkilerinize bulaştırmamanızı , sana daha o zamanlar söylemiştim
- O zaman durumlar farklıydı . Seni sevdiğimden bu kadar emin değildim .
- Kemal sen yalancı bir adamsın .Sana bu saatten sonra , hiç bir konuda güvenmem mümkün değil,yarın bir gün sen burda konuştuklarımızıda yazarsın yalanmı
- Vallahi yazmam Billahi yazmam , sana yeminle
- Sana ne oldu böyle eskiden sen böyle bir adam değil din , benim sevdiğim Kemal , böyle yalaka bir tip değildi .
- Ne dedin sen... sevdiğim adammı dedin , ne olur bir daha söyle
- Hoop hoop,, hemen lafı istediğin şekle çekme. Sev diğim dedikse , aşık olduğum manasında demedik. Sevdiğim bir arkadaşım demek istedim.
- Biran bende zannetmiştimki
- Ne zannetmiştin
- Boş ver

Kemal birden , hüzünlendi, gerçektende şimdi yıkılmıştı . gözlerinde iki damla yaş peydah olmuştu . eskiden olsa bunları göstermemek için elinden gelen gayreti gösterirdi , ama boş verdi , bu saatten sonra ne değişirdi . onca zaman kendini aşağılamış olması şimdi yavaş yavaş gururuna dokanıyordu. Eser’e bunca taviz vermiş olmasını şimdi bir türlü içine sindiremiyordu.Kemal ne yapmıştı böyle , şimdi nasıl tamir edecekti yıkılan gururunu , artık her şey için çok geçti . Eser onun gözyaşı döktüğünü fark etmiş istemeden ,içi titremişti. Bir an ona çok ağır konuştu ğunu fark etti ama konuşmuştu. Şimdi bütün söyle- diklerimi geri aldım .Diyemezdi ya

- Ne oldu ağır geldi değilmi , evet genellikle böyle olur. Peki sen bana o romanı gönderdiğin vakit benim hangi durumda olabileceğimi hiç düşündünmü , benim hislerimle oynadığının farkındamıydın. Allah bu , Büyük Allah , Sorumsuzca yazdın bütün bunları, sonra kaçıp kurtulacaktın değilmi . Hiç benim ne hale gelebileceğimi düşünmedinmi , seni daha önce ikaz etmiştim , bana o romanı okutma diye yalanmı. Almak istememiştim ve sen ısrarla vereceğini söylemiştin almadım . Yinede ne yaptın , ne ettin gönderdin. Beraberliğimizin ipini çektin . Güzel bir beraberliğimiz vardı,Ve mutluyduk. Ben yalnızdım , sende öyle , Biz farkında olmadan yalnızlığımızı paylaştık. Ama sen benden’de yalnızmışsın ve haberin yokmuş , nasıl bunu öğrenmek hoşuna gittimi .
- Hayır gitmedi ,ama,ben sıkıldım artık, vaaz dinle mekten

Kemal böyle söylerken , farkında olmadan biraz sert konuşmuştu, Eser’i terslediğinin farkında bile değildi
- Sıkıldınmı ......., Hani bana kızmayacaktın bak seni beş dakika eleştirmeme dayanamadın , peki ben ne yapsaydım , bana gönderdiğin nüshada yüzseksen- sekiz sayfa vardı. Oysa tamamının ikiyüz seksen sayfa olduğunu söylüyordun . onca sayfalar dolusu şeye nasıl katlanacaktım . demekki eleştirilmek güzel bir şey değilmiş,
- Hayır senden sıkılmadım sadece , oturduğumuzdan beri , beni tersliyorsun, oysa buraya yeniden barışmak için gelmiştik.
- O senin fikrin. Nerden biliyorsun barışacağımı , senin yuvanı yapmış olmak için gelmiş olamazmıyım.
- Öyle olsaydı gelmezdin , zaten sen benden , uzakta olduğun her an benim yuvam yapılıyordu , onun için bu saatten sonra , hemde geldikten sonra bile hala bana kırgınlığın devam ediyorsa , demin doğru söyledin bundan sonra , bizim eskisi gibi olmamıza imkan yokmuş bunu daha iyi anladım . Ama sana şu kadarını söyleyeyim çok kindar bir kadınmışsın . seni hiç böyle tanımamışım.
- Sen hayallerine aşıksın oğlum , gerçekleri gör artık.
- Hayret bir şey . Ben bu kadar ahmakmışım haberim yokmuş . Sana ne söyleyebilirimki . Galiba sen haklıymışsın , ben hayallerimdeki kadına aşıkmışım, sen asla benim kafamdaki Eser , Değilmişsin ,
-Beş buçuk aydır anlayamamışsan ben ne yapayım benim kabahatim değilki .
- Beş buçuk ay evvelki , kadınla şimdi kin kusan kadın aynı değilki
- Sen onu yılbaşı akşamı öldürdün .
- Peki , hiçmi haklılık payım yok benim bütün bunları ben kafamdanmı uydurdum.
- Ne yani bütün oluşumlar senin kafandaki gibi olmak zorundamı. Niçin daha detaylı düşünmüyorsun .
- Ne gibi yani , düşünecek ne varki . beni sevmediğini açık açık söyledin , beni aşağıladın , gururumu ayaklar altına almama izin verdin. Nasıl keyif alıyormusun bari . bak istediğin kadar konuşa-bilirsin , böylelikle , hem sen rahatlarsın, hemde benim vicdanım rahatlar.
- Hah işte onu söylemeni bekliyordum , sabahtan beri sen vicdanını rahatlatmak peşindesin , benim peşimde değilsin , öyle değilmi .yalanmı .
- Valla artık bu saatten sonra hangisi doğru , hangisi eğri , bilemiyorum. Belkide sen haklısın .

Kadın ona kendini savunması için bir koz vermişti , tabii ya ,seni değil vicdanımı rahatlatmak için bunca zaman çaba sarf ettim , deseydi iş çoktan bitmiş olurdu. Ama bu neyi değiştirirdi , kendini kandırabi- lecekmiydi,Eğer bir insan kendini kandırıyorsa bu kendine yapacağı en büyük kötülüktü , onca gün salya sümük ağlamasını, nasıl izah edecekti,....... kendine olan saygısı, sarsılmayacakmıydı . eğer birde kendine olan saygısını kaybederse , şerefsiz bir şekilde yaşamanın ne manası vardıki , İşte bu yüzden kadının oyununa düşmedi .

- Evet , vicdanım sana yaptıklarımdan rahatsız ama seni sevdiğim için bunca zamandır peşindeyim ,
- İnanayımmı ,
- Keyfin bilir , inansan ne yazar inanmasan ne yazar
- Ya demek öyle ..
- Öyle tabii , sen beni sevmedikten sonra , ben seni sevsem ne olur sevmesem ne olur .senin için bir şey fark edermi . ama aklıma takıldı . İster Telefondaki sinyali , bana acımadığın için çaldırmış ol, istersen o kötü sözleri muhattap olmayı kabul edememiş olduğun için çalmış ol , nasıl söylemiş olursan söyle beni yine,sevmemiş olduğuna inandıramayacaksın , çünki , sen bütün bu yakıştırmalarımı , kabul etmeyip bir şekilde açar telefonu , beni ikaz ederdin . bunu yapmayacak kadar korkusuz olduğunu biliyorum, ama sen yine bana bir ip ucu verdin, çünki , müzik kutusu ile , bana sinyal gönderdin, bunu sana özellikle aldığımı biliyordun ve yine onunla bana mesej vermen çok incelik isteyen bir şey , zaten bende sana bunun için aşık oldum ya !.
- Bak gene başlamayalım, aşk nakaratlarına ,Tamam seni aramayacağım demiştim , sözümde durmadım aradım, sende telefonu yüzüme kapadın. Peki ondan sonra beni , ertesi günü niye aradın , tekrar gönlümü almak içinmi
- Ben seni bir daha aramadım
- Yemin edermisin
- Yemine gerek yok, aramadım,nerden çıkarıyorsun bütün bunları ,
- Aradın , aradın , hemde aradığını anlamam için , Telefonun sinyal müziğini çaldırdın. Bir nevi pişmanlık belirtisiydi değilmi .yalanmı
- Ben seni aramadım ,yine hayal kuruyorsun
- Her neyse , aramadım diyorsan , zararı yok aramamış ol . zaten aramış olsanda aramamış olsanda artık benim için fark etmiyor . Ben yoruldum artık. Pes ediyorum , eğer bunca gönül alma teşebbüslerime rağmen hala bu soğukluk devam edecekse . varsın etsin , ben şansımı son bir kere denemiş oldum ve ağzımın payını aldım. Keşke ilk telefonundan sonra , seni hiç aramamış olsaydım, o zaman bir tesellim vardı . Ve onunla avunurdum. Ama yapamadım emin olmak istedim , temelli kaybettim.
- Diyelimki , aradım . bundan sana aşık olduğum manası çıkmazki ,Peki diyelimki sen haklısın benden ne yapmamı bekliyorsun, kalkıp boynunamı sarılayım istediğin bumu .
- Hayır , artık hiç bir şey istemiyorum zaten yerterince gururumdan taviz verdim . Bundan sonra , kendime bir çeki düzen vermek zorundayım , ne yapalım , zorla güzellik olmuyor ya . canın sağ olsun seni artık hatıralarımın mezarlığına gömmekten başka çarem yok seni inatçı ve kindar biri olduğunu bilirdim ama pes doğrusu bu kadar zalim olabile- ceğin asla aklıma gelmemişti . hadi gidelim artık .
- Niye kızıyorsun , gerçekleri duymak işine gelme dimi ,
- Haklısın , gerçek acıda olsa gerçektir . bir daha seni rahatsız etmeyeceğimden kesin olarak emin olabilirsin
- İyi sevinirim buna ,
- Bari seni eve bırakana kadar kırıcı olmaktan vaz geç . sanki ilk defa bu gün tanışmışız gibi tavır takınmana gerek yok ,
- Senin daha doksan altı senesinde kaldığın belli oluyor . o günler geride kaldı artık anla bunu

Kemalin yüzü asılmıştı , kadının bu tavrı gücüne gitmişti ama yapacak bir şey yoktu . İşte zaten , işin bu tarafını’da tahmin etmiyormuydu , evet bu tahmini doğruydu , kadın Kemal’i sevmiyordu. Arabayı çalıştırdı , ve aracı vitese geçirdi , tam ayağını debriyajdan kaldırıyordu , birden bir şey aklına geldi kadın biraz evvel yine ona bir mesaj vermişti ve araya laf karıştırınca bu mesajı gözden kaçırmıştı ama tekrar düşündü , Evet kadın ona ,” Diyelimki, sen haklısın “ ne demekti bu eğer sevmiyorsa neden diyelimki sen haklısın desin , birden ayağını debriyajdan çekerek , tekrar Eser’e döndü. Bu arada arabada istop etmişti kontağı kapattı.

- Eser , sen yalan konuşuyorsun , beni sevmediğin yalan , niçin yapıyorsun bunu bana , söyle neden yapıyorsun , seni çözmek beşbuçuk ayımı aldı , ama artık tahamülüm kalmadı , lütfen söyle neden beni kendinden soğutmağa çalışıyorsun amacın ne , lütfen beni sevdiğini bir kere olsun söyle ne olur , yalvarırım , bu , bu kadar zor bir şeymi .söyle neden neden.
Kadın biran şaşırmıştı , oysa Kemali kendinden soğutmak için her şeyi yapmıştı , ama artık daha fazla bu oyunu sürdürmeğe gücü kalmamıştı

- Evet , bende seviyorum seni , hemde çok seviyorum evet , yüzlerce binlerce kere evet. Seviyorum , hadi şimdi görelim bakalım ne yapacaksın bu işi nasıl temizleyeceksin , ne geçti eline bunu duymakla , gel bunu konuşalım , bakalım seni sevmiş olmammı senin için daha acı olacak yoksa sevmemiş olmammı , hadi gel bunu konuşalım . Hazırmısın , dinle o zaman .

Kemal hiçte bu tepkiye hazırlıklı değildi , bir an nasıl sevinmesi gerektiğini bile şaşırmıştı , bu nasıl bir sevgi itirafıydıki , yüzünde adeta bir tokat gibi patlamıştı .Cevap vermeğe korkuyordu çünki kadın bu güne kadar hiç duymadığı bir şeyi söylemişti ve devam ediyordu , dinlemeliydi .

- Evet , beni sevdiğini biliyorum, ve benim sevdiğimi de sen hissediyordun , ve bu bize ister istemez beraberinde saygıyı getiriyordu. Ayrıca sen evli bir adamdın ve evli olduğun halde benim seni sevmemi bekliyorsun . Beni o kadarmı bayağı görüyorsun gözünde . tamam şimdi benim seni sevdiğimide öğrendin , aramızdaki bu masum aşk kaç gün sürecekti , duygularımızı da öğrendiğimize göre, yatağa ne zaman gireceğiz dersin , ve senin benim bunu nikahsız yapabileceğime , aklın kesiyormuydu yoksa , ben bu kadarmı adi bir insanım ha, ne dersin . Diyelimki karını boşadın nikah yaptınbeni aldın. Peki o kadının , bu işte ne günahı var. geçmişte , benim düştüğüm duruma onu düşürecek kadar, şerefsiz birimiyim, tutki , sen karını boşamadında karın seni terk etti , peki aldığın üç kuruş maaşla beni nasıl geçindirmeyi düşünüyor- sun acaba , ben zaten çalışıyorum ve kendimi . geçindiriyorum , eğer evlenip hayatımın akışını değiştiremiyorsam,niye senin yada bir başkasının kahrını çekeyim , benim gezmeyi sevdiğimi biliyorsun , ben plajada mayoyla girerim , denizede , beni nasıl kapatmayı düşünüyorsun acaba , ayrıca , karının çıktığı eve gelin gelebileceğimi düşünüyorsan, aldanıyorsun . bana istediğim yerden daire tutmağa gücün yetecekmi , yoksa iç güveysi gibi gelip yanımda oturmayımı düşünüyorsun. Ne dersin . Benim seninde bildiğin gibi bir sürü arkadaşım var bunların içinde erkek olanlarıda var , sen ne manada arkadaş olduklarını biliyorsun, hatta bunlar sendende eski arkadaşlarım , onlarla alakamı kesmemide istermisin , yolumuda değiştireyimmi onları görünce , daha sayayımmı bütüan bunları benimle tanıştığında sen biliyordun , sana hiç olmadığım gibi gözükmedim. Seni hiç kandırmadım , sadece sana olan sevgimi anlamanı istemedim, seni o kadar çok seviyorumki bütün bu gerçeklerden sonra senin çaresiz kalacağını biliyordum , ve bunu görmeni istemiyordum , ne demiştin sen ilk romanında “ÇIKIŞ YOK ARKADAŞ” Yeni bir roman daha yazıyormuşsun, adı neymiş her neyse ama ben sana başka bir ad bulayımda onu koy
ÇIKIŞ VAR( var ama) UÇURUM Nasıl beğendinmi bu gerçekleri , bunlar hayatın gerçekleri aslanım , boş sevgi ile karın doymuyor, paran yoksa aşık olmağa bile hakkın yok. Bunu seni yada bir başkasını aşağıladığım için söylemiyorum . bu bir realite , hayatın gerçekleri bunlar. Benim içinde geçerli ,senin içinde , yoksa ,benim, senin bol paralı olmanı istediğim için değil. Hayatın acı gerçekleri bunlar. Bize gelince ,geçmişte sende sıranı savdın bende , bu saatten sonra aşk bizim neyimize , ikimizde ne güzel , tatlı bir arkadaşlık içersindeydik masum , sadık ve şefkatli,bir arkadaşlık.Birbirimize bağlılığımız, güve- nimiz vardı .Sen herşeyi berbat ettin . Evet canım, nasıl romanına koyduğum adı beğendinmi .ÇIKIŞ VAR ama biliyormusun , bizim çıkışımızın sonu UÇURUM, Hadi cesaretin varmı , atlayabilecekmisin bu uçurumdan , yap bakalım tercihini , nasıl memnun oldunmu , seni seviyor olmamdan , hangisi daha güzelmiş , seni sevmiyor olmammı , yoksa seviyor olmammı .


Eser bunları konuşurken o kadar çok kızmıştıki sinirden , kemalin, yakasını sarsarak . çekiştirip duruyordu .

“ Söyle memnun oldunmu... Kemal,”

- Kemal, kemal, kalk uyan hadi kalk kemal

Kemal gözlerini açtığında telefon ahizesi hala elinde duruyordu , Acaba gerçekten Rasim beyle konuşmuş- muydu, bütün bu kabus gibi geçen dakikalar neydi böyle , gözlerini oğuşturdu , kendisini sarsan annesini gördü karşısında . bir an hayret etti saate baktı , yatalı henüz yirmi dakika bile olmamıştı . Nasıl görmüştü onca sahneyi bu kadar kısa zamanda Rasim beyi telefonla arayıp onunla cafede oturmuşlar ve daha sonra , araba kiralayıp Eserle buluşmuştu , ve bu tatsız tartışmaya şahit olmuştu. Bütün bu kadar şey bu yirmi dakikalık kısa bir zaman içine nasıl sığmıştı, bir türlü bir anlam veremiyordu
Kemal hala biraz evvel yaşadığı olayın etkisindeydi ve hala şaşkın şaşkın etrafına bakınıyordu,

- Uyumuşum be anacığım
- Görüyorum , hadi kalk iftar vakti oldu ve kardeşlerin hepsi aşağıda seni bekliyorlar. Ben iniyorum elini yüzünü yıka sende hemen gel bekletme
- Tamam geliyorum .

Olaylar o kadar gerçek gibiydiki, biran bunun bir rüya olduğuna sevindi . kadın ne kadarda doğru söylüyordu , onların beraberliklerinin sonu bir uçurumdan başka bir şey değildi, İkisi’de agresif bir kişilik yapısına sahipti ,bir iki günlük cicim ayı çok çabuk bitebilirdi .zaten bütün roman boyu içlerindeki duyguların, savaşının nedeni buydu onu hem seviyor hemde sevmiyor olması , onunla hem hayatını, birleştirmek istiyor hemde istemiyor,olmasının nedeni buydu. Ayni şey genç kadın içinde geçerliydi. vucudunun bütün hücreleri birbirleriyle çarpışıyor gibiydi . Aklı ve mantığı, kalbi ve hisleriyle savaşı- yordu .Bu savaşta yalnız değildi , Eser’inde aynı savaşı verdiğini biliyordu. Aklı ve mantığı kendisini sevmediğini söylüyordu ama hisleri ve kalbi kadının kendisini sevdiğini söylüyordu . Ölümden başka hiç bir şeye çare yoktur , ve bu iki insanın durumu ölüm değildiki, tabiiki her şeye rağmen çaresi vardı . ama kişiliklerini bir tezgaha yatırıp, ameliyat ettirmeleri ve sivri uçları kesmeleri lazımdı, yani birbirlerine batan fazla gelen kişiliklerini , kadın serbestiyet (özgürlüğün)’den , ne kadar taviz verebilecekti , Erkek onun bu sınırsız özgürlüğünün ne kadarına tahammül edecekti, kendi sahiplenme aaidiyet duygusunun , kadın ne kadarını kabullenecekti , Erkek mütavazi bir yaşantısıyla mutluyken, kadın içindeki hırsaların ne kadarına gem vurabilecekti Frapan giysilerle kadın kendini daha özgür ve çekici bulurken, Kemal bunun ne kadarını sınır olarak kabul edebilecekti. Bu kadar hazımlı olabilecekmiydi . itikadi değerlerine sıkı sıkıya sarılmışken, onun itikad bozukluğuna ne kadar göz yumabilecekti. İkiside otoriter bir kişiliğe sahipken hangisi hangisinin boyunduruğunu kabullenecekti . O kadar çok benzer yanları vardıki bütün bu olumsuzlukları , bir iki komediye birlikte gülmüş olmakla , bir iki yazarın yazmış olduğu eser’i aynı anda aynı zevkle paşlaşmış olmakla , aynı müzikten aynı oranda haz duymuş olmakla , Aynı zevkleri paylaşmakla . bütün bu olumsuz şartları yok sayabilmenin üztesinden gelebileceklermiydi , tabiiki asla böyle bir şey söz konusu bile değildi, işte bu ameliyatın sonunda ikiside Kişililk mutasyonuna uğradıklarında ikisininde sevdikleri kişilikler gidecek yerine yeni iki insan gelecekti. İki yabancının aynı oranda birbirlerini sevmeleri ise zaten mümkün değildi , İşte görmüş olduğu rüyada kadın bunları söylemişti , acaba söyleyen kadınmıydı , yoksa başka bir şeyler onun daha sağlıklı düşünmesi için , onu uyarmışlarmıydı . yüzden Eser’in kendisini ., o ne kadar inkar etmiş olusa olsun sevdiğini biliyordu . Kendisi ne kadar inkar ederse etsin onu sevdiğini biliyordu. İşte bazen kaderin böylesine garip cilveleri olabiliyordu.bundan sonrası zaten ayrıntıydı , bir araya gelip barışsalar ne olacaktı , barışmasalar.Uçuruma atladıktan sonra böylesine bir birlikteliğin ne kıymeti vardıki , Şu şarkılar bazan iki kelimeyle iki cilt romanın özetini ne güzel veriyorlardı .
SENİ UZAKTAN SEVMEK AŞKLARIN EN GÜZELİ ALIŞTIM HASRETİNE , GEL DESEN GELEMEMKİ *********** 2.2.1997
YUKARDAKİ HİKAYE HAKKINDA BİR İKİ SÖZ

Bu hikaye, ÇIKIŞ VAR(UÇURUM) adlı romanın finalinden alınmıştır.Aylar sonra Kemal,Eser’le barıştı.ama asla bunun mutluluğunu yaşayamadı çünki, onunla dargınken, en azından hala bir acabası vardı ve Eser’in kendisini geçmişte biraz olsun sevmiş olabileceğine inanıyor ve böyle teselli buluyordu. Onunla barıştıktan sonra geçen öyle olaylara şahit olduki . Kemal artık geçmişte, asla Eser’in kendisine bir aşk duymadığına kesinlikle inanmıştı.Ve bütün hayatını bir hiç uğruna yıkmış olmanın üzüntüsünü yaşıyordu.Onun tek taraflıda olsa Eser’e duymuş olduğu aşkın,ve bu aşktan sonra gelişen olayların bir faydası olmuştu. Karısının, kendisini düşündüğü kadar sevmediğini görmüş, ve anlamıştı.Zaten yıllarca bunun kuşkusu ile hep kavrulmuştu, hep acabası vardı. Romandaki ana tema olan Lav you adlı şarkıyı Kemal Hep Eser çaldırdı zannıyle genç kadına karşı hep suçluluk duymuştu, oysa Karısıyle ayrılmalarından on bir ay sonra bunu çalanın Eser değil Karısı Leyla olduğunu yine onun ağzından duymuştu. Şarkıyı çalanın Eser olması ihtimali bile onu çok mutlu etmeye yetiyordu.Ama Leyla bunu yapıp telefonda bu şarkıyı çalanın Eser olduğu intibaını vermesi ikisi arasında kalan son sevgi kırıntılarını’da yok etmişti.Ve Kemal’in son mutluluk köpüğünü bile elinden almıştı.İşte bu yüzden Kemal karısından ayrılmış olmaktan ve yirmi üç senelik bir evliliği yıkmış olmaktan asla pişmanlık duymamıştı.Çünki bu yirmi üç sene boyunca ona katlanmış olmasının tek sebebi Leylanın kendisin seviyor zannediyor olmasıydı....................2.11.1997

ÖZLEM’İN BİTİŞİ

Sedat o sokaktan her geçişte ,ama her geçişte mutlaka başını kaldırır ve onun oturduğu evin penceresine doğru şöyle bir bakardı. Perdeler çekili olsa bile bakardı , bu artık onda bir tutku halini almıştı , oysa çok iyi biliyorduki o artık bu evde oturmuyordu, ama dayanılmaz bir arzu ile bakıyordu Oysa özlem, evlenip baba evini terk edeli tam 22 sene olmuştu ve sedat hala oradan geçerken,belki misafiliğe gelmiştir ve onu bir kere daha görürüm ümidiyle bakıyordu.Çoğunlukla gözleri onu ararken, geçmişte kayınvalidesi olabilecek Şerife hanımla bazen göz göze geldiği oluyordu ve şerife hanım, sedatın neden pencerelerine baktığını çok iyi biliyordu.Onun, kızını arar gözlerini görünce dudaklarında sinsice bir gülüş peydah oluyordu , Belki de, kızının bu genç adamın kalbinde unutulmaz yaralar açmış olması ve böylesine bir evlada sahip olduğu için gururlanıyordu.Yaşlı dişi tilkinin ne düşündüğünü kim bilebilirdi ki. Oysa, onun bu haline sedat hiç kızmıyor,aksine böylesine anlayışlı bir kayınvalidesi olmadığı için hayıflanıyordu Şerife hanımla her göz göze gelişinde,onda özlem den birşeyler görür gibi oluyor ve böylece teselli buluyordu . Aslında geçmişte o kadar çok seviyor olmasına karşın ,bazen, onun yüzünü hatırlamakta güçlük çekiyordu.Acaba hala o kadar çok güzelmiydi ve onunla karşılaşmış olsa geçmişte olduğu gibi yine eli ayağı bir birine dolaşacakmıydı Bütün vücüdunu tarifsiz bir ateş,bir sıcaklık kaplayacakmıydı.Bütün bütün bunlaracevap vermekte zorlanıyordu
Acaba hala özlemi delice bir tutkuyla seviyormuydu, yoksa geçmişte kalbinde buruk bir tat bırakan,ve şimdi bir hayalden ibaret olan o sevgiliye mi aşıktı.Bütün bunları cevaplamaktan acizdi Kendisini onun karşısında aciz hissetttiği, ve bir çok kereler gururunu bile ayaklar altına aldığı anlar olmuştu.Acaba şimdi olsa bütün bütün bu zayıflık belirtilerini gösterirmiydi,bilmiyor,bilemiyordu.
Ama her seferinde sarı badanalı iki katlı evin önünden geçerken gözleriyle onu hala arıyorsa bunu cevaplamaktan acizdi. Ah ne olurdu onu yıllar sonra bir kerecik görebilseydi.Zamanın acımasızlığı onda ne gibi izler bırakmıştı ve hala çok güzelmiydi , kendisini gördüğünde, özlemde onu tanıyacakmıydı, yine onun can yakıcı tebessümünü gördüğünde kendisini çaresiz hissedecekmiydi bütün bunları merak ediyor ve yeterli cevabı veremiyordu. Yol boyunca bunları düşünmekten kendini alamamıştı hay Allah dedi içinden, şimdi nerden takılmıştı aklına bunlar, bir mana veremedi . Özlem’lerin evinin önünden arabası ile geçerken direksiyonu kendi oturduğu sokağa doğru çevirdi ve ağır ağır yokuşu indi yolun bitiminden sola döndü.Park yerine geldiğinde aracı çevirdi ve park etmeğe başladı aracı henüz yerine yerleştirmiştiki, teyze oğlu ziya koşarak yanına geldi , nefes nefese idi:

- Sedat (dedi )seninki geçiyor ulan...... !

Ziyanın bu telaşlı koşuşturmasına bir mana veremedi arabanın ön camından gözlerini kaldırdı, hemen karşıda oturduğu evin pencerelerine doğru baktı.Kimseyi göremedi. Sonra başını çevirip etrafta karısı Seval’in geçip geçmediğine baktı görememişti içinden, herhalde bu saatte alışverişten dönüyor olmali dedi, dikkatlice baktığı halde onu görememişti
- Nerde ...(diye sordu)
-İşte ulan (dedi ziya) baksana karşında
Sedat yine anlamamıştı
-Hani nerde
- Salak kimi arıyorsun baksana özlem geçiyor

diye cevap verdi Ziya. Sedat bir an anlayamadı ama hemen toparlandı Ziyanın,özlem derken kimi kastettiğini anlamıştı o yıllardır görmek tutkusuyla çıldırdığı hayali sevgilisi Özlem olmalıydı ,ve geçiyordu.Geçiyordu ne kelime önünden geçmiş ve uzaklaşmıştı bile silüetini gördü birden aptallaştı arabadan fırladı ileri doğru bir hamle yaptı , yetişemem korkusuyla tekrar arabaya bindi oysa genç kız ancak on onbeş adım önündeydi. tekrar arabayı çalıştırdı öne doğru bir hamle yaptı vaz geçti terkar aracı yerine çekti.Araçtan indi ardından koşmak istedi, ama sanki birşeyler onu ayaklarından çekiyordu. Birden başını kaldırıp evine doğru baktı. karısı Seval cama çıkmış onun gelmesini bekliyordu.Olan bitenden haberi yoktu , bu arada Özlem de adımlarını yavaşlatmıştı.Sedat bir an sanki onun, onca sene sonra tekrar peşinden gelmesini bekliyormuş hissine kapıldı , bir an düşündü eğer peşinden onu görmek için giderse sanki içinden bir şeylerin yıkılacağı hissine kapıldı. hala peşinden koşmak düşüncesi aklından geçtiği için kendi kendine aşağıladı.Mantığı bu sefer hislerine galip gelmişti.Kimbilir 22 sene evvel de böylesine mantığını değilde hislerini kullanmış olsa idi belkide şimdi Seval yerine Özlem ile evli olacaktı ama şimdiki kadar mutlu olacakmıydı işte o biraz şüpheli idi , genç kızın arkasından nostaljik bir buruklukla baktı baktı ve kızgınlığını arabanın tekerleğinden çıkardı öylesine bir tekme atmıştıki canı yanmıştı evet gerçektende yanmıştıki gözlerinden iki damla yaşın akmasına mani olamadı.Ama,bir an onu görmeyi, onunla olmayı değil’de onun hatıralarınla yaşamayı istediğini anladı. Ve sonra içinden ,kimbilir belkide bir 22 sene sonra şansımı bir denerim diye düşündü . Ama öylesine derin bir iç geçirdiki. Göğsü neredeyse aldığı oksijenden patlayacakmış gibi oldu.Bir an bunun nedenini anlamadı. Camda Karısı ise hala onun eve gelmesini bekliyordu Sevalle göz göze geldiğinde ise bir anda deminki ruh haletinden sıyrılıverdi. Özlem çoktan aklından uçup gitmişti bile. Elini kaldırıp karısına selam verdi .
- Sedat bir saattir ne yapıyorsun aşağıda,
- Hiç karıcığım lastiklerin havasını kontrol ediyordum.
- Yaa, Öylemi...... ,Ben senin havanı 22 yıl evel söndürdüğümü sanıyordum. Yanılıyormuyum yoksa ne dersin.
Sedat cevap vermedi ama sinsice güldü.İçinden iyi ki,bir hıyarlık yapıpta Özlemin peşinden gitmemişim diye düşündü. Çünki Seval , Özlem,Sedatın yanından geçerken perdenin arkasındaydı,ve merakla kocasının ne yapacağına bakıyordu. Özlem onun yanından geçtikten sonra çıkmıştı. ve camdan öylece kocasına bakıyordu , Göya Özlemi görmemiş pozlarındaydı. Oysa o , Hepsinden evvel görmüş merakla, Kocasının Onu gördüğünde nasıl bir tepki vereceğini çok merak ediyordu.Ama Sedat imtihanı başarıyla geçmişti az kalsın kopya çekerken suç üstü yakalanacaktı.

04.00 - 7- EKİM-1996-pazartesi

YAĞMUR

Kemal onu bir kere olsun görebilmek için uzun kış gecelerinde kah bir sokak lambası altında kah bir saçak altında, saatlerce beklerdi ve bazı akşamlar bu emeline nail olur bazı akşamlarda maalesef onu görmeden evine çekilirdi.Bu olay kaç zamandır böyle devam ediyordu bunu kendisi bile unutmuştu , aslında bunun kendisi için pek önemi yoktu .O sadece onu bir kere görebilmenin keyfini yaşamakla yetiniyordu.
Her şey bir akşam üstü, Enis'in dükkanı önünde arkadaşları ile laflarken Saliha'yı pencerede tesadüfen görmesi ile başlamıştı.O bir anlık bakışma bir türlü aklından çıkmıyordu, halbuki o akşam, Saliha onu görmemişti bile , ne yaptı ise bir türlü aklından çıkmıyordu, işte o akşamdan sonra bir tutku olmuştu .Onun penceresinin karşısında dikilmek ve kendini ona fark ettirmeye çalışmak, Kemal için adeta bir tutku haline gelmişti. İşte yine böyle soğuk yağmurlu bir akşam üzeri idi ve yağmur adeta bardaktan boşanırcasına yağıyordu.
Her zaman olduğu gibi yine Enisin dükkanının önünde ve kendini yağmurdan korumaktan aciz kalan saçağın altında idi .Bu gece yağmur bir tuhaf yağıyordu sanki ,O, ne kadar saçağın altına sokulmağa çalışıyor olsada, yağmur bu akşam inadına, inadına üstüne üstüne yağıyor gibiydi.Sucuk gibi olmuş, iliklerine kadar ıslanmıştı. İki saattir ayni yerde olmasına rağmen karşıdaki evin penceresinden değil bakan birini görmek,İçerden, dışarıya ışık sızması bile , o kalın perdelerin altında imkansızdı. Altına sığındığı saçak kendisini, ıslanmaktan korumak şöyle dursun ,bir de kendi biriktirdiği suyu sanki üstüne boca ediyordu.Bütün vücudu adeta buz gibi olmuştu.Nefesi ile ellerini ısıtmağa çalıştı ama, beyhude bir gayret olduğunu anladı vaz geçti.Canı bir sigara içmek istedi,fakat kibriti tutup tutamayacağından emin değildi.Soğuk onu aciz bir halde bırakmıştı.Bir an kendi haline acımaya başladı. Şimdi ağlamaklı bir hal almış dudaklarında belli belirsiz kımıltılar olmaya başlamıştı, dua ediyordu ,” Ne olur Allahım bu akşam bir saniye olsun onu göreyim benim için gece hiç bitmeyecek sanki” dedi .Duaya başlarken ağlamaklı bir halde idi ama, şimdi gözlerinde iki damla yaş peydah olmuş , ve bu yaşlar artık şıpır şıpır akmağa başlamıştı.Bu durumu fark ettiğinde ise kendi kendinden utandı. Daha sonra bunların göz yaşları değilde , yağmur damlaları olduğuna kendini inandırmaya çalıştı ve rahatladı .Saçağa doğru iyice büzüldü titreyen elleri ile ağzına bir sigara götürdü, kibrit rüzgarın ve yağmurun şiddeti ile bir kaç kere söndü ama yılmadı ve sonunda yakmayı başardı,
Derin bir nefes çekti ama, ayni anda da derin bir iç çekti ve bu arada duman genzine kaçmıştı, işte ne oldu ise ondan sonra oldu müthiş bir öksürük kasırgası kendisini esir aldı , durmadan öksürüyor, öksürüyordu , civardan duyacaklar diye ödü koptu öyle ya, bu yağmurda sokakta tek başına bir adam ne arıyordu ki. Sokakta in cin top oynuyordu mahallenin kedi ve köpekleri bile bir dam altı bir kuytu yer bulmuş ve sinmişlerdi.Arada rüzgarın sürüklediği boş çöp tenekelerinin sesinden başka bir ses duyulmuyordu.Öksürüğü şiddetini artırmıştı.Elindeki sigarayı yere attı, eve gitmeğe karar vermişti ki, birden karşıki evin perdelerinin oynadığını fark etti .Evet perde hafifçe aralanmış ve biri dışarı doğru bakıyordu,birden korktu .İyice olduğu yerde iyice büzüldü.Bir yandan da, dışarı bakanın kim olduğunu anlamağa çalışıyordu.Sonunda tanıdı , “Hay allah, bu Nimet “dedi. Saliha’nın kardeşi.Küçük kız oturduğu yerden ayağa kalktı, perdeyi çekti ve camı açtı , dışarıya hiç bakmadı, daha doğrusu bakmaz göründü .Bir an içinden, “Ah!.. ne olur’du bu Saliha olsaydı, bir an olsun dışarıya baksa ve beni burda kendisini görmek için beklediğimi görse , ve ona olan hislerimi anlasa” diye iç geçirdi. Bu arada küçük kız,elindeki kül tablasının içindekileri skağa doğru fırlattı. Sonra usulca, başını içeri odaya doğru çevirip, ablasına seslendi

-Abla bak seninki yine orda ...dedi


Saliha, kardeşinin kolundan hışımla çekti..


-Sus kız babam duyacak deli ...dedi


Saliha ,bir an odadan ,kardeşinin yanından çıktı.Az sonra elinde bir kibrit kutusu, ve bir masa örtüsü ile geldi. Kardeşini kenara çekerek doğruca pencereye yöneldi.Kemal,tam karşısında ,sokağın öbür tarafından yalvaran gözlerle ona bakıyor gibiydi. Bir an , oda ona baktı ve elindeki ürtüyü dışarı silkeler gibi yapıp, elindeki kibrit kutusunu gösterdi. Sonra usulcacık bir şekilde aşağıya sokağa bıraktı, ve apar topar elindeki örtüyü toplayıp camı kapatıp içeri girdi. Kemal, şimdi yine yalnızlığı ile baş başa kalmıştı. O,bir anlık bakışma ne kadar uzun gelmişti kendisine.Keşke hiç bitmeseydi diye geçirdi içinden, neden sonra aklına kibrit kutusu geldi ,Acaba bana bir mesaj olabilirmi diye düşündü.Kutunun düştüğü yere kadar geldi eğildi onu yerden aldı. Sokak lambasının altına doğru yürüdü. Büyük bir dikkatle kutuyu açtı. Kutunun içinde özenle katlanmış bir kağıt duruyordu. Dikkatlice kağıdı kutudan çıkarttı. Ve okumağa başladı :

HER AKŞAM BU SAÇAĞIN ALTINDA BENİ GÖRMEK İÇİN BEKLEDİĞİNİ BİLİYORUM, BİLMEZDEN GELMEK HOŞUMA GİDİYORDU AMA BU FIRTINADA BEKLEYECEĞİN HİÇ AKLIMA GELMEMİŞTİ , NE OLUR GİT, HASTA OLACAKSIN BABAM FARKINA VARIRSA İKİMİZİ DE DOĞRAR NE OLUR DİKKATLİ OL .........SEVGİLER


Küçük pusulayı tekrar tekrar defalarca okudu.Öylesine mutlu olmuştuki,adeta uçuyor gibiydi.İçi içine sığmıyordu.Sevinçten lambanın altında sucuk gibi olduğunu bile anlamamıştı.Neden sonra , etrafın dikkatini çekeceğini fark etti evine dönmeğe karar verdi.Mutluluktan ayakları adeta yerden kesiliyor gibi idi sevdiği kız, nihayet kendisinin farkına varmıştı ya...!


Gerisi kolaydı ....hem yürüyor hemde bir türkü tutturmuştuki keyfine diyecek yoktu........


BİTLİSTE BEŞ MİNARE BERİ GEL OĞLAN BERİ GEEEEEEL.................

Öylesine bağırarak söylüyorduki , bir kaç sokak aşağıdan gelen bekçinin düdük sesine bile aldırmadı.
********************************************
Aşkın yağmuruna yakalanıp nezle olmaktansa, Sağnak altında kalıp grip olmak daha akılcıdır . Çünki aşk nezlesinin tedavisi henüz bulunmadı.
25/ ARALIK/1995 A.KE.DO

YAĞMURDA ŞAPKASIZ ÇIKMAMAK LAZIM

Ne zaman havalar soğuyup yağmurlar başlasa, hemencecik şifayı kapmakta üstüme yoktur.Ondan sonra bir hapşırık ,bir tıksırık , günlerce hasta yatarım.Sağ olsun bizimkiler bu huyumu bildiğinden Yağmurların başlamasına fırsat vermeden önlemini alırlar. Sevgili Eşim kış gelmeden bana ,bir sürü kasket alır. . Kısacası başım açık gezemiyorum. Bir sürü kasket alışlarının nedeni ise benim haddinden fazla unutkan oluşumdur. Gün gelir bir otobüste, gün gelir bir umumi tuvalete kapı üstündeki çivilerde unutuveririm.veya kahvehanede bırakıp eve gelirim.Hatta hiç unutmam bir gün bir maç sonrası çıkışta kafamdan çekip almışlardı da haberim bile olmamıştı .Başımda şapka olmadığını hapşırmağa başladığımda fark etmiştim Her zaman yaptığı gibi, bu sabahta karım dualar selavaatlara işe uğurlamıştı.Yaz bitmiş,nerede ise sonbahar da bitmek üzere idi ve buna rağmen günlerdir, havalar pırıl pırıldı ,ortalık güllük gülistanlık . anlayacağınız, yakıcı bir sıcaklık hala ortalığı kavurur bir durumda . Hani pastırma yazı derler ya o minval. Haddi zatında neden sucuk değilde pastırma onuda anlamış değilim ya , her ne ise . İşte böylesi güzel bir günde evden çıkıp büroya gelmiştim.. Saat bire doğru birden hava puslanı verdi. ve ortalık nerede ise koyu gri bir karanlığa dönüşüverdi. Daha sonrada zifiri bir siyahlık her yanı sarıp sarmaladı. Dairelerin ışıklarını yakmak zorunda kaldık.Nedense hava böylesine kasvetli bir hale gelince insanın içini bir sıkıntıdır alır. Keyfimiz kaçmıştı.Söylemesi ayıp ben biraz da korkarım. Dedim ya netameli bir insanımdır. Birden masamdaki telefon acı acı çalmaya başladı , Boş bulunmuşum yerimden sıçradım. açtım telefondaki karım

- Alo ,Hüsnü senmisin... Ben Sabahat
- Benim canım .. Hüsnün .... . Hayrola karıcığım birşeymi var
- Yok canım öylesine bir aradım , arayıp hatırını sorayım istedim.
- Sağolasın karıcığım . iyiyim sen nasılsın.
- Hüsnü..
- Efendim sultanım
- Sizin orda yağmur yağıyormu
- Yoo.. Niçin sordun.
- Bizim buralarda yağıyorda
- EE.. Yağmur bu yağacak elbette
- Hiiiç .. bir şey olacağı yok ta .. Sen dışarı bir daha bakıver..Belki başlamıştır.

Ahizeyi masaya bırakıp kalktım, camın önüne gelip dışarısını seyretmeğe başladım. Hava kararmıştı ama henüz , tek yağmur damlası düşmemişti .Ahizeyi tekrar aldım

- Aloo Sabahat ordamısın
- Burdayım canım .. Baktınmı
- Baktım ve sultanım yağmur filan yok.Hem nerden esti aklına , yağmur yağıyormu diye sormak . Şimdi kapatıyorum . Çok işim var daha sonra görüşürüz.Hadi hoşçakal

Telefonu tam kapatıyordumki. karım HÜSNÜÜÜÜÜÜÜÜÜ. Diye öyle bir bağırdıki, Sanki sesi ahizeden dışarı fırlayıp bütün dairenin içinde tur attı , gibime geldi. Sesini tüm arkadaşlar duymuştur diye mahçubiyetimden kıpkımızı olmuştum. Acaba duyan birileri oldumu diye ,yan gözle çaktırmadan etrafa göz gezdirdim. Her kez kendi işi ile muşgul gibi göründü bana . Demekki kimseler duymamıştı.Sabahat gene bi şeylere kızmış gibi idi. Sesiimi alçaltıp yumuşatarak,

- Sabahatçiğim Neye sinirlendinki şekerim ,Biliyorsun doktor sinirlenmeyi sana yasak etti ,Söyle hayatım ne diyecektin.
- Bana bak hüsnü , sizin orada yağmıyor olabilir ama burda yağıyor..Akşama eve başın açık gelme kafanda tek yağmur damlası göreyim.Alim Allah elimden çekeceğin var ona göre bide senin hastalığınla uğraşamam tamammı.

Ben daha cevap bile veremeden trak diye telefonu kapatmıştı.o kadar yoğun işim vardı ki,saatlerin nasıl geçtiğini anlayamamıştım.Kulağımın dibinden .Fısss....... diye geçen bir sesle irkildim .masamın üzerine kagıttan yapılmış bir uçak düşmüştü. Başımı kaldırıp baktım , karşı masadan, Deve Erol pis pis sırıtıyordu..Belli ki o atmıştı..Bir yandan da masasını toplamakla meşguldu.

- Hüsnü ağbi amma dalmışssın yaa . hadi gidiyoruz ikimizden başka kimse kalmadı . Yoksa yağmur yağıyor diye bu gece eve gitmeyecekmisin.

Yağmur lafını işitir işitmez cama fırladım . Karımla sabah konuşmalarımızı hatırlayınca elimde olmadan ürktüm.Dışarda ciselemeğe başlayan yağmur belliki az sonra şiddetini artıracaktı. ,hava gerçekten puslu idi ve bu yağmur gelip geçeceğe pek benzemiyordu.

-Erol be.. ! Bana bi şapka bulsana , sanırım birazdan hızlanacak. biliyorsun yağmura karşı aşırı duyarlılığım var.
- Amma yaptın hüsnü ağbi yaa! ben sana şapkayı nerden bulucam şimdi

Erol haklı idi milet yaz günlerini andıran havaları yaşarken , şapka ile ne işi olurduki ..Erol :

- İstersen sana bir şapka yapayım
- Nasıl
-Kağıttan
-İyi olurmuki
- Olur olur
- İyi hadi yap bakalım

Geçti masanın başına çekmecesinden eski bir gazete kağıdı çıkardı, Kıvırdı katladı az sonra elime mısır piramitlerini andıran bir nesneyi şapka diye elime tutuşturdu.
- Al tak.... yaptım işte
- E .. Ne biçim şapka bu ,Şöyle asker kepi gibi bir şey yapsaydın ya !

-Kusura bakma ağbi benden bu kadar, başka bir modelini bilmiyorum.
- İyi İyi ver bakalım eve kadar idare eder herhalde . Eline sağlık
- Etmezmi ya , amerikaya bile gidersin sen bu şapka ile
- Dalga geçme yaa!

Kafama geçirdim biraz büyük geldi ama olsun. yağmurdan korusunda.Erol çoktan çıkıp gitmişti , bende tam çıkıyordum daireyle ceketle geldiğimi fark etim içeri giren odacı Hilmi efendiye utana sıkıla
- Hilmi efendi , kusura bakmazsan senden bişey rica edeceğim.
-Buyur beyim.. Başım gözüm üstüne
- Ya biliyorsun sabahleyin hava çok güzeldi . Üstümdekilerde tiril tiril .Yağmurda başladı , ben üzerine afiyet biraz marazlıyım... Hani diyorum giyecek kalın bir şeyler bulabılirmiyiz.
- Bir bakalım

Çıktı az sonra geri geldi , elinde deri bir gocuk vardı.

- Alın beyefendi bunlar biraz eski , birazda kalın ama , sanırım sizi idare eder . Bunları hafta sonları balığa çıkarken giyerim
- Sağ olasın Hilmi efendi.

Giydim biraz bol geldi , sanki üzerimden kayıp gidecekmiş gibi duruyordu . Yinede , ayıp olmasın diye bir şey söylemedim. Kafamda sivri bir külah , sırtımda deri bir gocuk . Kimbilir ne haldeyim bilmiyorum. çıktım. kendimi vapura ucu ucuna attım. İçersi oldukça kalabalıktı. zar zor bir yer bulup ilişiverdim.gazetemi açıp okumağa başladım.Biraz sonra yanına oturduğum bayan kalktı.Bir sonraki rıhtımda inecekti her halde,diye düyşündüm ama, kalkıp karşı taraftaki banklardan birine doğru yürüdü izin isteyerek kendine yer açtı , sıkış sıkış .geçip oturdu.Sanırım,vapurda benim yanımdaki yerden başka, boş yer yok gibi idi .Tekrar gazeteme daldım.Biraz sonra başımı kaldırıp baktığmda bir çok kişinin ayakta durmuş olmasına rağmen kimse gelip yanımdaki boş yere oturmuyordu. Olur ya , belkide ayakta durmak hoşlarına gidiyordu. ama arada bazıları birbirlerine beni gösterip gülüyorlardı.Boş verdim aldırmadım belkide bana öyle geliyordu.Fakat Az önce yanımdan kalkıp karşıdaki banklardan birine ilişen genç kadın , göya bana çaktırmadan yanındakı kişiye beni göstererek, konuşması biraz garibime gitti.Sanki benden bahseder gibi bir hali vardı fazla yüksek sesle konuşmuyordu ama alçak bir sesle de konuşmuyordu, Ne konuştuklarını merak etmiştim , kafamı gazeteye gömdüm , Kulak kabarttım.Sanki yanımda konuşuyor gibi geldi bana

-Şu karşıdaki adamı görüyormusun , Bu meşhur deli ihsandır , az önce yanıma oturunca aklım çıktı.Kendimi zor attım buraya
- Evet tuhaf bir adam ama , bence pek zararlı bir tipe benzemiyor. Kendi halinde bir garip işte ...
- Yoo sen onun sakin görünüşüne aldırma. Tehlikeli biridir.
- Sahimi ..? Saldırgan birimi yani..?
- Ooo.. Hemde nasıl
- Yok yaa günahına girme garibin.Tuhaf ama sessiz biri.. baksana çıtı çıkmıyor adamın
-Öyle deme kardeş , Sen bunları bilmezsin , tanımasam söylermiyim
- Nerden tanıyorsunki , Belki benzetmişsindir.
- İmkanı yok ta kendisi , Rahmetli babamla aynı koğuşta kalıyorlardı
- Yaa..! Babanızdamı rahatsızdı vah, vaah .... Bu zavvallıcıkta, daha genç biri sayılır ayool .yazııık.. vah vaaah ..Kader işte naaparsınız , ama ben yinede deli olduğundan pek emin değilim.

Yanlarında oturan başka kişilerde söze karışmıştı

- Hanım doğru söylüyor , şunun tipine, kılığına baksanıza .
- Hele şapkası .. Yuuh Nerona benziyor.
- Bence Napolyon sanıyor olmalı , Şapka aynı çünkü , Sırtındaki paltoya baksanıza, herifçioğlu içinde kaybolmuş, yüzüyor sanki

İçlerinden biri

- Şişşşt Yavaş konuşun adam duyacak.

Diye ikaz etti ve devam etti ,

- Ondan sonrada saldırır maldırır neme lazım.

Genç ,tıfıl bir delikanlı lafa atladı

- Hani sıkı ise saldırsın, Bi karate kesmesi atarım , işi biter merak etmeyin.

İçimden la havle çektim. Duymazdan geldim.Zaten iskeleye yanaşmaya da az kalmıştı. yerimden kalktım çıkışa doğru yürüdüm.Ayakta durup geminin yanaşmasın beklemek bence zırva dinlemekten daha iyi idi asabım eni konu bozulmuştu. Yanıma 6,7 yaşlarında bir çocuk yanaştı , sırtımdaki gocuğun eteğinden çekip beni sarstı

- Amca ,
- Buyur yavrum.
- Sen delimisin .
- Şişşt O ne biçim söz öyle ağzına biber sürerim. Niye deli olayımki.
- İyi ama Annem çocukları çalan bir deli olduğunu söyledi .
- Fesuphanallah.. Hadi oğlum git başımdan .Annen halt etmiş . terbiyesiz şey..
- Annem dediki , uslu durmazsan seni şu karşıdaki deliye veririm. Oda seni iğneli fıçıya atar ,
- Hadi evladım git başımdan, akşam akşam senle uğraşamam ,bence senin anan daha deli ..Hadi git .
- Sen kanda içiyormusun amca ..
- Hadi ordan edepsiz Şimdi kulağını çekeriml

Çocuğu bir hayli sinirlenmiştim. Çocukta olsa hakareti tepemi attırmıştı. Küçüğe susması için biraz sert bakmamla oğlan susacağı yerde büsbütün azdı .

- Deli deli küpeli (diye söylenmeye başladı )
Artık tepem atmıştı kulağını şöyle hafifçe bir çekmemle oğlan feryadı öyle bir bastıki . ortalığı ayağa kaldırdı ..Küçük bir yandan bağırıyor bir yandanda ağlıyırdu . Annesi sandığım gudubet bir karı bulunduğu yerden koptu geldi oğlanı yanımdan çekip aldı. bu sefer o başladı söylenmeye

- Bu delileri niye serbest bırakıyorlar yahuu. Ne biçim bi memleket burası . Oğluma vurmaya ne hakkın var . sapıııık.yetişiiiin. Kimbilir başka ne niyetlerin vardı .. sapıııık . imdaat ..

Kadının feryadına ve söylenmesinden cesaret alan bir kaç kişi daha söylenmeye başladı .

-Kadın haklı bu delileri niye salarlar . kıralım şunun kafasını gözünü
- Kıralım arkadaşlar . ırz düşkünü ..P...zevenk

Deminki . Kendini kareteci sanan , o hergele, demezmi :

- Hadi arkadaşlar şunu denize atalım .
- Doğru , birinin canını yakmadan atalım....Hadi.. hep beraber saldıralım

Bu arada akli selim sahibi bir iki insaf ehli varsada onların sesi daha az çıkıyordu , "durun yapmayın" diye
Allahtan o ana kadar, henüz kimse elini sürmeye cesaret edemedeğinden , tehditleri daha çok lafta kalıyordu . Ama es kaza biri dokanacak olsa , hepsi cesaretlenecekti . Denizi boylamam işten bile değildi..Çok korkmuştum.Ve korkumdan bağıırmağa başladım ...Öyle bir "ALLAH " çekmiştimki , Bir anda etrafamdakiler dağıldı. Bu sefer onlar benden fazla korkmuşlardı."Şimdi de ben onları Denize atmakla tehdit etmiştim.. Daha sonra açtım ağzımı yumdum gözümü . Biraz evvel itidal sahibi olanlarında yardımı ile tehlikeyi bertaraf etmiştim . Ama, nerede ise , şaka ile karışık denizi boylamama az kalmıştı. Millet sakinleşti . Vapur iskeleye yanaşması ile atlayıp kendimi eve atmam bir olmuştu. Kapıda karım beni görünce

- Ayol ne bu halin , Tımarhane kaçkınlarına dönmüşsün

Der demez . O ana kadar, gerilmiş sinirlerim boşaldı ve bir kovalamacadır başladı. Allahtan tutamadım . Nedir bu yaa.Sanki , millete bir deli deme hastalığı bulaşmıştı .Nedenini anlasam gam yemeyeceğim. Bizim bağırış çağırışlarımızı merak eden kızım odasından çıkıp geldi .Beni görünce tam konuşacağı sırada

- Aman kızım sen başlama bari
- İyide babacığım , Bu halin ne , kafandaki külahı çıkarsana . gel bak nasıl duruyor

Kolumdan tutup beni aynanın önüne getirdiğinde, Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım . Çünkü kafamdaki piramite benzeyen şapkanın tamda sivri tepesine bir yün çilesi düşmüş , uçları yandan püskül püskül sarkık bir vaziyette duruyordu. Nasıl ve nereden düştüğünü bende anlayamadım ama çok komik duruyordu. Doğrusu bu halime ben herkezden fazla gülmüştüm.Gerçekten de tımarhane kaçkınlarına dönmüştüm .


Thursday, July 12, 2007

KARLI BİR SABAH TELAŞI


Uzandığı yerden doğruldu. Bir an içi ürperdi üşümüştü, odanın içinin bir hayli soğumuş olduğunu fark etti. Kalkıp pencereye doğru yürüdü ve dışarısını seyretmeye başladı. Gördüğü manzara karşısında şaşırmıştı, hafifçe tebessüm etti .Biraz evvel neden üşüdüğünü anlamakta gecikmedi.Çünkü geceden kar yağmış, her taraf bembeyazdı.Saate baktı sekize geliyordu ,artık giyinip işe gitme zamanı gelmişti.Camdan dışarsının son kez seyretti.Sokakta kimsecikler gözükmüyordu. Evinin önündeki park bom boştu.Gün boyunca, çocukların dışında kimselerin geleceğine ihtimal veremiyordu. Perdeleri çekip pencerenin önünden ayrılacağı sırada, parkın öte tarafındaki sokaktan birinin çıktığını gördü. Genç bir kadındı sokaktan çıkmış sola dönüp hemen evine paralel inen yokuştan aşağı inmeğe çalışıyordu. Sakin ve ürkek adımlar atıyordu. Belli ki yerler kayıyordu . Gece yağan karla birlikte don yapmış olduğu belli idi .Genç hanım bir kaç kere sendeledi düşmemek için büyük bir mücadele veriyordu.bir iki kerede kaydı ama kendini toparladı .yürümeye devam etti.Yokuştan inen kadını seyrederken birden içinde tarifsiz bir merak uyanmıştı . Acaba genç kadın düşmeden yokuşu inebilecekmiydi. Pür dikkat ona bakıyordu.Merak ettiği şey, genç kadının ne zaman düşecek olduğu değildi. Düşecekmiydi , düşmeden yokuşu inebilecekmiydi,kafayı sebebsizce buna takmıştı.Bir türlü camın önünden ayrılamıyordu. Oysa çoktan giyinip evden çıkması gerekirdi.Ama takılmıştı bir kere ve bunun sebebini de anlamakta zorlanıyordu.Büyük bir mücadeleninin sonunda genç kadın yokuşu inmişti.Yolun düz kısmına gelince,on metre kadar ilerde sağ tarafta park edilmiş bir aracın başında durdu.eliyle camın üstündeki karları temizledi . Silecekleri yerinden bir kaç kere kaldırıp bıraktı.Aracın kapısı açmağa çalıştı ama , anahtar biraz zorlanır gibi oldu. Birden ayağı kaydı, sendelemişti ama düşmedi.Toparlandı, bir müddet sokağın sonunda başlayan caddeye baktı. Otomobili ile caddeye çıkmasının uygun olup olamayacağını düşünmüş olmalıydı.Arabayı bırakmış olsa bu karda araç bulması kolay olmayacaktı.Karar verdi ve çıkacaktı. kilidi güçlülede olsa açtı, kapıyı çekti. Kapı açılmakta zorlanıyordu.Biraz zorlandı.Sonunda hızlıca kendine doğru çekti.Çok kuvvetli asılmış olmayıdıki kapı aniden açılınca çarptı ve ayakta durmakta zorlanan genç kadını Sendeletti, düşmekten kendini son anda kurtaracaktı ki . Bu sefer hızla açılan kapı aynı hızla geri geldi ve genç kadına çarptı.İşte şimdi düşmüştü ve düşerkende başını aracın marşpiyerine çarparak olduğu yere yığıldı.Bütün olan biteni bir film şeridi gibi izlerken, şaşkınlıktan gözleri faltaşı gibi açıldı.Genç kadın bayılmıştı. Uzaktan bembeyaz karların üzerinde genç kadının boylu boyunca uzanmış sliüeti gözüküyordu.Sokaktan ne gelen , nede geçen hiç kimse yoktu .Bir an için ne yapması gerektiğine karar veremedi.Öylece donup kalmıştı. Kısa bir şaşkınlık anından sonra, hiç düşünmeden kendini sokağa atması bir oldu bir çırpıda kadının yanına koştu.Genç kadının yanına geldiğinde,Çarpmadan ötürü alnında derin bir yarık oluşmuştu,alabildiğine kan akıyordu. Daha bir telaşlandı.Eli ile yaranın üstüne bastırdı , akmağa devam ediyordu. Kadının boynundaki eşarpı çıkarıp sıkıca alnına bağladı.Şimdi biraz kesilir gibi olmuştu.Zavallı kadıncağız öylece hareketsiz yatıyordu.Sanki nefes almıyor gibiydi. Böylesi bir durumda ne yapmak gerektiğini bilemedi . Tıpkı filmlerde gördüğü gibi parmaklarını kadının boyun damarlarına götürdü , göya atar damarının atıp atmadığına bakacaktı .Aslında doğru baktığından da emin değildi.Ama ne bir ses bir kıpırdanma hissedemedi. Her hangi bir şey hissedemediği için daha çok telaşlandı .Acaba ölmüş olabilirmiydi. Kulağını kadının ağzına yaklaştırdı, Nefes alıyordu.Rahatladı demekki ölmemişti. Çevreye bakındı yardım isteyeceği hiç kimseyi göremedi.Genç kadını hafifçe sarstı, bir tepki alamadı.genç kadının elinde , aracının anahtarları duruyordu. Düşerken elinden bırakmamış sıkı sıkıya tutuyordu. Hiç düşünmeden onu yattığı yerden kaldırıp aracın arkasına boylu boyunca uzattı.Birden aklına acil kurtarmayı aramak geldi., ama ne ile...? . Evden pantolonu ve gömleği ile fırladığı için üzerinde telefon yoktu. , çaresiz kadının çantasını açıp içine baktı , ve telefonunu gördü. Hemen hızır acil 112 yi aradı Telefon bir müddet çaldıktan sonra meşgule düştü.Bir kaç denemeden sonra bir netice alamadı . Hep aynı şey oluyordu. Çaresiz genç kadını kendisi hastaneye yetiştirecekti. Aracı çalıştırdı. yola çıktı. ayni anda yan sokaklardan birinden 112 nin bir ambulansı çıkmak üzere idi. Kornaya hızlı hızlı bastı,ve aracı hızlandırıp, ambulansın önüne geçti. ve biraz ilersinde durdu.Araçtan fırlayıp koşarak ambulansın yanına geldi.Heyecandan nefes nefese idi güç bela selam verdi

- Arkadaşlar , lütfen yardım edermisiniz araçta acil bir yaralı var .

Boynundaki Streteskoptan Doktor olduğu anlaşılan bir kişi , genç kadının yanına geldi . Alnındaki eşarbı hafifçe araladı, kan kesilmişti .kısa bir muayeneden sonra .Genç kadının tansiyonuna ve nabzına baktı..Yanındaki personele talimat vererek genç kadının ambulansa taşınması talimatını verdi.

- Beyefendi siz gereken müdahaleyi yapmış gibisiniz. Ama hastanızı hastaneye sevk etmemiz lazım , çünkü tahlil tetkik gerekebilir . Ayrıca bu yaranın da dikilmesi gerekir Hastanın nesi oluyorsunuz.

- Hiç bir şeyi , tanımıyorum bile , evimden sokağı seyrederken,onun düştüğünü camdan gördüm.ve koşup yardım ettim.

- Sizinde, bizimle gelmeniz gerekir .Aksi halde hastayı sahipsiz götürümeyiz .Belkide bir adli vaka zaptı gerekebilir.

-Her ne ise tabiiki geleceğim ama siz şimdi bir an önce zavallıcığı yetiştirin.

-Ama beyefendi , bu kurallara aykırı mutlaka gelmeniz gerekir. Buyrun sizde bizimle ambulansa geçin birlikte gidelim.

-Beyefendiciğim... pardon..! sanırım aracın Doktorusunuz.Bakın Hassasiyetinizi anlıyorum. Peşinizden geleceğimi söyledim. Farz edinki bu hanım size telefonla ulaştı ve sizi çağırdı ve bu arada da bayıldı. O zaman yanında kimsesi yok diye,almayıp ölüme terk etmeyeceksiniz sanırım.O yüzden tartışmayalım. Siz devam edin ben peşinizden geleceğimi söyledim.Zaman kaybediyoruz. Üstelik şu anki kıyafetimi görüyorsunuz.

Elini pantolonun arka cebine attı ve cüzdanından bir kartvizit çıkarıp Doktora uzattı. Buyrun ben AvukatYılmaz Şanlı.. Buda kartım.

Ambulans Doktoru daha fazla tartışma konusu olmasın diye ,kendisine uzatılan kartviziti aldı ve gömleğinin üst cebine koyarak araca bindi , ambulans hareket ederken camı açıp seslendi

-Haseki Hastanesine gidiyoruz lütfen sizde hemen gelin.

Ambulans hızla gözden uzaklaşırken,Yılmaz ambulansın,bir müddet arkasından baktı. Kararsız kalmıştı.Hızla peşlerinden gitmelimiydi,Yoksa eve dönüp, giyindikten sonramı gitmeliydi. Karar veremiyordu.Bir an içi titredi üşümüştü. Evet karar, şimdi kendiliğinden gelmişti. Acele ile sadece üzerindeki gömlekle fırlamıştı sokağa Evine dönecek ,giyinecek ve öyle gidecekti., Yoksa hasta olabilirdi.Aracı döndürdü.Biraz evvel genç kadının düştügü yere geldi.Aracı yine aynı park etti , Cep telefonunun arka koltukta kalmış olduğunu gördü.onu da cebine koydu aracın kapılarını kitledikten sonra ordan ayrıldı ve evine geldi. Hala titriyordu.Bu şekilde evden çıkacak olsa hasta olması işten bile değildi.Banyoya geçti sıcak bir duş aldı ,bütün kemikleri ısınmıştı. Kurulandı ve giyindi. Tam çıkmaya hazırlanıyordu ki. Banyodan gelen bir patlama sesi ile irkildi.Aynı anda da salonun bütün lambaları söndü. Kısa bir şaşkınlıktan sonra,anlamıştı trafo kısa devre yapmış olmalıydı.. Bütün sigortalar atmıştı . İçinden.

” Hadi bakalım Buyrun cenaze namazına “ dedi.

Bu durumda evden hemen çıkması mümkün gözükmüyordu Banyoya koştu şofbene baktı sigortadan çıkıp şufbene giden tüm kablolar, simsiyah olmuş..İçin için yanıyordu . onları söndürdü. Giriş katındaki ana sigortaya gidip baktı. O da atmıştı. Anlaşılan elektirikle ilgili bir problem olmalı idi , şu anda ne onla uğraşacak vakti vardı nede daha fazla zaman kaybedebilirdi. Öylece bırakıp gitmiş olsa , evin bütün sigortaları atmış olduğu için. Akşam geldiğinde zifir karanlıkta kalmış olma düşüncesi canını sıktı.Ayrıca kabloların bir başka yerdende yanma ihtimali ve yangın tehlikesi onu korkutmuştu . Bu yüzden evin içinde bir müddet daha oyalandı , artık bir yerlerin tutuşmayacağına kanat getirince, rahatladı.. Öte yandan hastaneye koşturması gerekiyordu.Ne yapması gerektiğine karar veremedi canı bir hayli sıkılmıştı .Üstelik bir saat sonra yetişmesi gereken önemli bir de davası vardı. Birden aklına gündelikçi Emine hanımı aramak geldi.Telsiz telefonu eline aldı. Elektrik kesik olduğu için çalışmıyordu., sinirle elinden fırlatıp attı. Salona geçti normal telefonu aldı , Çok şükür ki o çalışıyordu.Çevirdi ve Emine hanımı evinden çıkma üzere iken yakaladı . Onu eve gelmeğe ikna etmesi hiçte kolay olmadı , çünkü onunda bu gün için söz verdiği yerler vardı.

-Emine hanımcığım , anlayışınız için çok teşekkür ederim , ama sizden başkasına güvenemem, Çok zor durumda olmasam bu kadar ısrar etmezdim.Bu iyiliğinizi fazlası ile telafi edeceğimden hiç şüpheniz olmasın. Anahtarları Paspasın altına bırakacağım.Az sonra da apartman yöneticisi Agah beye de rica edeceğim o elektrik arızası ile ilgilenir. Gerekli ustaları çağırır .Siz evde bulunun yeter , iş bitince çıkarsınız.Anahtarlarda sizde kalsın bende yedeği var.

Telefonu kapattıktan sonra, Bu sefer yakın dostu,Yönetici Agah beyi aradı, yapılması gerekenleri rica ettikten sonra evden çıktı. Kendi arabasının başına geldiğinde saatine baktı.Saat bir hayli ilerlemişti.Hastaneye gitmiş olsa ,Adliyeye yetişmesi hiç kolay olmayacaktı, çaresiz Hastaneye gitmeyi sonraya erteledi ve Adliyeye doğru yol aldı.Girdiği dava bir miras davası idi ve tarafların dinlenmesi ,şahitler ve avukatların karşılıklı savunmaları .Hesapladığından da fazla uzamıştı. Gerçi karar bir sonraki davaya kalmıştı. ama bu onun iki saate yakın bir zamanını almıştı.Hastaneye uğradığında saat 17.15 e geliyordu. Doğruca acil polikliniğine gitti Görevli hemşireye kendini tanıttıktan sonra, sabahki vakanın gelişimi hakkında bilgi aldı. Hemşire hanım kayıtlara baktıktan sonra .Genç kadının gerekli röntgen ,tomografi fimleri çekilip iki saatlik müşahade sonrasında ,yakınlarının, gelip onu aldıklarını söyledi . Korkulacak ve merak edilecek bir şeyi olmadığını da ilave etmeyi ihmal etmedi . Ayrıca Yılmazın ismini usulen aldıklarını ve meselenin kendisi ile her hangi bir ilgisi kalmadığını da ilave etti.Çünkü genç kadının şuuru yerinde idi ve olayı hatırladığı kadarı ile anlatmıştı.Sonrasınıda zaten Ambulans ekibi ve yılmaz anlatmıştı.Bu arada birkaç kere evini aramış, ve Emine hanımdan bütün tesisatın yenilendiğini ve şofbeninde tamir servisi tarafında gözden geçirildiğini öğrenip eni konu rahatlamıştı.Bu yüzden eve koşturmaya gerek kalmamıştı.

Görevli Hemşireden ev telefonunu almıştı.Çünkü ona vermesi gereken emanetler vardı. Onca ısrarına rağmen Hemşire genç kadının adresini vermemişti.Birkaç kere almış olduğu telefon Numarasından genç kadının evini aradı ama ona ulaşamadı çünkü telefonu cevap vermiyordu.Telefon idaresinden ve internetten kadının adresinide bulamadı, kayıtlara geçirilmemesi istenmiş olmalıydı Sonunda aramaktan vaz geçti nasıl olsa ona ulaşacaktı ama ille de bu gün olması şart değildi.Ama en azından hemşireden genç kadının isiminin Müjgan olduğunu öğrenmişti. Hastaneden ayrıldıktan sonra avukat olan bir arkadaşının yazıhanesine uğradı . Birlikte yemege çıkıp bir yerlerde bir iki kadeh içtiler ve sonunda günü bitirip evine çekildi. Bütün öğlen ve ikindi sonrası merak ettiği tek şey Kart vizitini bıraktığı halde genç kadın neden onu aramamış olduğu idi .Ambulans Doktorunun, kartvizitini mutlaka ona vermiş olması gerekmiyormuydu. Üstelik genç kadının telefonu ve çantası ve çantanın içindeki bütün kredi kartları ve parası kendisinde idi.Bunları düşünürken, bir an kendini yokladı ikiside üstünde değildi. Daha sonra onları arabasının torbido gözünde bıraktığını hatırladı . Nasıl olsa arabası garajda idi ve en azından onlar emniyette sayılırdı. Boş verdi.Yatmaya çekildi.Yorgunluk ve içkinin tesiri ile başını yastığa koyar koymaz uykuya daldı.

Genç kadını ambulans ile hastaneye getiren ekip onu bıraktıktan sonra , yeni görevler için bulundukları noktaya geri dönmeden önce Hastane polisine uğrayıp Avukat beyin kendilerine verdiği kart viziti bırakarak kısa bir rapor düzenleyip ordan ayrıldılar.Bu arada 112 merkeze haber vermeyide ihmal etmediler.Hastaneye getirildikten çok kısa bir süre sonra kendine gelen Müjgan hanım.Görevli birinin cep telefonundan yakınlarına haber vermişti.Gerekli muayene ve tetkiklerden önemli bir şey çıkmamıştı. Doktorların onca ısrarına rağmen Hastanede müşahade altında kalmayı kabul etmemiş. Hastaneden ayrılmıştı.Yakınları vasıtasiyle annesinin evine götürülmüş onun gözetiminde istirahatini tamamlayacaktı.Bayıldıktan sonra neler olduğunu,nasıl getirildiğini. Hepsini öğrenmişti.İçinden tanımadığı ve kendisi ile yakinen ilgilenen o kişiye minnet duymaya başlamıştı. Eve geldikten birkaç saat sonra ilk işi kendi telefonunu aramak olmuştu,Ama cep telefonu çaldığı halde cevap vermiyordu. Ertesi günü yine aradığında bu sefer cep telefonunun çevrim dışı olduğunu gördü.Kafası karışmıştı. Kendisini getiren kişi ile irtibat kuramıyordu bir türlü.O da kendisini aramamıştı. Hoş arasa da nerden arayacak nasıl bulacaktı oda ayrı bir soru idi.Sonunda hastaneye Uğramaya karar verdi.Hastane polisi olay hakkında mutlaka zabıt tutmuş olmalıydı. O kişi ile ilgili bir bilgiye belki ulaşabilirdi.Nitekim düşüncesinde yanılmamıştı. Poliste kendini getiren kişinin kartviziti vardı.Üstündeki ismi okudu.Avukat Selami Tırtıl yazıyordu.Aracına bindiğinde annesinden ödünç aldığı cep telefonunu çıkardı ve kartvizitin üstündeki numaraları çevirdi.Kısa bir zil sesinden sonra karşıdan cevap gelmişti.

-Efendim..buyrun

-Merhabalar. Selami bey ile mi görüşüyorum.

-Evet Efendim .. siz kimsiniz.

-Beyefendi ,Ben Müjgan Yorgancıoğlu Size teşekkür etmek için aramıştım.Beni hatırladınızmı .

-Yoo, hayır hatırlayamadım Müjgan diye birini tanımıyorum hanımefendi .Bu teşekkürü hak edecek ne yapmışım acaba.Yoksa ,müvekillerimden birimisiniz .Özür dilerim gerçekten sizi tanayamadım beni bağışlayın..

-Tabiiki tanımıyorsunuz. Geçen günü yolda bayıldığımda hastaneye yetiştirmeye uğraştığınız kişiyim ben.

-???........ Anlayamadım, pardon ne yapmışım.Sizi hastaneyemi götürmüşüm.Bakın hanım efendi bir yanlışınız olmalı . Ben kimseyi bir yere götürmüş filan değilim.

-Nasıl olur beyefendi , kartvizitinizi de bırakmışsınız, sizi oradan bulup aradım.

-Allah allah,, Peki .Şu anda siz nerdesiniz

-Efendim Hastane bahçesinde arabamın içindeyim.

-Onu sormuyorum hanımefendi hangi şehirdesiniz. Muhtemelen İstanbul olmalı doğrumu.

-Evet İstanbuldan arıyorum.

--Hah bakın şimdi anlaştık sayılır, Şu anda ben yaklaşık bir haftadır bir iş için boludayım .Eşimde yanımda .İsterseniz doğrulatmak için size otelin Resepsiyon numarasını verebilirim. Doğruluğunu ordan teyit edebilirsiniz.

-Rica ederim beyefendi gerek yok, sanırım gerçektende ortada bir yanlışlık olmalı .Rahatsız ettim özür dilerim.

-Yoo rica ederim özür dilemenize lüzum yok hepimizin başına gelebilir.Bakın şu ana kadar ,Konu belki sizin bir ,özeliniz olabilir diye bununla ilgili bir şey sormadım. Ama yinede anlayabildiğim kadarından merakım uyanmadı da değil.

-Hayır özelim olan bir konu değil efendim. Bundan bir yada iki gün önce sabah büroma giderken karda düşüp bayılmışım , bir bey yardım etmek için koşup beni hastaneye ulaştırmaya çalışırken.Yolda gördüğü bir ambulansa bırakmış. Ve sonrada anladığım kadarı ile size ait olan birde kart vizit bırakmış, İşte Sizi bu yüzden aramıştım.Bu arada Cep telefonum kredi kartlarım ve bir iki önemli evrakımda çantada yanımda idi onlarda yok.Hoş herhangi bir olumsuzluk olabileceğini henüz aklıma getirmedim . Amacım sadece öncelikle teşekkür etmekti.

-İlginç.Benimde kafam karıştı.Bu hikaye biraz karışık,İşin içinde bir hırsızlık olmadığı ilk bakışta belli ama , benim kartımı size neden vermiş onu anlayamadım.

-Neyse beyefendi karışıklık için özür dilerim. rahatsız ettim kusura bakmayın.

-Rica ederim.Keşke size bir yardımım dokunabilseydi. Bir mahzuru yoksa beni aradığınız bu telefonun nosunu kayıt edip sizi daha sonra arayabilirmiyim.Cidden gelişmeleri bende merak ettim.Ayrıca ben yarın sabah İstanbula dönüyorum . Nasıl olsa kartvizitim sizde ,Buyrun büroma uğrayın birde şu olayı yüz yüze konuşalım,belki Birlikte bir hal çaresi buluruz.

-Mademki konunun sizle alakası yok daha fazla rahatsızlık vermek istemem ilginiz için teşekkürler

-Rica ederim efendim asla bir rahatsızlık söz konusu olmaz. Israr ediyorum lütfen uğrayın, en azından bir çay ikram edeyim size

-Kısmet .. Neyse ,söz vermiş olmayayım , çünkü bu aralar benimde işlerim yoğun sayılır.

-Pardon bir mahzuru yoksa ne iş yaptığınızı sorabilirmiyim.

-Mimarım ben efendim iç mimar .Her neyse alakanıza Tekrar teşekkür ederim,artık kapatmam gerek yapmam gereken işlerim var,izninizle.. size iyi günler,

--Sizede

Avukatın ısrarcı tavırlarından sıkılmıştı,soracağı bir çok şey olmasına rağmen daha fazla konuşmayı gereksiz buldu.Oysa Selami beyin amacı kendine yeni bir müşteri bulma kaygusundan başka bir şey değildi.Bu kısa konuşmadan sonra ,şaşkınlığı daha fazla artmıştı.ne düşüneceğini bilemiyordu.Bir müddet daha beklemeyi uygun gördü. Ortada tuhaf bir durum vardı ama tüm bunlara sebeb ne idi.Bir anlam veremiyordu.Ama en azından şimdilik , bir üç kağıtçı tarafında soyulduğu fikrini kafasına sokmak istemiyordu.Birkaç gün daha bekleyecekti.Bakalım bunun altından ne çıkacaktı.

Yılmaz yorucu bir dava dan çıkıp civardaki kafelerden birine geldiğinde içersi bir hayli kalabıktı yinede en diplerde bir yerde boş bir masa bulup oturmuştu. Oturduğu yerden ,Civarında bulunan tüm masalardaki insanların konuşmalarının çoğu nerede ise duyuluyordu.Bir an kendini rahatsız hissetti ama sonra çabuk toparladı. Kimseyle özel bir konusu yoktu. Nasıl olsa yalnızdı . Bunca kalabalığa ragmen oturacak yer bulabildiği için fazla şikayetçi olmayı yersiz buldu. Bir an acaba insanlar bunca gürültü patırdı arasında neler konuşurlar ki diye, bir merak uyandı içinden. Aslında böyle yerlerde, böyle şeyler merak etme gibi bir huyu yoktu ama. Canı sıkılıyordu . Belki eğlenceli olur diye geçti aklından. Sonra bu gibi saçma fikirler aklına geldiği için kendine kızdı.Nerdende gelmişti böyle bir şey . “Hay Allah..!” dedi içinden.Birden neden merak ettiğini anladı. Masasına geçip otururken yan masada oturan iki genç hanımı fark etmişti.

-Müjgan.. inan bende bişey anlamadım.Adam hırsız desen değil.Irz düşmanı desem hiç değil. Hayırsever biri desen. Onuda pek söyleyemiyorum. Madem seni hastaneye yetiştirmeğe uğraşırken , ambulansı yolda görüp seni ona devrediyor.Ama onların peşinden hastaneye gelmiyor.Cep telefonun onda ama cevap vermiyor.Cüzdanın onda,Paraların, kredi kartlarının hepsi içinde ve adam ortalarda yok. Valla kafam karıştı.ve hiçbir anlam veremedim bu işe .

-Evet Gönülcüğüm bende bir şey anlayamadım. Sanırım,Bana karşı göstermiş olduğu şövalyeliğe rağmen pekte tutarlı ve matah biri değil, gibime geliyor...Ne yaparsınki, İstanbulda. her cins insan yaşıyor,alıştık artık.

-Peki olayı polise bildirdin mi ?

-Bildirmeme gerek yok zaten hastanenin polisi olayı rapor edip Emniyete bildirmiştir mutlaka

-Amaaan Müjgan.. ne kadar rahat ne kadar geniş bir insansın ,Hastane polisinin görevi başka , Kolluk kuvvetlerinin görevi başka ,Her şeye rağmen karakola gidip bildirseydin ya..! altından ne çıkacağı belli olurmu .Hem hastane polisi neden olayı farklı algılasınki. Adamın biri seni yolda baygın bulup hastaneye , yada ambulansa devrediyor. E..! Sen kendine geliyorsun. Kendi kendine düştüğünü söylüyorsun. Ortada senin bir şikayetin yok. Sana kasıtlı yapılmış bir darp olayı, bir kaza yok , cinayet yok azmettirme yok.Hastane polisini bundan sonrası ilgilendirmezki. En iyisi , Sen durumu Emniyete bildir. Bak kredi kartlarından paralarından vs den haber yok.Bankaya bildirip kartlarını iptal ettirdinmi . Hesabında para çekilmişmi .

-Yoo hayır çekilmemiş.. Müjgan hafifçe gülerek .Biliyormusun ben bankalara henüz , kredi kartlarım kayboldu diye bildirmedim bile .

- Eh pes bee.....!Gerçektende mangal gibi bir yüreğin varmış, kız sen delimisin, insan tanımadığı birinin dürstlüğünü böyle salakça test edermi.

-Şu ana kadar bir şey olmadığına göre bundan sonrada olmaz.Ama galiba haklısın en azından kredi kartlarımı iptal ettirmem gerekir. Polisede , bu günde geçsin yarın bildiririz artık.Her şeye rağmen ,yinede kimsenin günahını almak istemem .adam bana iyilik yaptı , nankörlük etmeyelim.

-Peh iyilik yapmış mış...

Yılmaz kulaklarına inanamıyordu.Bu iki hanım düpe düz kendisinden bahsediyordu.Pekte şık bir şekilde ,söz ettikleri söylenemezdi Neyseki Biri daha itidalli idi. Bir an düşündü ,ne yapması gerektiğine karar veremedi .Ama,bu sohbete müdahale etmesi artık kaçınılmaz olmuştu.

-Özür dilerim, sizi rahatsız etmek istemiyorum ama ,Sohbetinize ,müdahale etmek zorundayım. Bana kalırsa insanlar bir olay hakkında fikir yürütmeden önce,aynı olayın karşı tarafta nasıl cereyan ettiğini bilmiyorlarsa .O konu hakkında hüküm vermemeli .Adli meselelerde bir kural vardır.Kişi suçu ispatlanana kadar,Suçsuzdur.Bilmem anlatabildim mi.

İki hanımda söylenenlerden hiçbir şey anlamamış şaşkın şaşkın ona bakıyorlardı.Biraz evvel arkası dönük oturan,Müjgan hanımda başını çevirmiş şaşkınlık içersinde yılmazın yüzüne bakıyordu.Kısa bir an için göz göze geldiler.Evet bu bir gün evvel karda düştüğünde yardımına koştuğu hanımdı.Yılmaz o günün şaşkınlığı ile fark edememişti ama , bir an kendini çok etkileyen o bir çift gözün sahibinin ne kadar güzel biri olduğunu ilk defa görüyor gibi idi.Sanki saatler boyu sürmüş hissini veren , o bir iki saniyelik bakışmada neler söylemesi gerektiğini çoktan unutmuştu Ama genç kadının bakışları ondan ayrıldıktan hemen sonra ,kendine geldi.

-Pardon ne demek istediniz acaba (diye, sert bir şekilde sordu gönül )

-Hanımlar tekrar özür dilerim.Sanırım ne dediğimi birden kavrayamadınız. İzin verirmisiniz masanıza bende iştirak edebilirmiyim.Çünkü az evvel sözünü ettiğiniz kişi bendim.Anlatmam hata açıklamam gereken şeyler var.

İki Genç kadının şaşkınlıkları bir kat daha arttı. Birbirlerine baktılar.Yılmaz sandalyesini onlara doğru çevirip masaya yaklaştı ve konuşmağa başladı.

-Adım Yılmaz Şanlı, avukatım. Sizi hastaneye ben getirdim . Pardon.... daha doğrusu ambulansa ben teslim ettim.

Müjgan hanım şaşkınlık ve hayretle sordu.

-Adınız Yılmazmı Allah Allah ..Peki Selami Kim..? Sizle ne ilgisi var . Neden kaç gündür ortaya çıkmadınız

- Selami mi ....? Haaa Eveet Selami , doğru ya Onun kartviziti

-Evet Selami ... O gün Ambulans doktoruna o adı taşıyan bir kart vizit bırakmışsınız.

- Maalesef bu yanlışlığıda da istemeden yapmışım . Ama izin verirseniz en baştan başlayıp olayı size anlatmam gerek

- Buyrun sizi dinliyorum yılmaz bey

Öncelikle bu olayda Selami Beyin isminin karışması meselesine gelince , Sanırım ,O gün telaş ,panik ve korku ile kendi kartvizitim diye onunkini vermiş olmalıyım .Bunuda sizi getiren Ambulansın Doktorundan öğrendim , iki gün sonra doktor beyi evinde bulup , sizle ilgili detay bir bilgi almak için telefon açtım. Ben, ısrarla adım yılmaz diyorum . O’da.. hayır..Selami olmalı deyince yanlışlığı , o zaman fark ettim. Yoksa bende, merak içinde idim.Siz neden telefonla beni aramıyorsunuz diye

- İyide beyefendi benimle irtibat kurmak için neden iki gün sonrasını beklediniz.

- Olurmu .. ben aynı gün hastaneye uğradım ama biraz gecikmiştim Sizi ambulansa teslim ettikten sonra giyinmek için evime uğramıştım . Evimde küçük bir yangın çıkmıştı. Hastaneye geldiğimde ise siz çoktan taburcu olup çıkmıştınız.Evinizin telefonunu oradaki görevli hemşireden aldım. Defalarca sizi evinizden aramama rağmen size ulaşamadım. Adresinizi istedim vermediler.

-Peki En azından ben kendi telefonumu, siz de olduğu için defalarca aramıştım , Onada bakmadınız ,bunada bir anlam veremedim

-. Efendim ben telefonunuzu hatta el çantanızı arabamın torpidosuna koymuştum . Ertesi günü baktığımda ise zaten şarzının bitik olduğunu fark ettim. Telefonunuzu şarz ettim bu seferde şifresini bilmediğim için açamadım . Dolayısı ile telefonunuz o gün bu gündür aracımın torpido gözünde duruyor. Bankalarınızı arayıp adresimi bırakmıştım.Biraz evvel duyduğum kadarı ile siz henüz bankaları aramamışsınız , velhasıl, Bir türlü. Birbirimize ulaşamadık.Bu arada hak verirsinizki , işlerimin yoğunluğundan daha detaylı bir arama içersine giremedim.

Bütün bu konuşmaları sabırla dinleyen Gönül birden söze karıştı

-E.. pes yani..! bütün bu anlattıklarınızdan sonra ,size hak vermemizmi gerekiyor, Şuna desenize ben biraz boş verciyim.İsteseydiniz ne yapar ne eder Müjgan hanıma bir şekilde ulaşırdınız.yok şarz bitmişmiş yok bilmem ne .Bahane ararsanız elbette bişeyler daha bulursunuz.Ama aradan üç geçmiş ve bu gün burda karşılaşıyorsunuz. Tesadüfler olmasa ,kimbilir daha ne kadar süre,ne siz bizim, nede biz sizin varlığınzdan haberdar bile olmayacağız demektir bu.

Gönülün bu ani ve sert çıkışına karşı , Yılmaz ne diyeceğini şaşırmıştı. Cevap vermeye hazırlandığı sırada söze Müjgan atladı.

-Amaan Gönül sende bi alemsin , yılmaz beyin yaptıklarına karşı söylediğin şeylere bak.Beyefendi sağolsun elinden geleni zaten yapmış.Unutmaki onunda kendine göre bir hayatı var,üç gün üç gece beni arayacak değildi ya.. ! Yılmaz bey siz gönül hanımın söylediklerine bakmayın.onun adına özür dilerim

-Ne münasebetle , benim adıma özür diliyorsunki .Baştan sona kadar haklıyım.. Hah..! şu konuşana bakarmısın, seninde ondan kalır bi tarafın yok.Sende en az onun kadar geniş ve boş vercisin.Aradan üç gün geçmiş.Hala kredi kartlarını iptal ettirmedin.Tamam yılmaz bey bir beyefendi çıkmış olabilir. Ama farklı ve art niyetli birilerinin eline de geçebilirdi öyle değilmi.Valla ne diyim ,Tencere yuvarlanmış . Kapağını.... Amaan boş ver Her neyse ne

-Sizden gönül adına özür dilerim sanırım size biraz haksızlık yaptı gibime geliyor.

- Yoo , aslında sanırım biraz da haklı galiba

- Birazmı ..........Hıh !

-Her ne ise olan oldu artık. Herşeye rağmen ,Sanırım kısmette burda buluşup karşılıklı birer kahve içmemiz nasipmiş. İzin verirmisiniz kendimi af ettirmek için size birer kahve ikram edeyim.

-Hayır izin vermiyorum, çünkü burda kahveyi hak eden taraf sizsiniz yılmaz bey müsaade ederseniz.Kahveyi ben ikram edeyim.Unutmayınki size minnet borcum var.

-Lütfen böyle şeyleri aklınıza getirmeyin, ve bir dahada böyle minnet filan gibi sözler işitmek istemiyorum. Bu arada,Merak ettiğiniz ve Sormayı unuttuğunuz şeyler kaldı ise , onlarıda cevaplandırırım.

Bir kaç dakika sonra sohbetin içeriği , Bayılma ve kayıp eşya konusu olmaktan çoktan çıkmıştı. özel hayatlara doğru bir seyir göstermeğe başlamıştı. Devamlı ikisi ,yılmaz ve Müjgan konuşuyorlardı.Bazen arada karşılıklı yaptıkları espirilere kahkahalarla gülmelerini pek anlamlı bulmuyordu ama. Gönül hanım ,Kadınlığın verdiği bir iç güdü ile orada bulunmanın gereksizliğini fark etmekte gecikmedi.İzin isteyerek yanlarından ayrıldı Yanlarından ayrılırken,Böyle yapmakla bunun doğru bir şey olup olmadığını düşünmekten kendini alamadı , ikisinin bir arada olmasının ortaya yaydığı pozitif enerjinin , hiçte boş anlamsız olmadığını , bir ay sonra aralarında yapmış oldukları nişan merasimi de teyit ediyordu.İyiki o gün yanlarından ayrılmışım diye düşünmekten kendini alamıyordu.