Tuesday, March 17, 2009

ŞİLEDE BİR AKŞAM YEMEĞİ


Kemal , genç kadını,Poliklinik kapısının önünde gördüğünde saatine şöylece bir göz attı 16.01 geçiyordu.Hafifçe tebessüm etti ,genç kadın ,hala eskisi gibi dakikti . Geçmişte de ,işine ne erken gelir ne de geç kalırdı . Eğer önemli bir sebebi yoksa, erkenden kaçtığı vaki değildi. Bir an, ona görünüp görünmemek arasında tereddüt içinde kalmıştı. Ama buraya kadar geldiğine göre, onu mutlaka bir şekilde görmeli ve konuşmalı idi.Genç kadın merdivenleri ağır ağır indi bahçeye park etmiş olduğu arabasına yöneldi. Bir an gayri ihtiyari başını yana doğru çevirince Kemal ile göz göze geldiler. Olduğu yerde dondu kaldı , Sonra arabasına doğru Birkaç adım daha attı ama devam etmedi , olduğu yerde durdu ve kemale doğru döndü. Öylece baka kaldı . Belli ki o da ne olacağını bilmiyordu. Şaşkın ve soran gözlerle kemale bakıyordu. Gerçekten de bu ani karşılaşma onu şaşırtmıştı. Aslında tesadüfi bir karşılaşma olmadığı gün gibi orta yerde idi . Çünkü şu an, özel bir polikliniğin bahçesinin içinde idiler . Bu kadar tesadüf ancak filmlerde olabilirdi ve hayat da asla bir film değildi . Hayatın içinde,absürd tesadüflere yer yoktu . Bunun bir tesadüf olmadığını anlamıştı . Anlamıştı ama , bu ziyaretin sebebini merak etmişti.Dile kolay Birbirlerini on senedir görmüyorlardı , Sadece , geçen sene kemal, genç kadının yaş gününü, bir kurye vasıtası ile gönderdiği bir demet çicek ile kutlamıştı ondan sonrada bir daha genç kadını aramamıştı. Aslında,onun bir telefon açıp çiçekler için teşekkür etmesini beklemişti . Ama o telefonda gelmeyince , onu ziyaret etme cesaretini bulamamıştı. Yinede onca zamanın ardından, işte burada idi.

Korkak ve heyecanlı adımlarla genç kadına doğru yürüdü. Zoraki de olsa yüzüne bir tebessüm yerleştirmeğe çalıştı , ama bu içinden gelmeyince bir sırıtma gibi duracaktı, vaz geçti. Yanına gelince bu sefer yüzünde gayri ihtiyari acı bir tebessüm oluştu. Elini korkarak genç kadına doğru uzattı .Genç kadın hala soran gözlerle ona bakıyordu. Kemal korkarak :

-Merhaba Nasılsın (diyebildi)

Anında bir cevap alacağını zaten ummuyordu öyle de oldu .Genç kadın ona cevap vermedi hala şaşkın şaşkın yüzüne bakıyordu. Sanki onu duymamış gibi idi . Cesaretini toplayıp genç kadının gözlerinin içine adeta yalvarırcasına bakarak tekrar sordu . Sesi titriyordu.

- Nasılsın

Genç kadın Onun bu çaresiz ve acınası halini görünce içi titredi , neden sonra kendini topladı ,ve hafifçe cevap verdi

-Teşekkür ederim .

- Ortalıkta buz gibi bir hava hüküm sürüyordu. Kadın hala kemalin konuşmasını ve bir şeyler söylemesini bekliyordu.

-Peki sen benim nasıl olduğumu sormayacakmısın ? Bak onca yoldan geldim . Düşün bir kere Fındıkzade neresi . Erenköy neresi

Genç kadın elinde olmadan hafifçe güldü.

- İyide ben, seni davet ettiğimi hatırlamıyorum , Hem onca yıldan sonra bu zamansız ve lüzumsuz ziyaretinin sebebini öğrenebilirmiyim .

-Aslında her hangi bir sebebim yok ama , biliyormusun , bir gün seninle, bir sohbet anımızda ne demiştin , “ Seni bir gün yine görmek isterim” İşte bundan cesaret alarak geldim.

-Sadece onumu söylemiştim ve hangi zaman diliminde söylemiştim . Önce bunu ve sonrada ,zaman içindeki tatsız gelişmeleri bir düşün. Onca şeyden sonra , Hangi cesaretle benim bu söylediğim şeyi bir sebep olarak gösteriyor ve karşıma çıkıyorsun anlamış değilim. Sence ,o davetin bir hükmü kaldı mı acaba..? Şimdi lütfen söylermisin buraya niye geldin

-Ben buraya geçmişi konuşmaya, deşmeye gelmedim.İyi Ya da kötü onlar o günün şartlarında istemeden gelişen şeylerdi ve üstünden tam on sene geçti . Ben geçmişin pişmanlıklarını defalarca yaşadım ve hatırlamak istemiyorum . Senin bunları tekrar yüzüme vurarak utandırmanı istemezdim Üstelik o geçmişte olumsuzluk dediğin şeyler ikimizin dışında gelişti . Ve ikimizde kurbandık . O zamanın şartlarının kurbanı. Onca sene sonra , bu kadar acımasız olmana gerek yok

- Her ne ise söylenecek fazla bir şey olduğunu sanmıyorum , Şimdi izin verirsen evime gitmek istiyorum çünkü çok yorgunum , Hoşçakalın kemal bey size iyi günler., Umarım bu son karşılaşmamız olur.

Genç kadın arabasının kapısını açtı ve oturdu ,Kontağı henüz çevirmemişti , Kemal yandaki açık pencereden içeri eğildi ,genç kadına son bir kere seslendi .

- Biliyormusun , ön göründe çok haklısın , Bir daha asla , ama asla karşılaşma şansımız yok bunu sen istesende yok, ben istesem de yok. Çünkü Bu gün , beni yaşarken i son görüşün . Sanırım bu seni bir hayli hoşnut eder . Kendine çok iyi bak ve hakkını helal et , ve ne olur ,beni ara sıra da olsa hatırla lütfen.

Genç kadının kararlı tutumundan , onu hiç bir şekilde yumuşatamayacağını anlamıştı ,ve buraya gelişi ve onu görmek isteyişinin Gerçekten de çok lüzumsuz bir gayret olduğunu anlamıştı , buna çok üzüldü Birden içi katıldı ,son sözlerini boğazına takılan bir hıçkırıkla birlikte söylemişti . Bir anda Gözünden damlayan yaşlar genç kadının arabasının koltuklarına adeta yağmur taneleri gibi dökülmüştü. Kırmızı kadife kumaşa düşen damlalar iki siyah yuvarlak hare gibi duruyordu. Aracın yanından ayrılan kemal, Poliklinik bahçesinin çıkış kapısına doğru yürümeğe başladı. Genç kadın bir anda ne olduğunu anlayamadı , Bu son görüş ne demekti ,”yaşarken beni son görüşün” derken neyi kast etmek istemişti . Yoksa gene eskiden olduğu gibi dram mı kesiyordu . İyi ama insan bir anda böyle yağmur gibi sel gibi göz yaşı dökemezdi ki. Aracı çalıştırdı .Ve hızla kemalin yanına yaklaştı ve camı açıp seslendi .

- Kemal Dur..

Genç adam cevap vermedi ve yürümesine devam ediyordu .

- Lütfen dururmusun . Yaa ... saçmalama ve çocukça davranmaktan vaz geç !.

Kemal yürürken, oda ağır ağır onu takip etmek zorunda kalıyordu. Bu da dışardan bir gözle bakılınca hiçte hoş gözükmüyordu. Bir an ,Avrupa yakasındaki dizide oynayan “Dilber Hala” gibi “ Elaleme malamat mı edeceksin beni “ demek istedi . Son anda aklına böyle muziplik geldiği için hem kendine güldü, hemde kızdı. Tam da komedi yapılacak bir durum muş gibi , Ama herşeye rağmen ortalıktaki görüntü böyle gibi idi . Peki ya bu durumu , doktor arkadaşlarından biri görecek olsa, ertesi günü bunu nasıl izah edebilirdi ki . Keşke arkasında seslenmese idim diye düşünmeye başladı. Ama madem seslenmişti , arkasını getirmeli idi . Aracı yanaştırdı , ve bir çırpıda inip genç adamın kolunu çekiştirdi hiddetle sordu

- Ne yapmaya çalışıyorsun , Yüzüne doğru baktı , ama kemal yüzünü öteki tarafa çevirmişti bile . Tekrar kolundan çekiştirdi

- Yüzüme bakarmısın lütfen .

- Kemal ısrarla gözlerini kaçırmaya çalışıyordu ,genç kadın bir anda onun baktığı yöne geçti ve ağlayan gözleri ile karşılaştı. Kemalin gözleri kıpkırmızı olmuştu . Bir an içi titredi .Ona acıdı .

- Geçen seferki gibi intihar etmeyi düşünmüyorsun değil mi (diye sordu )

- Kemal hala suskundu.ve yürümeğe devam ediyordu . Ve Genç kadında onu istemeden takip etmek zorunda kalıyordu . Arabasının bulunduğu yerden nerede ise on onbeş adım uzaklaşmışlardı . Onun daha fazla yürümesi engellemek için , elinde sıkı sıkıya tutmuş olduğu beyaz bir kağıda dürülerek sarılmış ruloyu çekip aldı . Kemal istemeden de olsa durmak zorunda kaldı. Genç kadın merakla sordu

- Ya ben senle ne yapacağım . Onca zaman sonra şu halimize bak. Bir gören olsa ne cevap vereceğim aklım almıyor. Söylermisin deminki sözünün anlamı ne .

- Çok mu merak ettin.! Boş ver sadece sana şaka yapmıştım

-Yok.. bu şaka değildi kemal . Lütfen söylermisin neler oluyor . Madem beni görmeye geldin . o zaman bana anlatmaya borçlusun .Hem unutma ki ben bir Doktorum. Ve şu anda sende hiç iyi gözükmüyorsun. Hadi gel arabaya geçelim, seni Kadıköye kadar bırakayım hem biraz laflarız. Sende açılırsın.

Sonra merakla kemalin elinden çekip aldığı ruloya baktı içinde ne olduğu gözükmüyordu. Arabaya geçip oturduklarında elindeki ruloyu dışından yoklayınca , Bunun ne olduğunu anladı , ve bir çırpıda kağıdı yırtıp açtı. İki akciğer grafisi ile burun buruna geldi . Kemal filmi Doktor hanımın elinden almak için hamle yaptı ama genç kadın elini yana doğru kaçırınca alamadı .

- Ne bu ...

- Görüyorsun ne olduğunu

Doktor hanım bir an için yüreğinin sızladığını hisseder gibi oldu . Aklına çok kötü şeyler gelmişti . Filmleri ,merakla cama doğru kaldırıp baktı.Yüzündeki güleç hal birden karardı .

- Kimin bu filmler ..

-Sizce kimin olabilme ihtimali var dersiniz. Her ne ise Doktor Hanım, bırakın beni gideyim. Bu sizi son görüşümdü.Merak etmeyin sizi bir daha rahatsız etmem. İzin verirseniz,Şimdi gitmek istiyorum

- Hayır izin vermiyorum, Belki gitmeni istemiyorum. Anlat bana neler oluyor.

-Demin beni görmek istemediğinizi söyleyen siz değilmi idiniz.

-Evet bendim ve şimdi de gitmeni istemiyorum.

-Bu değişikliğin nedenini sorabilirmiyim . Yoksa merhamet hislerinizmi kabardı birden bire

-Kemal gene başlama , Madem beni görmeye geldin ve şimdide otur neler oluyor anlat bana

-Pekala , ama önce camı açıp bir sigara yakmak istiyorum . İzin verirmisiniz

- Sigaramı içeceksin ,saçmalama... ASLA .. izin vermem

Kemal Hafif bir tebessümle acı acı ve alaycı bir şekilde güldü.

- Biliyormusun (Dedi) şu anki tavrınız bana şeyi hatırlattı , rahmetli babam da hastane dönüşü benden sigara istemişti ve bende aynı sizin verdiğiniz tepkiyi vermiştim.O da .”oğlum bu saatten sonra İçsem ne olur içmesem ne olur . Hadi ver de bir sigara yakayım” Bende ona hak verip bir sigara vermiştim ama zavallı ilk nefesten sonra zaten içememişti , hastaneden eve gelinceye kadar ciğerleri sökülünceye kadar öksürmüştü. Neyse ki ben hala o durumda değilim . Şimdi lütfen izin verirmisiniz bir sigara yakayım .

- Ne yani illa o duruma gelinceye kadar beklemeyi mi düşünüyorsunuz. Bu filmler ne zaman çekildi

- Sanırım Üzerinde bir tarih var .

- Hayır yok .

- Nasıl yok Ya !.. tarihide var ismimde yazılı üstünde , silinmiş olmalı

- Hayır o yazılar silinmez , bunda bir yanlışlık olmalı .Her neyse hemen geri dönelim bir film de ben çekmek istiyorum.

- Gerek yok . Ben bunu zaten özel bir yerde hem de iyi bir klinikte çektirdim. Yaklaşık bir ay kadar oldu . Yeniden bir ikincisini çektirmek istemiyorum.

- Saçmalama

- Hayır esas sen saçmalama , ben buraya hastalığımı konuşup kendimi acındırmaya gelmedim.

- Peki niye geldin öyle ise , hastalığını konuşmayacaksak o halde elinde bu filmle neden geldin ki.

-Çok mu merak ettin .

- Elbette merak ettim , Söz konusu hastalığın değilse geliş sebebin ne

- Öncelikle beni gördüğünde sergileyeceğin tavrı adım gibi biliyordum.Ama yinede seninle eski günlerde olduğu gibi ayak üstüde olsa bir iki çift laf edip , son günlerime ekleyeceğim ilk ve son mutluluğumu tatmak istemiştim. Tabi ki , sıkışırsamda bu filmlerimi koz olarak kullanacaktım. Yani sana bir nevi psikolojik baskı uygulayacaktım.

- Aferin bunu başardın da .

- Hayır başarmadım.. başaramadım... üstelik farkında isen elimdeki filmleri ben değil sen açıp baktın.

- Ya peşinden gelip elinden bu filmleri çekip almamış olsa idim.

- Merak etme , zaten evdeki hesabım çarşıya uymamıştı. , çünkü beni öylesine umarsız karşıladın ki . Sana Hiçbir şey göstermeyip geldiğim gibi geri dönmeyi düşünüyordum .

- Pekala tedaviye başladın mı

- Lütfen şu anda bunların hiç birini konuşmak istemiyorum..

- Sen delimisin bundan daha önemli ne olabilir senin için .

- Benim için yer yüzünün en önemli meselesi ,Seninle ,tıpkı on sene evvel olduğu gibi , hem de aramızda hiç tatsızlık yaşanmamış gibi bir sohbet etmek, Senin gülüşünü izlemek , senin yanında olmak bana yeterde artar . Bundan daha önemli Hiçbir mesele yok benim için . Lütfen sende bunu esirgeme benden . Hem biliyorsun , bana değil , sana hipokrat yemini ettirdiler. O halde benimde bir hasta olarak senin üzerinde hakkım var , öyle değilmi ..?

- Allah Allah delinin zoruna bak . Kemal.. , sen Akciğer Sea , ne biliyorsun değilmi . Hemde bayağı - ilerlemiş bir safha seninki .

- Biliyorum canım merak etme , her ne kadar senin gibi Doktor değilsek de , sağlık teşkilatında yirmialtı sene görev almış biriyim..Üstelik sen pratisyenken, ben uzman memurdum unutma.(Kemal son sözü söylerken hafifçe gülmüştü)

- Hay Allah delisin sen .Şu halde bile işin gırgırındasın , sen hiç büyümeyecekmisin.

- Yooo.. hayır ! ben sadece senin yanında iken çocuklaşıyorum bunu hala fark edemedinmi . Ve lütfen söyle bana barıştık değilmi .. beni af ettinmi .

- Küsmem ve af etmem için o kadar uzun zaman geçtiki ,Hem geçmişte seni hiç suçlamamıştım ki .Evet biraz kızmıştım ama zamanla geçti ..Hem demin sen söylemiştin ya ..Biz ikimizde geçmişte olayların kurbanı idik ve birde şartlar öyle icap ettirmişti.

Aracın içinde Bir an kısa bir sessizlik hüküm sürdü ,Doktor hanım kendini toparladı ,İçinden “ne yapıyorum ben” dedi , Yanındaki kişi Önemli derecede hastalığı olan bir kişi idi ve belki de çok az bir zamanı kalmıştı , Oysa ,o da onu uymuş Hiçbir şey yokmuş gibi oradan buradan konuşup sohbet ediyorlardı. Bir hekim olarak ,Bunu kabullenemezdi . Ciddi bir sesle konuşmaya başladı

- Bak kemal ! Sen .Has....

Doktor hanım ,Daha Cümlesini tamamlayamadan kemal , elini onun ağzına getirdi ve susmasını işaret etti

- Bak.. (Diye başladı)bana ne söyleyeceğini biliyorum ,ve böyle yapmakta da haklısın, ama ne olur demin sana söyledim , şu anda senin yanında, hastalığımdan konuşmak istemiyorum.Hatta hatta hasta olduğumu bile düşünmek istemiyorum. Ancak senden Bir şey için söz alırsam , ve bunu bana yaşatırsan .O zaman , benim hakkımda ne söylemek ,ve bana ne tavsiye etmek istersen hepsine harfiyen uyacağım , sana söz veriyorum ama lütfen şu anı bozma .

- Umarım benden istediğin şey, ve ahlaki normlarıma , ve prensiplerime aykırı bir şey değildir

Kemal birden ciddi bir sesle

- Handan .. (diye seslenip onun sözünü kesti ve devam etti)

- Handan , böyle şey nasıl aklına getirirsin ki , Benim sana nasıl bir ahlaksız teklifim olabilir ki.Tamam bütün bu söylediklerimi unut ve beni uygun bir yerde bırak lütfen . Anlaşılan gerçekten de sen beni henüz tartamamış , ve tanıyamamışsın.

Doktor Handan, hanım istemeden bir gaf yaptığını anlamıştı ama bir an için istemeden de olsa öyle bir laf çıkıvermişti ağzından. o da pişman olmuştu ama söylenmişti işte.

- İyi iyi sende hemen kızma , söyle bakalım ne istiyorsun. Hem biliyormusun , bana demin ne diye seslendin sen farkındamısın .

- N e dedim

- Bir düşün bakalım .

- Ne diye seslendim Doktor hanım

- E !.. Başlarım senin Doktoruna , yeter yaa..! Madem Doktor, Doktor deyip duruyorsun , koskoca İstanbulda , benden başka Doktor bulamadınmı ?

Kemal birden affalamıştı, on sene aradan sonra,onu ilk defa bu kadar hiddetli görüyordu . Acaba ne gaf yaptım deyip düşünmeye başladı . Az Önce handan hanımın kendisine yaptığı gafı çoktan unutmuştu. Bir kedi gibi aracın içinde büzüldü .Sessizce sordu

- Özür dilerim yanlış bir şey mi söyledim .

- Evet hep aynı yanlışı tekrar edip duruyorsun . Benim adım Ne ..

- Handan hanım

- Handan mı...? Hanım mı..hangisi söyle

- İkisi de

- Bak kemal benim canımı sıkma , demin ne diye hitap ettin “Handaaaan”Evet ne imiş benim adım...HAANDAAN

- Demin sana Sadece , Handan mı dedim.......... Özür dilerim

- Dileme , benim adım Handan ...Arkadaşlar birbirlerine adı ile hitap ederler. Ve sen ilk defa bana adımla hitap ettin ve bu da benim çok hoşuma gitti . Bunu ilk defa yaptığının farkındasın değilmi. Belki de senin bu haddinden fazla nazik tavrın aramızda, sıcak, samimi ve duygusal bir köprü kurulmasına engel olmuş olamaz mı ? Ne bileyim, sanki, aramızda gereğinden fazla kalın bir duvar varmış hissine kapılıyorum. Sen hanım lı... Ben , bey li , cümleler kurup konuşunca , Bu da ister istemez aramızda bir resmiyet ve mesafe oluşturuyor. Hal böyle oluncada , aramızda karşılıklı duygusal bir akış bir sıcaklık doğmasına imkan olur mu dersin? İşte bu yüzden , birlikte bulunduğumuz , o zaman zarfında ... Neyse zaten bu saat den sonrada her şey içinde çok geç zaten .

-Ne yani !Bütün bunlara , tek başıma ben mi sebeb oldum.? Senin bunda hiç mi suçun olmadı .

- Yoo asla ! bunu için sadece seni suçlamıyorum . Elbette değil... Sanıyorum ben duygularımı Tek başıma yaşamayı seviyorum .

-Bak işte bunda haklısın, Sanırım bizim en büyük sorunumuz bu idi .Yine sanırım , Bende senin yaradılışında bir kişiliğe sahibim . Ve bende duygularımı tek başıma yaşamayı sevdiğim için , bu durum ortaya çıktı . Ama ne var ki , sen durumunu hep muhafaza ettin ben ise bu yükü daha fazla taşımayı beceremedim. Ve geçmişte bir karşılık bekledim . Bu olmayınca da ,Gerçeklerimiz bizi çok farklı yerlere fırlattı . Hayret ,birbirimize ne kadar çok benziyoruz. Anında verdiğimiz tepkiler bile aynı. Aslında tüm bu konuştuklarımız işin manevi boyutu , Ama, birde maddi gerçeklerimiz var ki , oda ayrı dünyalarda yaşamamızın bir başka sebebi .

- Bu senin takıntındı, benim hiç de öyle bir düşüncem olmamıştı.

- Yinede her şeye rağmen , senin arkadaşlığından çok hoşlanıyordum ve hala da hoşlanıyorum. Ancak bunca sene sonra buraya bir şeyleri yeniden başlatmak umudu ile gelmedim .Deminden beri söylemek istediğim şey , ne idi biliyormusun ?

- Ne

- Eğer bu gün ve yarın çok çok önemli bir işin yoksa , benimle Şile ye gelirmisin .

-Haydaa..! Bu da nerden çıktı şimdi durup dururken. (Genç kadını bunu şaşırmış bir uslupla sormuştu )

Kemal tebessüm etti , Bakışlarını genç kadının gözlerinin içine doğru çevirmişti. Ağır ağır konuştu :

- Bu durup dururken ortaya çıkan bir şey değil.Ben tam on senedir bunun hayali ile yaşadım . Kabul etmen için seni zorlayamam .Ama ,bunun benim için ne kadar önemli olduğunu sana anlatamam . Lütfen nedenini sorma . Fakat sana şu kadarını söylememe izin ver , Hani idam mahkumuna sorarlar ya “son arzun nedir” diye , Ya da ölmekte olan birinin son vasiyeti gibi. İşte o kabil bir arzu benimki ,Öyle say ..

-Allah Allah , demek senin için bu o kadar önemli bir durum öylemi ,(Gülerek sordu) Peki ne yapacağız akşam akşam Şilede , Dünya nın bir ucu yaa.!..

- Lütfen ....Rica ediyorum .

Kemal o kadar içten ve yalvaran bir tavırla rica etmişti ki genç kadın dayanamadı , Bir müddet düşündü . Sonra kararını verdi . Ağır ağır konuşmaya başladı

- Bu gün , şu saat itibari ile önemli bir işim yok.Eve gidip dinlenmeyi düşünüyordum . Aslında yarın da tatil günüm ama , niye yarını da dahil etmek istiyorsun şile macerasına . Saat şimdi 16.15 Sanırım otuzbeş, kırk dakika sonra şilede oluruz .Peki neden Şile ? Bu taraflarda bir yerlerde de oturup konuşsak olmaz mı?

- Çünkü geçmişte sekiz buçuk ay kaldığım,o zaman zarfında , hep seninle tepedeki restorantta oturmayı o kadar çok hayal ettim ki . Beraberce yemek yiyip denizi ve mehtabı seyretmeyi düşünerek İstanbul dan ve senden ayrı kalmaya ancak o şekilde direnebildim ve bu benim için erişilmez bir fantezi gibi oldu. İşte ölmeden bu hayalimi gerçekleştirmenin düşüncesi bile beni hep mesut etti.

- Delisin sen ! Hem biliyormusun ? sen şileden tayin olup, İstanbula geri döndüğündü, ben bir hafta sonu oraya tek başıma gitmiştim. Şileyi biliyorum. Güzel bir yer. Hele şimdi bu mevsimde, daha sakin, ve daha güzeldir. Neden olmasın ...hadi gidelim..

-Gerçekten gidiyormuyuz?

-Evet neden olmasın.

-Yaşasın ! Allahım sana çok şükür .

Onun çocuklar gibi sevinmesine Handan hanım içinden güldü, Ah şu erkekler kaç yaşında olurlarsa olsunlar, hala bir yerlerde çocuk bir tarafları kalıyor diye düşündü.

-Handan .. bir istasyona yanaş da, bir yerlerden benzin alalım.Sonra yolda kalmayalım

- Kalmayız canım,kalmayız , benzin depom ful. Sabah işe gelirken almıştım.

Kemal içinden,Az önce Handanın farkında olmadan söylediği “ canım “ kelimesini bir kerede,içinde kendi kendine tekrar etti.”CANIIM” Sonra başını mutlu bir şekilde sağa doğru eğerek Eyvallah dedi . İşte şu andan sonra, yaşadığı her saniye bile, onun için hayatının en mutlu anları idi .Ve bir kazançtı. Mutluluk yaşam denilen uzun labirentin içinde tüm maddi değerlerinden daha kıymetli bir meta idi ama kaç kişi bunun farkına varıyordu ki . Ama her güzel şey gibi mutluluklar da anlıktı , bir meltem rüzgarı gibi bir an içinde , esip geçip gidiyordu. Zaten hangi beden sürekli mutluluğun cerbezesini kaldırabilirdi ki

- Kemal ,arabayı sen kullanmak istermisin

Kemal tebessüm etti , ve cevap verdi .

- Hayır canım,sen benden daha iyi kullanıyorsun. Ben otuz sene kullandım yeter . Son on senedir de elimi bile sürmüyorum. Yoruldu isen o başka tabi..

- Yok yorulmadım, araç kullanmayı seviyorum zaten ,

Ve işte rüyaları hakikat oluyordu. Şile yoluna girmişlerdi , Bir müddet daha , oradan buradan ve geçmişten . Ama sadece güzel şeylerdan konuştular, bir müddet sonra yolun büyüsü onları suskunluğa mahkum etti. Kimbilir ikisinin de kafasının içinden neler geçiyordu. Handan hanım ,Bu suskunluğa on dakika kadar dayanabildi

- Neden sustun kemal

- Yoo.. sana öyle geliyor. Dilim sustu ama kalbim şu anda seninle konuşuyor , ve bende onları

dinliyorum.Sen yüreğinin sesini duymuyormusun.

- Çok romantiksin biliyormusun .

- Evet biliyorum, bunu yıllar önce bir kere daha söylemiştin .

- Sen Hiçbir şeyi unutmazmısın .

- Eğer unutsa idim şu an yanında olabilirmiydim sanıyorsun .

Şileye vardıklarında hava çoktan kararmıştı. Önce limana indiler , aracı park edip sahil boyunca yürüdüler.Balıkçıları seyrettiler.Sonra acıktıklarına kanaat getirdiklerinde ,kemalin geçmişte sık sık uğradığı ve orada handanı hayal edip düşündüğü restoranta geldiler. İçersi kimse yok denecek kadar tenha idi. Restorant sahibi ilyas bey kemali görür görmez tanımıştı. Ayak üstü hoş beşten sonra garsonlara talimat vererek onlara mükellef bir sofra hazırlatmıştı .Loş kırmızı ışıkların hüküm sürdüğü restorantın içinde masaları iki şamdan ile aydınlatılmıştı. Ve deniz ürünlerinin yer aldığı bir menü ile sofra donatılmıştı. Ay gecenin orta yerinde ışıl ışıl parlıyordu. Denizin üstünde o kadar aheng li bir ışık oyunu yapıyordu ki. Sanki kemale bir şeyler söyler gibi idi. Arada başını kaldırıp mehtaba baktığında kemal zaman zaman ay dedenin ona göz kırptığı hissine kapılıyordu.İçecek olarak ikisi de kola yı tercih etmişti.Gerçi balık denilince nedense akla hemen içki gelirdi ama, o içkiyi bırakalı tam on altı sene olmuştu.Kola ile de pek ala keyif almak mümkündü.İlyas bey , kemalin geçmişte sık sık dinlemiş olduğu ,Muazzez Abacı nın ,HATIRALAR SARMIŞ DÖRT BİR YANIMI , BAKTIĞIM HER YERDE İZİN DURUYOR, BEN SENİ UNUTMAK İSTEMESEMDE ,BANA HER ŞEY SENİ HATIRLATIYOR” şarkısını teybe koyduğunda Kemalin mutluluğu bir kere daha perçinlenmişti. Çünkü şu anda şarkılarının kadını onun yanıbaşında idi .Onu hatırlamak için hafızasını zorlamasına lüzum yoktu. Çünkü hemen karşısında oturuyordu hayallerinin kadını . Bir an uzandı , handanın ellerini avuçlarının içine aldı ve onları okşadı , öptü. Tekrar incitmekten korkar bir hassasiyetle , ellerini masanın üstüne bıraktı. Gözlerinin içine baktı , sonra bakışlarını acele ile kaçırdı. Hani romantik insanlar derdi ya gözlerinin derinliklerinde boğulmaktan korkuyorum diye. Bunun sıradan söylenmiş bir söz olmadığını bir kere daha idrak etti. Ona gerçekten de , Handanın gözlerinin derinliklerinde boğulabilirmiş gibi geldi. Vakit bir hayli ilerlemişti, hesabı ödeyip kalktılar. Araba ile Şilenin içinde bir tur attılar , son bir kez daha limana indiler. Sonra dönüş yolculuğu başlamıştı.

-Bu gece için teşekkür ederim . Beni ne kadar mutlu ettiğini bilmene imkan yok .Her şey için çok teşekkür ederim.

-Asıl ben teşekkür ederim yıllardır böyle muhteşem bir akşam ve gece geçirmemiştim. Gelirken yoldaki patırtı içinde özür dilerim.Bu gecenin dışında başka Hiçbir şey konuşmayacağıma sana söz verdim ama pazartesi bana mutlaka uğramanı istiyorum.

-Tamam gene başa dönmeyelim lütfen .

- Seni tekrar görebilecekmiyim.

- Sanmam

- Neden arkadaşlığın, sadece bu günlük mü idi .

- Ne münasebet , yaşadığım sürece

- O halde, neden seni görebilecekmiyim diye sorduğumda , sanmam dedin ,aslında sende bir bakıma haklısında , Pekii.sana şöyle bir şey sorayım .Tamam , olumsuzlukları bir an için bir yana bıraktığımızı düşünelim. Onları yok sayalım..Sence bizim arkadaşlığımız Ya da , hadi gel sevgililiğimiz diyelim.uzun süreli olurmuydu . Birlikte mutlu olurmuyduk

- Kısa bir süre için evet ama uzun vadede hayır.

- Ne demek şimdi bu

- Bu şu demek, aslında her şey o şiileye geliirken yolda münakaşa sebebi olan “Hanım” yüzünden .

-Nasıl yani

- Bak , seni tanıdığımdan beri sana daime ya titrinle Ya da hanım hitabı ile seslenmeyi uygun gördüm. Çünkü , seni çok seviyorum ama sevgimin de ötesinde sana haddinden fazla saygı duyuyorum.Yani saygım, sevgimin önüne geçiyor. Seninle, senli benli olmayı yakışıksız buluyorum.ister buna nezaket de istersen başka bir şey . Çünkü sende en az benim kadar nazik ve kibar birisin.Sende saygılı bir insansın , belki de bana daha ilk günden çok saygın konumda yaklaştığın içindir, kimbilir. Çünkü birlikte çalıştığımız günlerde bizimle birlikte çalışan bir sürü insan vardı ama sen benim dışında onlara bana davrandığın gibi davranmıyordun, beni bambaşka bir yerlere oturtmuştun.Hem de ben bunları hak etmediğim halde bana öyle davranıyordun. Sana karşı ben nasıl bayağılaşabilirdim ki. İşte ben bu zinciri bir türlü kıramadım ve bu saatten sonrada kıramam . Aynı çatı altında çalıştığımız üç sene boyunca seninle aynı ekipte çalışmayı öyle istedim öyle istedim ki, bunun için ne kadar dua ettiğimi bile düşünemezsin. Gün geldi dualarım kabul oldu ,seninle son beş gün birlikte çalıştık ve beşinci günün sonunda sebepsiz yere birbirimize girdik Aslında o kavgamızın bile geçerli bir sebebi yoktu , ama oldu işte. Çünkü bizim kişiliğimiz menfaatlerimiz çatıştığında birbirleri ile didişmeye müsait. İkimizin de lider bir kişiliği var . Bu kişilik çatışması aramızda daima olacak . Bunun önüne geçemeyiz. Şair , boşunamı yazmış o şarkıyı sanıyorsun . “ SENİ UZAKTAN SEVMEK , AŞKLARIN EN GÜZELİ” diye . Haa.. Sakın aklına “menfaatlerimiz çatışırsa dedigimde” aklına maddi anlamda bir şey gelmesin aman haa..Dünyanın maddi şeyleri umurumda bile değil. Birini sevmek birlikte olmak demek değildir. Seni , senden ayrı , on sene boyunca hep sevdim , bundan sonrada seveceğim, hiç şüphen olmasın . Üstelik beni seviyor Ya da sevmiyor olduğuna aldırmadan seveceğim .

- Gerçekten mi

- Evet gerçekten beni seviyor olman Ya da olmaman önemli değil. Benim sevgim ikimizede yeter.

Bak birlikte olamayacağımıza delil olarak gösterebileceğim başka bir şey , çok daha önemli başka bir şey daha var

- Neymiş o

- Seni tanıdığımda otuz iki yaşında idin , o zamanda güzeldin , gençtin ve kapında bir sürü insan gözlerinin içine bakıyordu , sen hiç kimseye ilgi göstermedin.Kendini işine ve geleceğine odakladın.Bu senin için bir yaşam felsefesi haline gelmiş. Bir başka kişi ile birlikte olma düşüncesi bile sanıyorum seni rahatsız etti . Bu güne kadar evlenmedin . Bundan sonrada bunu düşündüğünü sanmıyorum. Çünkü sen yalnızlığını seviyorsun, Hayatının içinde bir başkasına ayıracak yerin yok yalan mı .

- Bu hem doğru hem de yanlış. Eğer ,bütün söylediklerin doğru ise o zaman seninle şu an ne yapıyorum o halde

- Çünkü benimde en az senin kadar yalnızlığımı istediğimi ve sevdiğimi biliyorsun . Çünkü sana illede gel birlikte ol demeyeceğimi, bunun için diretmeyeceğimi de biliyorsun .

- Evet biliyorum , senin beni tanıdığın kadar bende seni tanıyorum . Ve bende seni , tıpkı senin beni sevdiğin gibi seviyorum. Bana uzak dur ama ruhumdan ayrılma sakın .

- Ne dersin Handan hanım ikimizde kafadan az biraz çatlak olabilirmiyiz .

- Bilmem buna sen karar vermişsin zaten , başka ne diyebilirim ki

Handan hanım aracı Kadıköy iskelesine yanaştırdığında , kemalin sözlerinin bitmesini bekliyordu. Öyle yorulmuştu ki eve gidip uzanmak için can atıyordu.

- Kemal , pazartesi bana mutlaka uğra o filmleri birde ben çekeyim. Canım sıkıldı bu işe .

- Sana bir şey söyleyeceğim ama ne olur bu gecenin hatırına kızma bana ne olur söz ver lütfen .

- Söyle , gene ne yumurtlayacaksın bakalım

- Söz ver kızmayacağına

- Kızmam .. kızmam ...söz

- Sana gösterdiğim filmler benim değildi .

- Biliyorum senin olmadığını ,

- Biliyormusun . ( Kemal şaşırmıştı) kızmadın mı .

- Kemaaall , Sen beni aptal mı sanıyorsun . Senin karşında üç günlük bir Doktor yok.Üstelik benim branşım olan bir konuda bana yalan söylemeğe çalıyorsun .

- O halde neden , ille de film çekelim diye ısrar ediyorsun . Ve buna rağmen yine de benimle şileye kadar geldin . Seni çok seviyorum gerçekten de çok seviyorum

- Ediyorum , çünkü içime bir kuşku düşürdün . O yüzden ısrar ediyorum.Seninle geldim çünkü bana on sene evvel şile ile ilgili bir hikaye yazıp vermiştin öyle güzel tasvir etmiştin ki , bunu yaşamak istemiştim.. Hadi artık uzatma Pazartesi gel seni mutlaka i bekliyorum .

- Tamam geleceğim ama söz vermiyorum, seni telefonla arar bildiririm. Hadi şimdilik Hoşçakal kendine iyi bak .

kemal , Rıhtımdaki gişelere doğru yürürken , Handan hanım oradan uzaklaşıp gitmişti bile . Gecenin büyüsünden, karşıya geçecek vapur olmadığını fark etmesi uzun sürmedi . Taksi Durağına doğru seyirtti . Bir taksiye atladığı gibi doğru evin yolunu tuttu . Kendisi tatsız bir mizansenle , sebepsiz yere doktor hanımın içine bir kuşku düşürmüştü ama . Doktorun duyduğu kuşkuya ,kendi de kapılmıştı .Bütün bir hafta sonunu vesvese ile geçirdi . Pazartesi günü Handan Hanımın yanına gitmek yerine özel bir hastaneye gitmesi bir oldu . Ve yaşam ile şaka olamayacağını acı bir şekilde öğrenmesi onu şok etti. Gerçekten de henüz başlamakta olan bir Akciğer Sea sına (kanseri) yakalandığını öğrendiğinde dünyası başına yıkılmıştı. Yinede boş verdi. Hayatının rüyasını iki üç saatliğine de olsa yaşamıştı ya .Bu da ona yeterdi.

*************************

Friday, August 22, 2008

ELVEDA ZAMANI , ÇÜNKÜ TUS KAZANILDI

Sağlık ocağında tatlı bir telaş vardı. Günlük mesai saati bitmişti.gece nöbetçisi Doktor Handan hanım tus imtihanını bir kere daha kazanmıştı , geçen sefer kazandığında bir hayli uzakta olan bir eğitim hastanesi acil servisine tayini çıkmıştı, ve gitmiştide ama yoğun ve çok yorucu olduğu için iki ay sonra vaz geçip gene şimdiki çalıştığı yere geri dönmüştü. çoğu kişi onun bu uzmanlık eğitiminden vaz geçişini ,orada geride bıraktığı biri için yani ona olan hasretinden bıraktığını konuşuyordu.Kimi yorucu ve yoğun iş ortamı desin kimi başka bir şey, yani hasret .. Ne denirse densin bunun en doğrusunu gene Handan hanımın kendisi biliyordu.
Fakat ,bu sefer gitmekte gerçekten kararlı idi, çünkü aradan geçen zaman zarfında o bahsi geçen kişi ile yani kemalle ,defalarça bir barışık bir dargın kalması onuda kemali de artık iyice yormuştu.Herhalde yollarının şöyle yada böyle bir şekilde ayrılması en iyi olan şeydi.
İşte bu Akşamki tatlı telaşın nedeni Doktor hanımın odasında verdiği veda partisi idi. Yakın dostları ve gece mesaisinde çalışan diğer personelin hepsi davetli idi.Bir tek kemal bu davete icabet etmemişti.sağlık ocağının kapı girişinde oturuken aklı yukardaki partide idi , içi içine sığmıyordu ama ,sanki gururu onun yukarı çıkmasına, handan hanımı tebrik etmesine mani oluyordu . Nasıl tebrik edebilir,nasıl sevinebilirdiki .Nihayetinde on gün içinde doktor hanım burdan ayrılacak ve bir daha kendisini ömür boyunca göremeyecekti.ve Onun yokluğuna alışması sanıldığı kadar kolay olmayacaktı. o bu düşünceler içinde iken , baş ucuna hemşire Sevgi hanımın dikildiğini fark etti . Hemşire hanım elindeki tabağı ona doğru uzatıyordu.

- Bu sizin kemal bey.

Kemal göz ucu ile hemşire hanımın elindeki tabağa öylesine bir baktı , içinde pasta, bir iki kek parçası ve susamlı galete vardı .Diğer elinde ise kola dolu bir bardak tutuyordu.

-İlgine teşekkürler , istemem geri götürün.
- Yaa...! saçmalama , almazsan Çok ayıp edersin
- Bu getirdiğin tabaktan , Davet sahibininin haberi varmı..? yoksa gizlicemi getirdin?

Hemşire hanım , kemale şöyle ters bir şekilde imalı imalı baktı.

- Merak etme bana kalsa sana zırnık vermem de , sen gene doktor hanıma dua et . O, özellikle sana vermemi istedi
-İnanayımmı.
- Bana ne , ister inan, ister inanma ,senin bileceğin bir iş, ben buraya bırakıyorum, ama terbiyesizlik edip te bir yerlere dökmeyesin,ve az sonra sende yukarı gel . Handan hanım senide çağırıyor
-Beni çağırıyormuş..hıh..
- Amaaan senle uğraşamam , kaprisli adam sende

Sevgi hanım yukarı çıktığında, kemal hemşire hanımın arkasından öylece boş boş bakmağa başladı.Derin bir düşünce içine dalmış,hüzünlenmişti, Doktor Handan hanım bir kaç güne kadar gidiyordu artık,Bir an yukarı,onun yanına çıkmağa niyetlendi isede vaz geçti. Bunca kavga ve münakaşa,ve dargınlıktan sonra ne anlamı vardıki . Aslında kavgaları bile birbirlerine itiraf bile edemedikleri bir takım gerçeklerden kaynaklanıyordu ve bunu bilmek bile ızdırap veriyordu. Yukardaki parti bir saat sonra bitmiş, herkez işinin başına dönmüştü.Doktor hanım kutlama için dışardan gelen arkadaşlarını yolcu etmek için alt kata indiğinde,Kemal onunla göz göze gelmemek için başına çevirdi. Bahçeye kadar inip, gelen misafirlerini Ugurlayan, Handan hanım kemalin yanından yine sessizce geçip yukarı kata, odasına çıktı. Kemalin Yanında oturan Sağlık Memuru Mustafa bey

- Seninki, yanından geçerken sana doğru bakmayı ihmal etmedi,bak genede , aklı sende kalmış.Bence bu gece bu dargınlığı bitirin artık .

Mustafa bey, Sağlık ocağında kemalin hem en iyi dostu vede en büyük dert ortağı idi.Onun bütün olan biten her şeyden haberi vardı . Dargınlığı bitirin demesi kemali biraz olsun yumuşatmıştı ama durduk yerdede gidip bunu kendisi başlatmak ona zor geliyordu.Gururu incinecekmiş gibi geliyordu. bu yüzden kararsızdı.
Gece boyunca Doktor hanım gelen hastalara bakmak için, alt kata bir kaç kere inmişti. Kemal, ona doğru göz ucuyla,bile olsun bakmamıştı , en azından baktı isede bunu doktor hanıma sezdirmemişti.
Saat on ikiye doğru, sona kalan,diğer davetlilerini de ugurlamak için tekrar bahçeye kadar inen doktor hanım. Üst kata çıkmak için kemalin yanından geçerken.Kemal gene başını sağa doğru çevirip göz göze gelmemek için büyük bir uğraş veriyordu.Aklı birazdan yanından geçmek üzere olacak handan hanımda idi .Bir şeyler,sanki zorla bakışlarını ona doğru çevirmeğe zorluyordu.. kemal kendi içinde büyük bir mücadeleye başlamıştı. Gururu : " Sakın bakma, bırak yanından öylece geçip gitsin" derken Hisleri ise " O, Şu an, tam karşında , Belki bu son görüşün, belki bir daha ki nöbet gününüzde, onu göremeyeceksin.... Bak...çevir başıni ona bak.. gözlerine, gözlerinin içine bak.." diye onu sıkıştırıyordu. Sonunda içindeki kavganın galibi, gururu değil hisleri olmuştu, dayanamadı ve başını ve bakışlarını ona doğru çevirdi, Bir anda ,handan hanımla göz göze geldiler.O an sıcacık bir alev dalgası bütün vucudunu sardı ,adeta alev alev yanıyor gibi idi ,Heyecanandan, yüzü kızarmış,ve terlediğini hissetti.Handan hanımda onun gözlerinin içine içine bakıyordu. Ne yapacağını nasıl davranacağını şaşırdı.Adeta donup kalmış gibi idi . Damarlarındaki bütün kanın çekildiğini zannetti.Bu heyecana daha fazla dayanamayacaktı.
Gözlerini , tam ondan kaçırıyordu ki , Doktor hanımın ona gülümsediğini fark etti.Genç kadın sağ gözünü hafifçe kırpıp, başını belli belirsiz iki yana doğru silkelerken."Naaber....Nasılsın " Der gibi bir işaret yaptı. Kemal ,onun böyle yapacağını, rüyasında görse inanamazdı.Şimdi deminki şaşkınlığı bir kat daha artmıştı.Hiç böyle bir hareket beklemiyordu. Ne yapacağını ne düşüneceğini şaşırdı , ama bir şey vardi ki bunu hissediyordu.Hemde bütün yüreğinde hissediyordu.Çok ama çok mutlu hissetti kendini . Keşke şimdi ölsem diye düşündü . Bundan daha mutlu bir anı ömrüm boyunca yakalamam imkansız diye geçirdi içinden ..
Bir anda iç güdüsel ve elinde olmadan, Bu hareketi yapan Handan hanımda, yaptığından utanmış olmalıydı ki ordan koşar adımlarla uzaklaşıp , üst kata , odasına çıktı.
Bir müddet sonra, gelen bir başka hastaya bakmak için tekrar aşağı inen doktor hanım, hastayı muayene edip gönderdikten sonra. Üst kata odasına çıkacağına,dış kapıya yöneldi, tekrar kemalin yanında geçip, bahçede gezintiye başladı,Elinde cep telefonu ve birisi ile konuşuyordu. Bahçede volta atar gibi gezinti yapıyor,arada kaçamak bakışlarla ve göz ucu ile kemali sözüyordu.Sanki yanına gelmesini bekler gibi bir hali vardı. oysa konuşmasını kendi odasında da tamamlayabilirdi.

Sağlık memuru Mustafa bey,

- Bence artık yanına gidip, Doktor hanımı tebrik et , Böyle olmuyor... bana kalırsa ayıp ediyor gibisin.
- Mustafa ağbi , gitmesine gideyimde , ya beni terslerse
- Saçmalama artık...Bu saatten sonra terslemesimi kalmış. O artık bu günden sonra misafir sayılır . kalk durma yanına git. Bende kalkıyorum zaten, odama geçip kitap okuyacağım biraz.
Mustafa bey gittikten sonra, kemal bütün cesaretini toplayıp ayağa kalktı . ve Handan hanımın yanına kadar geldi, Yüzünde bir gülümseme ifadesi belirmişti.

- İyi geceler Doktor hanım.

Kemalin yanına geldiğini gören handan hanımda ona tebessüm ederek mukabele etti. Aslında işin en zor tarafı şimdi başlıyordu. kemal söze nereden başlaması gerektiğini bilmiyordu.Yaklaşık 3.5 aydır tek bir kelime bile etmemişlerdi.Üstelik gece boyuncada yanına çıkıp onu tebrik te etmemişti .

sonunda istemeden ağzından bir kaç cümle döküldü.

-İyi geceler Doktor hanım.Siz mi özür dileyeceksiniz ,yoksa ben mi özür dilemeliyim.... Pardon , Öncelikle sizi tebrik etmem gerekirdi .Özür dilerim..Bir an için söze nereden başlamam gerektiğine karar veremedim de.
Handan hanım şaşırmıştı , bu özür dileme de ne anlama geliyorduki . Bununla neyi kast etmişti.
- Tebrikleriniz için teşekkür ederim, ama bu özür meselesine bi mana veremedim. Hangi konuda sizden özür dilemeliyim anlayamadım .
- Geçen tartışmamızda, beni görevde iken içki içmekle suçlamıştınız unuttunuzmu.Sonra bana inanmayıp ben gittikten sonra içtiğim bardağı koklamıştınız.Oysa ben içkiyi bırakalı tam on sene oldu ve ben daima kola içerim.
Handan Hanım birden şaşırdı mahçup olmuştu.Söyleyecek bişey bulamadı.Sadece sitem etmekle yetindi.
- Aşkolsun kemal bey bunca zaman sonra, beni yeniden suçlamak içinmi yanıma geldiniz. Hemde böylesine sevinçli bir günümde. Neyse... genede sizden özür dilerim. Aslında ben öyle demek İstememiştim. Bir yanlış anlaşılma sonucu o günki sohbetimiz öyle bir boyut almıştı. Sahi , peki nerden biliyorsunuz , siz gittikten sonra bardağınızı kontrol ettiğimi.

- Boş verin burda hiç bir şey gizli kalmaz. Aslına bakarsanız , demin söylediğim şey, yani benim içki içiyor oluşumu düşünüyor olmanız, umurumda bile değil. Ben sizinle bir sohbet vesilesi açmak için Lüzumsuz ve manasız bir bahaneye sarıldım , hepsi bu. Yoksa amacım sizi kızdırmak ve yeniden gücendirmek değil.
- Ama bunu öyle çok yaptınızki .

- Lütfen bu seferde, sen beni utandırma.Bırak her şey geçmişte kalsın . Birbirimizi daima güzel şeylerle hatırlayalım.Şunun şurasında belki bu geceden sonra , bir daha görüşme şansımız bile olmayacak.yollarımız ebediyyen ayrılacak .
- Evet haklısınız.gerçektende bu manasız sözlere lüzum yok.Bende hatıralarımda , bu yeri ve sizi daima güzel şeylerle hatırlamak istiyorum.
- Doktor hanım...Biliyormusunuz , size bir şey itiraf etmek istiyorum. Gideceğinize, sizin adınıza Hem, seviniyorum, Hemde,kendi adıma üzülüyorum.Yani içimde çok garip bir duygu var. İnsan aynı anda iki farklı duyguyu yaşayabilirmi diye hep merak eder dururdum. Demekki olabiliyormuş.
- Neden üzüldüğünüzü anlayamadım ,
- Sizce neden olabilir ..... Bir kaç gün sonra burdan ebediyyen ayrılacaksınız, ve ben sizi bir daha göremeyeceğim. Benim için artık buranın hiç bir anlamı kalmayacak.
- İyi ama burda nöbetlerimizde,birlikte iken de beni zaten gün boyu görmüyordunuzki..Ancak akşamları bir kaç saat , O'da alt kata bahçeye inersem veya kapı önündeki banka oturmaya inersem görüyordunuz. yani değişen fazla bir şey yok
- Öylemi sanıyorsunuz. Sizi,ben burada iken gün boyu görmemiş olsam bile , sizin varlığınızın bu dört duvarın arasında olduğunu bilmek bile bana huzur veriyordu.Bu bina sizin varlığınızla bir anlam kazanıyordu.Sizden sonra burası sadece bir taş yığını olarak kalmaya mahkum.
Kemalin bu sözleri üzerine Handan hanım hafifçe gülümsedi.
-İyi ama benim tus imtihanlarına girmemi en çok siz istediniz, hatta zorladınız.Ve bende sizin sözünüzü dinleyip girdim. Şimdi bu üzülmeniz niye. Sanırım bunu benden , ya kurtulmak için istediniz ? yada kazanamayacağımı düşünmüş olmalısınız ..?
- Sizden kurtulmayı istemekmi.... Öylemi düşünüyorsunuz........Bunun için bir yorum getirmeyeceğim. Şahakesper''in hamlette yazdığı gibi "Olmak yada olmamak işte bütün mesele bu"..! Yani "Kalmak yada gitmek",İşte bütün mesele bu. Evet, bence,benim için en büyük mesele bu....!Bu yüzden demin söylediklerimi bir kez daha tekrar etmeyeceğim. Kazanamayacağınızı bir an bile düşünmedimki. Sizin en büyük zorlukları aşacak azim, cesaret ve zekanızdan hiç şüphe duymadım.İki kere üst üste kazandınız. Gelecek sene girseniz gene kazanırsınız. İşte ben bunu bildiğim için sizi zorladım...Geçen sene kazandığınızda ,vaz geçmeniz beni çok üzmüştü..Umarım bu sefer,vaz geçmezsiniz..Sizi görmemek bana ne kadar zor geliyor olsada .. lütfen bu sefer vaz geçmeyin devam edin.

- İlginize teşekkürler, üzülmeyin nihayetinde İstanbulun içindeyim ve gene görüşürüz . Arada sizi ziyarete gelirim. siz gelirsiniz.Gene görüşürüz..
- Keşke olabilse ama , bunun olacağını sanmıyorum. çünkü , siz buradayken bile benden kaçıyordunuz, zaten kırgınlığımızın esas sebebide bu değilmi idi .Nerde kaldıki gittikten sonra görüşme imkanı doğsun
- İyi ama kemal bey , unutmayınki burada sadece ikimiz çalışmıyoruz. bizden başka insanlarda var ve böyle ufak yerlerde bu tür dostluklar her türlü spakülasyona açık şeyler.Aslında kırgın gibi olmamızın sebebide bana kalırsa bu ve siz bunu sanırım fark edemediniz. Bu geceki sohbetimiz bile kimbilir yarın gün boyu nasıl yorumlanacak , hiç düşündünüzmü.
- Yarın nasıl yorumlanacak..Evet haklısınız yarın nasıl yorumlanacak.. O zaman şu ana kadarki konuşmalarım için sizden özür dilerim,Yani sizi yeterince lafa tuttum, ve sanırım bana yeterinden fazla zaman ayırdınız. Bunun için teşekkür ederim. ayrıca , sizi rahatsız ettiğim için tekrar tekrar özür dilerim.

- Bak gene aynı şeyi yapıyorsun. olayları hemen kendince yorumluyorsun ve bundanda alıncak şeyler çıkarıyorsun. Ayrıca ,Sözlerime dikkat etmiyorsun. Ben senden zerre kadar rahatsızlık duymuyorum . Aksine seninle sohbet etmek benimde hoşuma gidiyor. Ben sadece ,bu güne kadar yapılan veya yapılabilecek dedikodulardan endişe ediyorum hepsi bu.Ayrca sizden rahatsızlık duymuş olsa idim, size telefon numaramı verirmi idim. Benim en yakın arkadaşlarımda bile telefon numaram yok bunu biliyormuydunuz.
- Evet..Aynı şeyi yapıyorum, haklısın..Peki bunu söylemek zorunda mı idin. Yarın nasıl yorumlanacak...? Nasıl yorumlanacaksa, yorumlansın....Biz kötü bir şeymi yapıyoruz . Sohbet etmenin neresi kötü,neresi ayıp.. Hem allah aşkına , nasıl bir çelişki içinde olduğunun farkındamısın.. Beni hem en yakın dostlarından,arkadaşlarından daha yakın bir yere koyuyorsun..Hemde ............Her ne ise sanırım bu sohbet yeterinden fazla uzadı. Dediğim gibi tekrar rahatsızlık verdiğim için özür dilerim..

-Biliyormusun işte bizim tek sorunumuz bu, hiç bir sohbetimizi münakaşaya çevirmeden bitiremedik. Bunu ya sen başlatıyorsun.. yada ben..!Ne fark ederki.. oluyor işte.. Ayrıca , tanıştığımız o ilk günlerdeki iki insan değiliz. Bunu burdaki herkez fark etti.. Hemde bizden çoook..çok önce...Ama bizim fark etmemiz... ? Neyse fazla söze gerek yok bazen , bazı şeyleri kelimelere dökmek hem gereksiz, hemde yersiz..İşte bu yüzden , Dikkatli olmayı istemek ,ve öyle davranıyor olmak bana daha akılcı geliyor..Unutma hayat devam ediyor ve yarının ne getireceği hiç belli olmaz.Düşündüklerin.. hissetiklerinse bence doğru olan o . Bu benim içinde senin içinde bir başkası içinde geçerli tek kuraldır.Duygulardan cümle kurmak imkansızdır.Ve ayrıca bana,durmadan , Doktor Hanım.. Doktor Hanım demekten de vaz geç . Adım Handan.Anlaşıldımı Kemal Bey..........

Kemal Handan hanımın son cümlesine elinde olmadan tebüssüm etti.Cevap vermedi..Çünkü bunu özellikle , kasıtlı yapıyordu. Ve Handan hanımda bunu farkına varmıştı.
Kemalin, bunlara ilave edeceği bir şey kalmamıştı. Ama o son iki cümleyi duymak onu bir hayli mutlu etmişti." .Düşündüklerin.. hissetiklerinse bence doğru olan bu. Bu benim içinde senin içinde bir başkası içinde geçerli olan tek kuraldır....Duygulardan cümle kurmak imkansızdır.." Mevzuyu ister istemez değiştirdiler. ve baheçede gezinerek bir saate yakın değişik konularda konuşmaya devam ettiler..Biraz önceki ,fırtına başlangıcı ortam dağılmış,ikiside sakinleşmişlerdi.
Aylar sonra aralarında o güne kadar hiç dargınlıklar yaşamamış iki insan gibi sohbet etmişlerdi.Zaman,zaman güldüler.Hüzünlendiler, birlikte çalıştıkları zamanlardaki anılarını tazelediler.
O geceden sonraki olaylar şöyle veya böyle ceryan etmişti, ama hepsi birer ayrıntı idi.Esas olan o gece idi. Bir daha asla o fırsatı bulamamışlardı.Zaman zaman yeniden,sahte dargınlıklar sahte kırgınlıklar yaşadılar.. Çünkü şartlar öyle icab ettiriyordu . Kemal o sohbet ile , Handan hanımın neler hisettiğini bilmiyordu ama kendisi çok mutlu bir gece geçirmişti. ve düşündükçe hala mutlu oluyordu.
Ama onun son bir veda konuşması olacağını ikiside biliyordu. Ve Öylede olmalıydı. Zamansız Ruhani itiraflar , Reel ve ölümlü gerçeği, kacınılmazda olsa her zaman alt üst ederdi, ama sonunda realite bildiğini okumaya devam ederdi. Kemal ,aradan geçen on sene sonra bile hala o geceyi anımsıyordu. Ve arada aklına estikçe bir şarkı mırıldanıyordu." seni uzaktan sevmek aşklarin en güzeli..alıştım hasretine gel desen gelememki"Evet,belki onlara kalsa gelmez,gelemezlerdi .Ama,hayat devam ediyordu.Ve,kader,belki Bir gün, ikisininde kaçamayacağı bir çıkmaz sokakta onların yolunu kesiştirebilirdi..Geleceği, yaşamadan Kim bilebilirdi ki.... Çünkü hala hayatta ve hala, yalnızdılar........

*********************************************

Not: Yukardaki hikaye "KARMAŞIK DUYGULAR" Adlı romandan uyarlanmıştır
A.KE.DO
23.02.2007

Monday, July 16, 2007

MİNÜBÜSTE KİKİRDEME

Şemsettin yirmidört saatlik nöbet yorgunluğundan sonra kendini eve bir an evvel. atmak telaşı ile münübüse daldı.En arka sıralardan birinde yer bulup koltuğa kendini bıraktı. Yanında oturanların kıpırdamak gibi bir niyeti yoktu, ama önce oturdu sonrada iyice bir yerleşti.Arkasına yaslanarak eve gidene kadar, şöyle bir şekerleme yapmak amacıyla gözlerini tam kapatıyordu’ki, münübüse, kendisi ile beraber binenlerin içinde çok güzel bir bayanında olduğunu gördü.Genç kız, oturacak yer olmadığı için geldi, Şemsettin tepesine dikildi . Önce bir hamle yapıp yer vermek istedi ama öylesine yorgun ve bitkindi’ki ,birden vaz geçti ve erkek sadizimi öne çıktı . içinden kendi kendine söylendi:
“ Ne gerek var . varsın ayakta kalsın, zaten o otursa ben ayakta kalmayacakmıyım.Ne olacak yani, yer versem bana bir teşekkür etme tenezzülünde bile bulunmayacak”
Diye, içinden geçirip, Bir hanıma yer vermemiş olmanın utancını öylesine örtüp, vicdanını rahatlattı sonra omuzunu silkeleyerek boş verdi, arkasına iyice bir yaslandı gözlerini kapattı.Hem gözlerinin yorgunluğunu gideriyor hemde düşünüyordu. Birden aklına sevdiği kadın geldi ve onu düşünmeğe başladı . Zaten kadınlara düşmanlığı’da sevdiği kadının, onu umursamamasından kaynaklanıyor gibiydi.Bir an onu ve aralarındaki ilişkiyi düşündü .Sevdiği kadın olan Dürdane ile bir meseleden dolayı tartışmışlar ve ondan sonra, kadın altı ay boyunca bir kere olsun,onu aramamıştı.Her seferinde arayan Şemsettin’di ve kadın onun her aramasında’da onunla hiç bir şey olmamış gibi yine konuşuyordu ama,Kendisi bir türlü aramak istemiyordu. O’da kadın egosunu her halde öyle tatmin ediyor gibiydi. Birden şemsettin kadının kendisine karşı tavrını yumuşatmak amacıyle, kafsının içinde bir takım planlar yapmaya başladı. Evet,tek çözüm yine her kadında var olan analık duygularını ve şefkat duygularını istismar edecekti.Eve gider gitmez ona telefon açıp sitem edecek ,kendi perişanlığını ona uzun uzun anlatacak,her zaman yaptığı gibi, yine kendini kadına karşı acındıracaktı. Yaptığı iyi bir şey değildi ama, o bir kadına asla zorla bir şey yaptıramayacağını biliyor ve mağdur insan rolü oynuyordu.Ona ancak böyle ulaşabilirdi kadın altı ay boyunca Şemsettin’in bu halinden sıkılmıştı ama yinede bir erkeğin kendisine muhtaç olmasından sanki zevk alıyor gibiydi.Yinede Şemsettin’in halinden tam emin olamadığından kırmamak için onunla uzun uzun konuşuyor ona moral veriyordu.Aralarındaki sevgi ilişkisi ise çoktan bitmişti bile bunun ikiside farkındaydı ama Şemsettin henüz aşk deprasyonlarını atlatamadığı için,onu bu kadar sık arıyordu.Ölmüş bir aşkın dirilmesi için acaba son bir umut varmı diye uğraşıyordu. .Aslında ikiside birbirlerine rol yaptıklarını çok iyi biliyorlardı.ama alışkanlaklar o kadar kolay terkedil miyordu. Şemsettin Kafasının içinde telefon açıp konuşmağa başlamıştı bile :

- Alo Dürdanem nasılsın
- Sağ ol iyilik sağlık sen nasılsın
- Bende iyiyim,Neden aramıyorsun beni , bak senden elli defa özür diledim.Gönlünü almak için binbir kılığa girip her türlü şaklabanlığı yaptım ama nafile bir kere olsun aramadın, ne olur arasan.
- Aramak isterdim ama,öyle meşgülümki telefon açmağa fırsat bulamıyorum..
- Meşgulmüsün, her ay 163 otomatikten öğreniyorum en az beş altı milyon lira telefon faturası ödüyorsun. Onlar, her kimse, konuşurken meşgul değilsinde beni arayacağın vakitmi meşguliyetin depreşiyor.

Şemsettinin kendi kendine sorduğu soruya kafasının içinde konuştuğu Dürdane cevap vermedi, ona cevap verdirmedi. Hala konuşmaya devam ediyordu ama vurucu cümlesini henüz söylememiş onu sona saklamıştı.

-Senin bu tavrın beni öldürüyor kendimi bir hiç gibi hissetmeğe başladım, bana adeta bir pislik muamelesi yapıyorsun
- Estağfurullah, Şemsettin o ne biçim söz öyle
- Estağfuru, Mestağfuru yok , öyle.Kendimi bir hiç, bir çöplük gibi hissediyorum. Çok acımasızsın, Bundan sonra aşkımı içime gömüp canıma kıymaya karar verdim, Böylelikle benden ebediyen kurtulacağın için sonsuza kadar sevinebilirsin,.. elveda.... Seni üzdüğüm için beni affet,ve hakkını helal et .
- Lütfen Şems ... böyle konuşma beni üzdüğünün farkındamısın..

Şemsettin hergelesi, finali tam yerli film sonlarına benzetmişti. Dürdane onun böyle konuşmasından üzülmüş gibiydi. Şemsettin bir an keyiflendi. İşte gene onun en hassas tarafından yakalamıştı,Ve bunu sonuna kadar oynamaya karar verdi. kafasının içinde yeni diyaloglara yer açmak için beynindeki düşüncelerini, bir bir istifledi . Oturduğu koltuğa şöyle bir yerleşti.Keyiften sırıtmaya başlamıştı. Dürdane galiba yumuşayacaktı. İçinden ” oldu bu iş dedi” Deliler gibi kendi kendine tebessüm ediyordu. Kafasının içindeki düşünceler öylesine yoğundu’ki, adeta onları bir araya getirmekte zorlanıyordu. kapalı olan gözlerini, şöyle bir açıp dikkatini toplamağa çalıştı.Ama hala güldüğünün farkında değildi .Birden münübüse beraber bindipte yer vermediği güzel bayanla göz göze geldiler. Genç kadın sebebsizce kendi kendine gülen bu adama meraklı gözlerle bakıyordu. Şemsettin genç kızın meraklı bakışını umursamadı boş verdi .Tekrar gözlerini kapattı. Konsantresini bozup kafasının içindeki düşüncelerin dağılmasını istemiyordu ama,Birden genç kadının ona meraklı gözlerle garip garip bakması aklına geldi.. biran yine gözlerini açıp genç kıza baktı.Yine göz göze geldiler. Şemsettin genç kızın şaşkın şaşkın kendisine bakıyor olmasına elinde olmadan yine gülümsedi .Ama birden Kendi garip durumunun farkına vardı.Kafasını sağa sola salladı öyle ya kim olsa meraklı gözlerle bakardı. Genç kız haklıydı, Buna rağmen, bu sefer’de onun meraklı haline sırıtmağa başladı.Şemsettinin gözleri kapalıydı ama oda korkunç bir arzu ile genç kızın hala kendi kendisine bakıp bakmadığını merak ediyordu.sonunda dayanamadı,acaba hala, bakıyormu diye, gözlerini açıp yüzüne bir kere daha bakmak istedi. kafasını kaldırıp baktı, Genç kız, yine ona şaşkın şaşkın bakıyordu. Şemsettin dayanamadı gülmesini sürdürdü. Genç kız birden,onun bu sebesizce gülmesini üzerine almağa başladı. Acaba adam banamı gülüyor diye , üstüne başına göz gezdirdi,sağına soluna baktı.Acaba bir yırtık sökük vardı’da onamı gülüyordu. Orasını burasını çekiştirmeğe başladı . Genç kadın sanki tik’e yakalanmış gibiydi.Durmadan sağına soluna bakmağa devam ediyordu. Çantasından ufak bir ayna çıkarıp yüzüne,uzun uzun baktı . Makyajını kontrol etti. Hiç’te,acaip bir durumu yoktu . Peki bu adam neden bana bakıp bakıp gülüyor diye içinden geçirmeğe başladı. Kızmağa başlamıştı, ama elin adamına, elin yabancısına ne söyleyebilirdiki , Masum masum başını öne eğdi, ama yine göz kapaklarının altından Şemsettine bakmadan edemiyordu. Şemsettin’in aklından, Dürdane çoktan uçup gitmişti bile . Genç kadın o kadar güzeldi’ki , Böyle bir kadını bırakıp,şimdi, Dürdaneyi düşünmenin sırasımı diye içinden geçirdi. Ama kadının kendi kendine yaptığı şeylere daha fazla gülmeğe başladı. Şimdi minübüsün içinde, ikisi arasında sessiz bir sinir harbi başlamıştı. Kadın garip garip ona bakıyordu. Şemsettin’de sebebsizce gülmesine,şimdi bir sebeb bulmuştu. o’da genç kadının şaşkın ve masum haliydi. birden Kadının bu haline acıdı.Onu rahatlatmalıydı, Kafasını kaldırıp kadına baktı, Sağ işaret parmağını kafasına doğru göstererek sağa sola çevirdi. Genç kıza, “Ben deliyim ondan gülüyorum” der gibi bir hali vardı. Şemsettinin yaptığı bu hareketten sonra genç kız, rahatladı.Gerilmiş sinirleri adeta boşaldı. Aniden,Kikirdemeğe başladı, Bir yayın boşalması gibi kikirdeme ile başlayan tebessüm biraz sonra yerini hızlı hızlı gülmeğe bıraktı . Bir yandan Şemsettin bir yandan’da, Genç kız, Birbirlerine iki yabancı insan, sebebsizce kahkahalarla gülüyorlardı. Minübüsün içindeki diğer insanlar bu kahkaha fırtınasınının sebebini anlamak için meraklı gözlerle onlara bakmağa başladılar . İkiside öylesine kendilerinden geçmişlerdi,ki kimsenin, kendilerine bakıyor olmasına aldırmadan gülmelerine devam ediyorlardı . Sonunda Şemsettin dayanamayıp genç kıza seslendi :

- Gelin biraz da siz oturun..
- Yoo......... rica ederim rahatsız olmayın.
- Aman efendim estağfururllah rahatsızlık ne demek

İkisi birbirlerine kırıtırlarken Şemsettinin yanında oturan adam, biraz sonra inmek amacıyle kalkınca mesele kendiliğinden hallolmuştu. Genç kız oturdu Şemsettin:

- Biliyormusunuz ben deliyimde onun için gülüyordum , siz benim kusuruma bakmayın,pek kimseye zararım dokunmaz
- Ay.. inanmıyorum
- Neye inanmıyorsunuz
- Deli olduğunuza
- Haklısınız bende inanmıyorum ama her kez öyle diyor.
- Cidden delimisiniz
- Vallahi , Billahi ..deliymişim
- Allah Allah böyle yemin ederek deli olduğunu söyleyen adama ilk defa rastlıyorum. Hayret hiçte belli olmuyor
- Gördünüzmü bakın, sizde inanmaya başladınız bile
- Ne diyebilirimki , cidden delimisiniz
- Bilmem .....siz ne dersiniz..?
- Konuşmalarınız, çok mantıklı geldi bana ama bilinmez ki. neyse geçmiş olsun o zaman
- Sağolun,Yolculuk ne tarafa
- Fatihe,.......... işe gidiyorum.
- Ne güzel.. bende o tarafa gidiyorum, size yol arkadaşlığı yapmamın bir sakıncası varmı .
- Var tabi,
- Neden
- Yalan konuşuyorsunuz da onun için
- Hangi konuda
- Minübüse binerken Edirnekapıda ineceğinizi söylediniz , şimdi Fatihte işiniz olduğunu söylüyor sunuz. Bu yalan değilmi.
- Haklısınız ama demin dedim size ben deliyim diye ne söylediğimi bilmiyorum. O, yüzden kusuruma bakmayın.
- Sizin deli filan olduğunuzu hiç sanmıyorum ama bir şeyi iyi biliyorumki bana asılıyorsunuz gibi geldi.
- Haklısınız bende aynı fikirdeyim. ama buna değecek kadar güzelsiniz.

Genç kadın birden ummadığı bir anda bu iltifatla karşılaşınca elinde olmadan hem gururlandı, hemde tebessüm etmeğe başladı

- Bakın sizde gülüyorsunuz demekki yalnız ben deli değilmişim
Onun bu lafına ikiside birden kahkahalarla gülmeğe başlamışlardı. Kaderin garip bir cilvesi iki yabancı alâkasız insanı aylar sonra çok iyi birer arkadaş yapmıştı . Şemsettin Dürdaneyi çoktan unutmuştu bile varsa yoksa şimdi hayalindeki tek kadın, Minübüste aşık olduğu Dürüye idi...........
**************
Uzun çarşı baştan başa , Biri olmazsa öteki.
22.11.1997-09.05/11.30.Ctesi

YİRMİ DÖRT YIL SONRA

Kemal Teyze oğlu İsmetin dükkanına girdiğinde içerde genç bir kadından başka kimse yoktu. Kemal özellikle girmişti . o, içeri girdiğinde ise, İsmet dışarı, kapı önüne çıkmıştı.Genç kadının bu gün gelip sipariş ettiği şalı alacağını ,Kemale , bir gün evvelden kendisi haber vermişti . Ve her ikiside, tesadüf gibi gözüken bu olaydan haberliydiler.Ama bundan içerdeki genç kadının haberi yoktu . Kapıya arkası dönük bir şekilde duruyordu ve sipariş edip getirtiği şalı incelemekle meşguldü. Dükkana birinin girdiğini fark etmemişti bile .

- Yardımcı olabilirmiyim hanfendi

Genç kadın gayri ihtiyari kafasını yana doğru çevirmiş , kendisine seslenen adama şöylesine boş bir şekilde bakarak, tekrar elindeki şalla ilgilenmeğe devam etti . Cevap vermeğe lüzum görmemişti. Kemal hiç istifini bozmadan aynı tavırla yine konuştu

- Bana kalırsa O elinizdeki değil ama biraz ilerdeki , yeşil rengin hakim olduğu şal size daha çok yakışacaktır eminim bundan , Çünki, sizinki gibi zümrüt yeşili gözleri olan birine ancak o yakışır.

Genç kadın birden hiddetlendi.Kim bu patavasız ?, dedi içinden . Oysa bu civarda İsmetten başka kimseyi tanımıyorduki .Konuşunda İsmet değildi. Öyleyse bu laubaliliği yapan kimdi. Oldum olası böylesine zevzekçe konuşan insanlardan hazetmezdi .İsterse bu tezgahtar olsun, yada kim olursa olsun . Bir iki çift laf etmesi gerektiğini düşündü . Yüzü asıldı ve sinirli bir şekilde geriye döndü.Tam adama terslenecekti’ki birden Kemal’le göz göze geldiler.Genç kadın birden durakladı Aniden şaşılacak bir çabuklukta sakinleşti. Ama yinede cevap vermedi.Daha doğrusu vermemeyi uygun gördü Ama yüzünde istemeden bir tebessüm oluşmuştu. Hayretle karşısındaki adama baka kalmıştı. Bir anda ikiside donmuş kalmış gibi birbirlerini inceliyorlardı aynı anda dükkandan içeri mahallenin veletlerinden biri giriyorduki , kapıdaki İsmet , çocuğu dükkana girmeden ensesinden dışarı çekti

- İçeri girme Vedat

Ufaklık bozulmuştu . aynı anda Kemalde başınla çocuğa dışarı çık diye işaret edince oğlan ne olduğunu anlamadan çıktı gitti , gözden kayboldu.

- Merhaba Şadiye , Nasılsın
Genç kadın cevap vermemişti ,Hala Kemali süzüyordu. O anda kimbilir ne düşünüyordu. Daha doğrusu cevap verip vermemek arasında bocalıyordu. Kemal tekrar sordu
- Cevap vermedin, yoksa hala dargınmıyız
Şadiye isimli genç kadın kararsızlıklar içersindeydi , bir an ne diyeceğini nasıl cevap vermesi gerektiğini düşündü. Her şey o kadar kolay değildi. Nasılsın Sorusuna tabii ki ” Sağol İyiyim diyebilirdi” ama her şey o kadarda basit değildiki. Cevap verdiği andan itibaren konuşması gerekeceğini biliyordu ve Kemalle konuşup konuşmamak arasında kararsız kalmıştı . Çünki bu hatır sorma sıradan bir hatır sorma değildi ve mutlaka arkası gelecekti . Oysa Küllenmiş ateşi yelpazelemenin hiçte sırası değildi . Zamanın rüzgarı kor ateşleri öylesine küllemiştiki , o, küller arasında hala bir kıvılcımın kalıp kalmadığı bile şüpheliydi Varsada bunca zaman sonra bu kıvılcımı tekrar ateşlemenin ne manası olabilirdiki . Bunları düşünüyordu ama . Konuşmak istemediğinden o kadar emin değildi . Kemal ise genç kadını konuşturmak için kararlıydı . Çünki bu anı öylesine uzun bir zaman beklemiştiki bunun içersine bir ömür sığmış. Ve onu görmeyeli tam yirmidört sene olmuştu.

- Aradan geçen bunca zamandan sonra. Yoksa beni hatırlamadınmı
- Sence bunayacak kadar yaşlımı gözüküyorum , Kemal bey.

Genç kadın bu cevabı istemeden vermişti ama bu cevabın içinde bir sitem vardı. Ve istemeden verilmiş bir cevaptı. Ama her şeye rağmen yinede konuşmuştu.

- Estağfurullah, onu kastetmemiştim . Nasılsın
- Sağol iyiyim .Sen nasılsın

Kemal kadının bu cevabından sonra rahatlamıştı biran içinden, genç kadını kucaklamak arzusu ile tutuştuğunu hissetti.Ve bu arzu ile , içine öylesine bir sıcaklık dolduki birden terlediğini hissetti .Bütün vücudu adeta alev alev yanıyordu.Yıların verdiği hasretin bittiği gün, bir başka hasreti başlamıştı.Ona dokanacak kadar yakınken ,sanki kilometrelerce uzaklık hissi veren bir yabancılaşmışlık duygusuydu bu , ve bu duygu, ayrılık hasretinden daha kötüydü. İşte bu yüzden ona değil sarılmak dokanmağa bile korktuğunu anladı. Ne kötü bir durumdu bu. Bunu bildiği içinde kendini güç bela zapt etti. Çünki aradan ona sarılamayacak kadar uzun yıllar geçmişti. Şimdi birer yabancı iki insandılar ve kader onları çoktan ayırmıştı .

- Biliyormusun , hiç değişmemişsin
- Öylemi olduğunu sanıyorsun
- Evet, Hala çok güzelsin
- Yaa !. İltifat ediyorsun.Ama , yinede sağol teşekkür ederim..... Sende pek değişmemişsin
- O kadarda değil canım, Baksana kafamızda saç kalmadı , eh birazda göbeklendim . onun için senin iltifatını ben pek kabul edemeyeceğim
- İltifat filan etmiyorum.Duyanda diyecek,ki adamın kafasında hiç saç kalmamış... E, okadar olacak, artık ikimizde genç değiliz’ki .
- Bırakalım şimdi bunları , yıllar sonra konuşulacak şeylermi bunlar. Görmeyeli ne yapıyorsun .
- Ne yapalım işte , Hayat mücadelesi ,Sevinçler üzüntüler, kederler, hangisini anlatayımki .
- Evet duydum , başın sağolsun, gerçi şu anda yaranı deşmek istemezdim ama, sana baş sağlığı dilemek zorunda hissediyorum kendimi .
- Yinede sağol, ne yapalım alıştım sayılır .
- Ne kadar oldu
- Aşağı, yukarı bir buçuk yıl kadar oluyor. Sen nerden duydun.
- Duydum işte bir yerlerden, ben onca yıl seni hiç unutmadımki , her fırsat bulduğumda seni sorduruyordum . Bunca yıl hayatının neredeyse bütün detaylarını biliyorum sayılır
- Kimden duydun , kim ne haber verebilirki sana hakkımda . Sen İstanbuldasın ben İzmirdeyim
- Boş ver öğrenip ne yapacaksın, Çocukların ne yapıyor.
- İyiler , teşekkür ederim
- Berna’da senin kadar güzelmi
- Berna’mı.? sen Berna’nın ismini nerden biliyorsunki, EE, oldu olacak oğlanın isminide söyle bari
- Ufuk... değilmi canım, Ve oğlunun sünneti için burdasın , yanlışmı.
- Tamam tamam , anladık.Ajanların iyi çalışmış. Leyla Hanım nasıl .Seninkiler ne yapıyor. Daha doğrusu Çocukların varmı.?
- Bilmem iyilerdir herhalde.
- Ne demek iyilerdir, anlayamadım.
- Anlamışsındır’da , laf olsun diye birde benden duymak istiyorsun öyle değilmi .
- Gene bir şey anlamadım
- Her neyse , Bir oğlum birde karım vardı. Ve şimdi ikiside yok canım. Biz Leyla Hanımla ayrıldık.
- Yaa ! üzüldüm , geçmiş olsun
- Valla ben pek üzüldüm diyemeyeceğim
- Her neyse gerçektende bilmiyordum. Kasıtlı olarak sormadım kusura bakma . Hem nerden bilecektimki ben senin gibi başkalarının hayatını niye merak edecekmişimki .
- Doğru sende haklısın , nerden bilebilirsinki , benimki de laf olsun işte .
- Neyse , ilerde barışırsınız inşallah
- Pek öyle bir niyetim yok .
- Yok yok barışırsınız inşallah , Artık çocukluk yapacak yaşta değiliz.
- Zannetmiyorum , bitti o iş , Babamın bir lafı vardı . boşadığın karıyı bir daha asla alma derdi.
- Bırak bu manasız lafları ,
- Sende boş ver benim karıyı , ne yapacaksınki , İnsan ayrılırsa, çocukluk yaptığı için ayrılmaz .
- Valla bir şey diyemeyeceğim o sizin ikinizin vermiş olduğu bir karar. Yinede üzüldüm geçmiş olsun . Neyse müsaade edersen , gitmek istiyorum. Epey geciktim çünki

Şadiye dışarda duran İsmet’e seslendi :

- İsmet Abi , bu şalı alıyorum . Ne kadar’dı
- Tamam tamam borcun yok , benim sana hediyem olsun (dedi Kemal)
- Hayır olmaz Kemal . Böyle bir şeyi senden asla kabul edemem.
- Lütfen...Lütfen kabul et, hediyem olsun
- Kusura bakma kabul edemem
- Neden ama
- Saçmalama , ne anlamı varki. Bunca yıl sonra
- Lütfen kabul et
- Hayır dedim .O zaman , bende bu şalı almaktan vaz geçtim
- İyi , peki peki,Sen öde bakalım

Şadiye tekrar seslendi :

- Borcum ne kadar’dı , İsmet ağbi
- Tamam borcun yok , bu benim hediyem Onunkini kabul etmedin ama ben itiraz kabul etmem , güle güle kullan , Bizler eski arkadaşlarız ve bir bez parçasının dostluğumuz yanında ne önemi varki .
- Kabul edemem doğru olmaz bu ,alamam.
- Canımı sıkmada, Kapıyı üstünüzden kilitletme bana
- Peki peki, teşekkür ederim. Ama olmadı be !, İsmet ağbi beni mahçup ediyorsun .
- Uzattın ama . Ver şunuda bir poşete koyalım
- Tekrar teşekkür ederim.

İsmet Şalı poşete koymak için dışarda tezgahın üstünde bulunan poşet torbasına yönelmişti . Şadiye’de peşinden çıkarken , Kemal kolundan tuttu

- Seni tekrar görmek isterdim
- Bunun doğru bir şey olacağını zanetmiyorum
- Neden ama
- Bir çok nedeni var
- Seni bunca yıl sonra , Nasıl bu kadar çabuk kaybedebilirim , lütfen , bana bunu yapamazsın
- Israr etme , bu şu anda doğru bir şey olmaz . Lütfen sende anlayışlı ol
- Benden nasıl anlayış bekleyebilirsin, bir inatlaşma uğruna aramıza tam yirmidört yıl gibi çok uzun bir zaman girdi . Şimdi ise sanki kader bütün ağlarını tekrar birlikte olalım diye adeta ilmik ilmik örmüş . seni bu günden sonra bırakmamı nasıl benden bekleyebilirsin , asla asla vaz geçmem senden .,
- Yapma Kemal şu anda bunları konuşmanın hiç sırası değil . Hem inatlaşmayı yapan ben değildim sendin, bunu asla unutma .
- Ama sebeblerim vardı öyle değilmi , seni bırakmış olmamın suçlusuda sendin, ben değilim sende bunu unutma
- Lütfen Kemal geçmişi konuşmak istemiyorum. Bırak o orda kalsın . birbirimizi tekrar yaralamanın , üzmenin hiç bir anlamı yok. Hem bunun bize bir faydasıda yok artık tamammı
- Neden olmasınki, geçmişi geri getiremeyiz ama geleceğe yeniden yön verebiliriz öyle değilmi . Evlen benimle
- Deli , delisin sen , hadi bırak saçmalamayıda ,İzin verde gideyim, bak geç kaldım .Annem çocuklar merak eder ,
- Seni tekrardan görme sözü almadan asla bırakmam . Valla gelir annenin kapısının önünden tıpkı eskiden yaptığım gibi günde on kere geçerim seni ele güne rezil ederim
- Saçmalama böyle bir şeyi yapamayacağını ikimizde biliyoruz . Öyle değilmi , İsmet ağbi ne olur şu deliyi al başımdan.
- Beni karıştırmayın( diye seslendi dışardan İsmet )
- Bak gelir seni annenden istetirim

Genç kadın elinde olmadan gülümsedi

- Hay Allah çattıkmı şimdi ,oldu olacak elini çabuk tutta bari ana kız aynı anda evlenelim olurmu .
- Ne o kızın evleniyormu yoksa
- Ne zannettin ya , lütfen kemal daha fazla uzatmada tadında bırak , Kimbilir bakarsın belki bir gün yine karşılaşırız bari dostluğumuz ve arkadaşlığımız kalsın , hadi şimdi hoşçakal
Genç kadın Kemalin elini sıkmak için Hamle yaparken Kemal sanki bu anı bekliyormuş gibi o daha atik davranarak genç kadının elini avuçlarının içine aldı ..
- Bunu bana yapamazsın. Hiç olmazsa arada bir telefonlaşalım , numaranı ver
- Kusura bakma , telefonumu veremem
- Ben vereyim, sen beni ara
- Bilemiyorum, arayabileceğimi zannetmiyorum, hem bu doğru olmaz öyle değilmi
- Lütfen bak deminki teklifimde çok ciddiydim. İkimizde kendimizi yalnızlığa hapsedemeyecek kadar genciz yapma bunu .Bunun doğru olmayacak bir tarafı yok sen dul bir kadınsın bende bekar bir erkek sayılırım .ve iki bekar insanın yeniden evlenmek istemesinden daha tabii ne olabilir . Geçen seferki fırsatı istemeden kaçırmıştık ama bu sefer aynı şeyi bir daha yapmayalım ne olur , Senden geçmiş için ne kadar özür dilemem gerekiyorsa hepsini günlerce , yemin ediyorumki . geçmiş için kaç gün üst üste istersen senden o kadar gün sürekli özür dileyeceğim. Bak geçmişte yaptığımız hataları telafi imkanımız fırsatımız çıktı ne olur bunu’da sen geri çevirme
- Hiç bir şey geçmişte olduğu gibi , asla geri gelmez
- Neden ama, neden geri gelmesinki
- Kırılmazsan sana bir şey söylemek istiyorum
- Söyle canım
- Bırak eskisi gibiyi , seni hala sevdiğimden bile emin değilim artık .
- Ben kendimi yeniden sevdiririm sana . söz veriyorum .
- Bu iş sana göre O kadar basit öylemi !. İkimizde ayrı dünyalar kurduk, ve hayat sürdük ayrı birer geçmiş oluşturduk . Her sey sence bu kadar kolay basit ha ! ben seni daha mantıklı zannederdim. Peki ikimizde kendi yaşantılarımızda oluştuduğumuz hatıralardan nasıl sıyrılacağız . Benim ölen kocamı sevmediğimi ,ve onu hala özleyip özlemediğimi nerden biliyorsun. Ya ben , karını hala sevip sevmediğini nereden bileceğim. İlerde barışma ihtimalini o kadının elinden almamı nasıl bekleyebilirsin benden . Bana inat olsun diye onunla evlenmiştin. Şimdi ona inat olsun diye beni kullanmayacağını nereden bilebilirim , bundan nasıl emin olabilirim. Ne dersin daha sayayımmı istermisin.
-Bilemiyorum ,galiba haklısın , ama yinede sana telefon numaramı vermek istiyorum . Ben nasıl olsa seni yine bulurum. Çünki İstanbula yerleştiğini biliyorum .
- Anlaşıldı senden kurtuluş yok.Ver bakalım numaranı ama , seni arayacağım diye bir garanti vermiyorum. Bunu peşinen söyleyeyimde sonra hayal kırıklığına uğramanı istemiyorum .

Kemal birden rahatladığını hissetti çünki kendisini mutlaka bir gün arayacağını biliyordu ve içinden bunun çabuk olması için dua etmeyi ihmal etmedi . Kısa bir tokalaşma ve vedalaşmadan sonra genç kadın Annesinin evine doğru yürüdü ve biraz sonra gözden kayboldu. Kemali hisleri yanıltmamıştı. Gerçektende on gün sonra Şadiye’nin annesi Kıymet Hanım , Kemalin annesini ziyarete gelmiş ve Kemalin karısından ayrılmasının nedenini ve Kemalin gerçek niyetinin ne olduğunu öğrenmişti .Kıymet hanım ve Hatice hanımın, eskilere dayanan çok samimi bir arkadaşlıkları söz konusuydu ve evlatlarının geçmişte birbirlerine delice olan aşklarından haberdardılar ama , o gün için yapabilecekleri bir şey yoktu ve iki genç’te birbirlerinden ayrılmak zorundaydılar , hayatın gerçekleri bazen insanlara acımasızca davranabiliyordu ve bizlerin gücü bunu değiştirmeğe asla yetmiyordu Hatice hanım, Kemalle, Şadiyenin, karşılaşmalarını ,ve aralarında geçen konuşmaları biliyordu,Aynı şekilde bu olaydan , Kıymet hanımda haberliydi, çünki onlarda ana kız bu olayı konuşmuşlardı. , İkisininde annesi, yıllar sonra çocuklarının karşılaştıkları gün aralarında geçenleri öğrendikten sonra bir telefon görüşmesi yaparak , buluşmuşlar .Uzun uzun konuşup çocukları için en doğrusunun ne olacağını birlikte kararlaştırıyorlardı .Çünki ikisininde hala birbirlerini sevdiğini biliyorlardı. Yinede son karar iki genç insanındı . Ve kader ne isterse o tahakkuk edecekti. Gerisi zaten ayrıntılardan ibaret değilmiydiki .Ama en büyük ayrıntıyı, Hatice hanım Kıymet hanımdan gizlemişti, o’da oğlu Kemal’in karısının üstüne Eser,diye birine aşık olmasıydı .Bu evliliği bitirenin ikinci bir kadına duyulan aşk olduğunu söylemenin ne gereği vardıki . Öyle ya ,gelini kafasını,ve kadınlığını kullansaydı kocasının başka bir kadına gönül vermesine fırsat vermeseydi . Bunda oğlu kadar onunda suçu yokmuydu.Bu saatten sonra İşin içine Eser’i karıştırmanın ne gereği vardı’ki . Nasıl olsa ayran gönüllü olan oğlu, Şadiye’sine yeniden aşık olmakta asla zorlanmayacaktı.ve bunu çok iyi biliyordu. Eser’e gelince onunda başka Kemal’ler bulmakta pek zorlanacağını sanmıyordu. Bütün bunları anlatıp ortalığı bulandırmanın ne manası vardıki.Kadın başındaki diğer iki bekar oğlundan bıkmıştı hiç olmazsa birini sepetleme fırsatı çıkmıştı Ve bunu kaçırmanın bir manası yoktu......................

Gelin ata binmiş , ya nasip demiş.Aradan kaç sene geçtiği değil, hayatını kiminle bitirdiğin çok önemli.
****************4/5/1997-pzr*02.35 ********











RÜYALAR GERÇEKLERDEN HER ZAMAN İYİDİR

Kemal , ramazanın kaçıncı günü unutmuştu artık , öyleki ,iftar zamanının geldiğinden bile habersiz olduğu zamanlar oluyordu. Zaten gece sabahlara kadar oturduğu içinde , ancak gün ışıyınca yatıyordu. Tabiiki uykusunu alamadığı içinde , gündüz ancak İkindi vakti kalkıyordu. Ama bu son üç gün üç gece hiç uyumamıştı . hayalet gibi evin içinde gezinip duruyordu . ve bu son üç akşamdır , İftar ezanın okunmasıyla , içine bir sıkıntı doluyor ve genellikle bu saatler Eser’le birlikteyken onu eve bıraktığı ve ayrıldığı saatlerdi , Geçen akşam,ansızın Eser, eve balkondan gelmiş, onunla konuşmuştu . nasıl olduğunu bir türlü anlayamamıştı,ama kadın konuşmuştu işte . yoksa uyduruyormuyum diye , kendi kendine defalarca sorup durmuştu . Oysa dün gece bir yudum su içtikten sonra ansızın fenalaşmıştı ve o güne kadar dökmüş olduğu göz yaşlarından bir kat daha fazlasını , o akşam dökmüştü , o haliyle bile teybe bir kaset takıp Eser’e seslenmişti, ama kimbilir Eser o anda ne yapıyordu .kimbilir nerde, Kemalden habersiz kendi alemindeydi bir yandan teybe konuşurken , bir yandan’da Seda Sayanın GERİ GEL adlı şarkısını dinliyordu. Zaten normal bir adamı zıvanadan çıkaracak bu şarkıları neden dinlerdiki . Sanki birileri ona ızdırap vermek , acı çektirmek için bu besteleri yapmıştı . Ne diyordu şarkı :
GERİ GEL NE OLURSUN
Gözlerim Dalıyor , Yine uzaklara.
Seni Arıyorum Karanlıklarda
Bulamıyorum,Ne yapsamda,Çok özlüyorum .
Nerdesin...............
Geri Gel Bana, Ne olursun,
Beni Sev Ne Olursun
Dayanıyorum Artık.......................

Dertli bir insanın bunları dinledikten sonra etkilenmemesi mümkünmüydü . ama umursamıyordu . Odasında divanının baş ucunda duran telefona uzandı Kemal , Rasim beyi arayıp dertleşmek istiyordu . aslında niyeti bu değildi . Ondan sadece kendisini , Eserle, barıştırmasını isteyecekti , Aman Allahım hele öyle bir şeye muaffak olmuş olsaydı Rasim bey , Kemali ne kadar mutlu ettiğini , bilebilirmiydi ,Ne olurdu .Eser ona , “Kemal seni affettim , bak bir daha beni üzersen , sana bu çektiklerinin bin katını çektiririm , Ha! bak, Birde bana ikide bir aşkından bahsetmeyeceksin, biz seninle iki dostuz iki iyi arkadaşız , iyi adamsın hoş adamsın, ama sana aşık olmam mümkün değil ,anla bunu” Deseydi. Bende “Olsun , yeterki sen benimle eskisi gibi dost ol ,Ara sıra telefon açıp, sesini duymak benim için ne kadar önemli biliyormusun,Bana terslendiğinde , Ne oluyor eline ne geçiyor ben burda , deprasyon geçirirken , gururuna gururmu katıyorsun, Biz düşman olamaya- cak kadar iyi bir arkadaştık , tamam bir hata yaptım, insan hataları af ettiği oranda yücelir . Yemin ediyo rum bir daha asla kırmam seni , Sana daha önce, söylediğim bir şeyi, şimdi başka türlü söylüyorum bak. “Uzaklarda bir yerlerde güvenebileceğin bir dostun, bir arkadaşının olduğunu bilmek, kötü birşeymi “ Geçmiş güzel günlerimizin hatırına , kırma beni , asla ama asla ,telefonu bir daha yüzüme kapama “
Böyle söylemeyi düşlüyordu Kemal ,Telefona uzandı ve çevirdi. Karşı tarafın zili acı acı çalıyordu . cevap veren yoktu . belki düşmemiştir diye bir daha çevirdi. Yine açan olmadı. belliki evde değildi.Rasim beyin iş yerinin telefon numarasını buldu,orayı aradı, orada’da yoktu. Telefona çıkan sekreter kız onun izinde olduğunu , söylemişti . telefonu yerine koydu . Canı sıkılmıştı . Bir iki saat sonra . arasa iyi olacaktı belki o zamana kadar eve gelmiş olabilirdi . vucudu öylesine yorgunduki en iyisi biraz uzanıp istirahat etmek, diye düşündü , Sonra bundan vaz geçti, çünki biliyordu bu yorgunlukla yatarsa ,en az üç dört saat uyuyabilir ve bu gün Rasim beyle buluşma şansı tamamen ortadan kalkabilirdi . Onun bu saatlerde nerede olabileceğini düşünmeğe başladı, aklına birden merkezi aramak geldi , hem biraz Savaşla sohbet etmek iyi gelecekti, nede olsa tek ortak yanları geçmişte Savaş kadına aşıktı , şimdiyse kendisi. Bu yüzden , onunla çene çalmak , iyi gelecekti .Merkezi aradı , tesadüf bu ya , telefona Rasim bey çıkmıştı,

- Alo buyrun,
- Alo....... , sesiniz yabancı gelmedi, Rasim bey yoksa senmisin
- Alo .. Kemal bey
- Evet , benim . yaaa.. ne tesadüf be.. ! bende seni arıyordum . Savaşa seni soracaktım. Bak Allahın işine, gökte ararken yerde buldum.
- Hayrola
- Hayırdır , hayır . e.e. önce bir hatırını sorayım nasılsın iyimisin
- İyilik sağlık , sen nasılsın
- Sağ ol , bende iyiyim.... Rasim bey seninle konuşmam lazım , bu gün müsaitmisin, bir yerlerde buluşalım biraz çene çalalım
- Konu nedir, hayrola
- Ne olsun be , Rasim bey , bizim konumuzu biliyorsun, bizim Eser’den başka bir konumuzmu var. Seninle bir yerlerde buluşup dertleşelim . sen bugün müsaitmisin onu söyle
- Valla bilmiyorumki , herhangi bir programım yok , dur bir düşüneyim , ........... İstersen akşama bize gel
- Sizde olmaz rahat konuşamayız , Dur bakayım , en iyisi saat sekizde ben mecidiyeköye geleyim , orda buluşalım , ordan bir yerlere geçer otururuz
- Tamam , bekliyorum
- Çok sağol, Yenge hanıma hürmetler
- Sende selam söyle
- Başüstüne

Akşam sekizde buluşup ,bir cafe’ye geçip oturdular , söze önce Rasim bey başladı

- Hayrola Kemal , beni apar topar çağırttığına göre mühim bir şeyler olmalı
- Benim için mühim be rasim beyciğim.
- Anlat seni dinliyorum .
- Rasim beyciğim , sen Eser’le benim aramdaki ilk ve son köprüsün , senden başka kimse ilede bu meseleyi konuşamam biliyorsun . Rasim bey , ben galiba kafayı yedim, aslında bu söylediklerime kendimde inanmadan anlatıyorum ya neyse , Geçen gece Eser bize geldi.
- Neee.. sizemi geldi . saçmalama
- Tamam saçma olduğunu bende biliyorum ama geldi , buna hem yemin ederim , hemde edemem, çünki bende artık pek emin değilim . Yada şöyle söyleyeyim birileri onun adına geldi , veya benim rahatlamam için gözüktü desek .
- Anlamadım. Ciddimisin
- Çok ciddiyim. Ama ne olup bittiğinin farkında olduğum için, bunu ne demek olduğunu, ne manaya geldiğini , iyi biliyorum, ve bildiğim içinde o günden sonra bir daha uğramadılar .
- Bende pek bir şey anlamadım. Fakat bu böyle sürerse denetimim elimden kaçacak ,Tabii bunda Eser’in bir suçu yok, o kimbilir hangi aleminde. Beni şu anda hatırladığını bile sanmıyorum . Ama onunla konuşmağa ihtiyacım var . Bir şey daha söyleyeyim, Hanımla biz kesin ayrılmağa karar verdik , böyle bir şeyi daha önce söylemiş olsalardı , hayatta inanmazdım, ama şu anda onu pek umursadığımı söyleyemem, harıl harıl ev arıyor. Ha , bulduğunda gönderirmiyim onuda bilmiyorum
- Benden ne yapmamı istiyorsun .hem siz hakikatten ayrılma konusunda ciddimisiniz . eğer sizin barışmanız için elimden gelecek bir şey varsa ben ve eşim seve seve yardımcı olur aranızı buluruz .
- Çok sağol ama , bunu pek yararlı olacağını söyleyemem , çünki ikimizinde , yalnız kalıp duygularımızı tahlil etmeğe ihtiyacımız var . ona kalırsa , ben doğru Eser’e koşacağım .
- O halde Eser’den ne yapmasını istiyorsunki , onun bir şey yapmasını istemiyorum , ne yalan söyleyeyim onun beni sevdiğine kendimi zorlada olsa inandırdım aslında ikimizde böyle bir şeyin olmadığının farkındayız . En azından ben, onun benle ,bir evliliği isteyecek kadar,beni sevmediğini biliyorum.Bunu en başından beri biliyordum . Ama belki bir an birbirimizle olmaktan hoşlandık,o kadar. O, benden ayrıldıktan sonra , ilişkimizin pekte o kadar önemli olmadığını çabucak kavradı,ve unuttu.Ama ben ondan ayrıldıktan sonra, ona daha çok bağlandığımı , hissettim ve bu duygum her geçen gün artarak sürüyor. Sana yeminle söylüyorumki , otuz beş gündür, gece ve gündüz ,aklımdan hiç çıkmadı, sana yeminle onu bir gece olmazsa ertesi gece rüyamda mutlaka görüyorum.Daha bu gün onu yine gördüm. Ne gördüğümü hatırlamıyorum ama gördüm işte .
- İyide onun ne yapmasını istiyorsun, ben ne yapabilirim
- Bende bilmiyorum , ama sen bizi en yakından tanıyan kişisin, Eser bana öyle davranıyorki , dünyada en son görmek istediği kişiymişim . bu çok ağrıma gidiyor. Bana bunu yaparmıydı , sen bizim ne kadar iyi bir arkadaş olduğumuzu biliyordun. Belki bunu dünyada yapacağı en son kişi bendim ama işler tersine döndü.
- İyide , sende mutlaka birşeyler yapmışsındır.Eser öyle biri değildiki, hemde sana karşı . Hatırlıyormu- sun bir gün ne demişti,
- Ne demişti
- Kemal bey,bir gün bu görevden ayrılırsa ,uğurlar- ken, onu şak diye öpeceğim , hemde sarılarak öpeceğim demişti . bende sormuştum .Neresinden ? kız diye .
- Bırak öpmesinden vaz geçtim, bir selam versin onada razıyım
- Niye bu kadar üstünde duruyorsunki ,madem selam vermek aramak istemiyor. Sende boşver , uğraşma
- Yapamam be, Rasim bey, onunla dargın olmak istemiyorum. Onu seviyorum.belki sevdiğimi zannediyorum . bilmiyorum ne düşüneceğimi şaşırdım.
- E. Be kardeşim sende .. O, yazıları yazacak, ne vardı. Hadi yazdın diyelim , niye gönderirsin
- Yazdık işte rasim bey onun bunu bu kadar ciddiye alabileceğini nereden bilebilirdimki . Ellerim kırılsaydı’da yazmasaydım . ama yazdık bir kere, biliyormusun , senin içinde bir takım şeyler yazdım.ama ikinci bir hataya düşüp bunu sana okutmak gibi bir niyetim yok çünki senide kaybetmek istemiyorum
- Benim için ne yazdın
- Bana hayali şahsiyetler gerekliydi , bunları kişiselleştirdim, bu yüzden hepsinin doğru olduğunu söyleyemem , fakat muhattapları yaşayan kimseler olduğu içinde bu yanlış anlaşılabilir. Bu yüzden ben bu hatayı bir kere yaptım ikinciye yapmam , ama sana şu kadarını çıtlatayım, seni biraz çapkın ve uçarı bir tip olarak canlandırdım, Romanımda öyle bir tipe ihtiyaç vardı. Öyle yaptım. Ama Eser, kendisine uydurduğum tipi ,çok ciddiye aldı , hepsi bu
- Acaba hepsi bundan ibaretmi , seni görmek istememesinin başka bir nedeni olamazmı dersin.
- Bilmiyorum , artık sağlıklı düşünemiyorum.
- Şimdi gelelim benden ne istediğine
- Rasim bey , bizi barıştır kulun kurbanın olayım , bunu ancak bir tek sen yaparsın, seni kırmaz , belki benimle bir yerlerde bir on dakika buluşur ve konuşuruz . Belki bunun, için onu ikna edersin. Ne dersin, ha ! yaparmısın bu iyiliği bana
- Valla bilmemki ,kabul edeceğini sanmıyorum ama , yinede bir söylerim.Gerisine karışmam gelirmi gelmezmi . Karınla niye ayrıldığınızı söylemedin.Sana ben, daha önce söylemedim’mi , kadınlara karşı bu kadar umursamaz tavırlar içindesin, bir gün pişman olursun diye .
- Ben bir şey için pişman olmuş değilimki.
- Şimdi böyle söylüyorsun ama ilerde bu fikirlerin değişir buna eminim
- Bilmiyorum, ama paylaşacağımız bir şey kalmamıştı. Yinede gelecek için şimdiden, bir şey söylemek doğru değil.
- Herşeye rağmen bir daha düşünün, acele ediyorsunuz gibi geliyor bana
- Acele eden kendisi , zaten bu dertleri başıma saranda kendisi , ben kadın benle hissi bir şekilde ilgilenmiyor, diyordum, o , seni seviyor diyordu , buna asla inanmadım ama böyle söylemesi, bunu duymuş olmak, hoşuma gidiyordu, Hep içimden böyle olması için dua ediyordum. O, benden uzak- laştıkça , ben daha çok içime kapandım. Karımın peşine düşeceğime , Eser’i her geçen gün daha çok arar oldum , yalnız kaldığım akşamlarda , içimden ağlamak geliyordu, Eserin hasretinemi ağlıyordum , yalnızlığımamı, ilgisizliğimemi,Kendimemi acıyordum yoksa , yoksa ne bileyim ben , kafam karma karışık , şu anda en çok desteğe ihtiyacım olduğu bir anda , yalnız kaldım. Çok mutsuzum be Rasim bey, ah bilsen Eser’i öyle özlüyorumki.
- Valla senin halin, pek iç acıcı değil sen şu anda bir deprasyon geçiriyorsun ve senin gerçektende ilacın Eser Hanım .
- Bencede, zaten sen demiyormuydun Eser için , bağımlılık yapıyorsun diye.
- Şaka yapıyordum ama, görüyorumki gerçeğe dönüşü vermiş.Pekala bir deneriz bakalım . Eğer, Eser insafa gelirse , sizi barıştırırım.
- Böyle bir şey yaparsan sana minettar kalırım.
- Peki ne umduğunu söylermisin,
- Bilmiyorum , bilmiyorum, onu tekrardan görmek , gülüşünü seyretmek,arada bir onunla dertleşmek , ne bileyim ben , aklıma başka bir şey gelmiyorki, başka bir şey getirmek istemiyorum. Çünki ondan daha fazlasını istemeğe hakkım yok .
- Bak Kemal kabul et artık , hiç bir şey eskisi gibi olmaz , bundan sonra olmaz Kemal, ama ben yinede , bir kere şansımı deneyeceğim . Benden haber bekle
- Mutlaka ara beni , sen ihmalci bir adamsın, ama ne olur bunu ihmal etme , mümkünse yarın onunla irtibat kur . beni haberdar et
- Tamam söz arayacağım , kalkalımmı
- Olur kalkalım

Kalkıp dışarı çıktılar , Rasim bey kemalden , mecidiyeköy karakolunun önünde ayrıldı, kemal karşıya geçip otobüs bekledi ama , otobüsle yolculuk etmek kadar ifrit olduğu bir şey yoktu .karşı caddeye geçti bir iki taksiye el ettikten sonra durmadıklarını görünce yeniden otobüs durağına geldi , uygun bir otobüs arıyordu , Topkapıya kadar gelse orada aktarma yapabilirdi . ama az sonra bir minübüsün yanaştığını gördü , büyük bir ihtimalle korsan çalışan lardan biriydi aldırmadan atladı,ve yarım saat sonra evindeydi Kemal ,evine çıkmadan annesine uğradı bir yarım saat onunla sohbet ettikten sonra, doğru odasına çıktı , zaten sabahleyin evden yataklarını toplamadığı içinde yatağı açık bir vaziyette onu bekliyordu. doğruca yatağa uzandı .


****


İki gün sonra Rasim bey onu aradığında kuşlar gibi sevinçliydi hatta telefon ahizesini yerine koyduktan sonra odanın içersinde takla atmağa başlamıştı , eğer bir gören olsaydı ,onun, mutlaka delirmiş olduğuna hükmederdi . zaten kendisi’de akıllı biri olmadığını söyleyip duruyordu .Vah zavallı Kemal, vah ! aşk insanı ne hallere koyuyormuş bak gördünmü, diyordu kendi kendine . Rasim beyin söylediklerini defalarca düşündü , şöyle konuşmuşlardı :

- Eserle konuştum ve güç bela ikna edebildim .seni aslında hiç görmek istemiyormuş ,ama geçmiş güzel günlerin hatırına , beni kırmadı, ve sana bir on dakika ayıracakmış,yarın saat üçü on geçe, Galerianın önünde buluşalım dedi ,
- Sende gelecekmisin Rasim bey
- E. Tabii, ben hakem olacağım her ihtimale karşı orda olayımki, birbirinizin boğazına sarılmasına mani olayım
- Yapma be rasim bey , ben nasıl ona kıyarımda boğazına sarılırım
- Ben zaten senden korkmuyorum, bakarsın Eser senin boğazına sarılır,dimi ama
- Eh, sarılsada haksız sayılmaz.ama o bana kıyamaz be rasim bey
- Ben orasını bilmem
- Tamam yarın mutlaka orda olacağım

Kemal bütün konuşmaları , kafasından tek tek geçirdi bunları defalarca kendi kendine tekrar etti . ama bir saat sonra ,telefonu yeniden çaldı, yine arayan Rasim beydi ,

- Kemalciğim programda bir değişiklik oldu,
- Nooldu rasim bey yoksa Eser vazmı geçti .
- Hayır vaz geçmedi, ama kendisini evden almamızı istiyor
- Oh çok şükür, bende sandımki , neyse saat kaçta buluşacağız ,
- Yine aynı saatte , ha sahi senin şimdi altında arabada yok ne yapacaksın
- Araba işi kolay , sen merak etme , buluruz bir araba

Gerçektende Kemal için araba hiç sorun olmamıştı ,Cemle fatihe gidip bir araba kiralama şirketine gittiler ve bir günlüğüne beş milyon vererek bir araba kiraladılar, eğer işleri daha erken biterse ,ve söylenen kilometreyi aşmazlarsa , tutarı kadar para ödeyip üstünü alacaklardı , şayet fazla kilometre yaparlarsa farkını vereceklerdi . kiralama işi yarım saatlerini bile almamıştı, gerekli ,sigortalar yapıldıktan ve evraklar tamamlandıktan sonra , arabayı almışlardı, yolda Cem’i indirdikten sonra doğruca Eserin evinini önüne geldiklerinde , Rasim beyin alttaki dükkanda , ihtiyar amca ile sohbet ettiklerini görüp içer girdi
- Selamın aleyküm
-ve Aleyküm selam hoş geldiniz . Kemal bey çoktandır gözükmüyordunuz .
- E, naparsınız görevi bırakınca artık bu taraflara uğrayamaz olduk . zaten Bizim Eser hanımda bıraktı . onun için artık görüşemiyoruz , bu akşam Şirketin bir yemeği varda ,Şefimle beraber Eser hanımı oraya götüreceğiz
- Kızıma iyi bakın , size emanet
Kemal mecburen yalan söylemek zorunda kalmıştı, ama her şeyi herkezin bilmesine ne gerek vardıki . Rasim bey Eserin zilini çaldı , aradan on dakika geçmişti ,.Eser aşağı inmişti, Kemal arabada oturmuş pencereden Eserin gelişini seyrediyordu. Kadının suratı bir hayli asıktı , belliki gergin ve kızgındı , tabii gülümseyecek hal bırakmamıştıki, Kemal kimsede . Rasim bey koştu Esere kapıyı açtı özellikle ön kapıyı açmıştı . kadın bir an tereddüt eder gibi yaptı , ama tam kapı önünde naz yapacak ve ya tartışma yapacak durumda değildi , istemeyerek bindi. Kemal o anda bir ruh gibiydi , ne konuşabiliyor nede nefes alabiliyordu , içinden şurdan bir an evvel , uzaklaşsak diyordu .Nitekim az sonra hareket ettiler , kadında yüzünü Kemalden yana çevirmemişti , belliki o’da Kemalin konuşmasını bekliyordu . Kemal bu sessizliği bozmak için teybe bir kaset taktı. Ve sesini hafifçe açtı,şimdi bir slov parça olan ve yüzlerce kez çalmış olduğu Love You çalıyordu . şarkıcı kadın daha ilk kelimeyi söylemesine fırksat kalmadan Eser çat diye teybi kapatmıştı, Kemal iliklerine kadar dondu ama ses çıkarmadı , yine sesizliği Rasim bey bozdu

- Niye kapattın Eser Hanım , ne güzel dinliyorduk
- Ah ! Rasim bey sen bilmiyorsun adamın biri bunları dinleye dinleye kafayı bozdu , hem biliyormusun , bende bu şarkının çok güzel hatıraları vardı , birileri onuda kirletti , bu yüzden yine kirlenmesini görmeye tahammül edemedim

ortalıkta bir anda buz gibi bir hava esti , Rasim bey bile buna bir cevap veremedi.Bütün taşlar Kemaleydi ve kadın bu taşların gönderilen adrese gittiğini pekala biliyordu, ama kemal Eser’in sinirli ve kızgın halini bildiği için onun sinirinin geçmesini bekliyordu nasıl olsa onada sıra gelecekti , şimdi susması gerekiyordu .

- Çocuklar bakın , bir teklifim var , beni burda bir yerde arabadan indirin , çekin gidin nereye isterseniz gidin ve rahat konuşun, isterseniz bir birinizin boğazınada sarılabilirsiniz ama ben burda olduğum müddetçe ikiniz anlaşılan konuşamayacaksınız , ne dersiniz

Kemal Eser’in daha konuşmasına fırsat vermeden

- Valla iyi akıl ettin , eğer sana karşı ayıp olmayacaksa , seni buralarda bir yerde indirelim ,
- Buralarda filan değil hatta burda indirin bende beş dakika anneme uğrarım zaten bizimkide orda daha sonra onunla birlikte döneriz

Kemal , Eserden yeterince fırkça yediğine kanaat getirdikten sonra ilk defa Eser’e döndü ve sordu

- Sen ne dersin indirelimmi , Rasim beyi , benimle yalnız kalamaktan korkarmısın .
- Senden ne korkacağım be ! ne yapabileceğini sanıyorsunki

Kemal istemeden bıyık altından gülmüştü , işte onun bu kendine duyduğu güveni seviyordu, onun bu kararlılığını seviyordu , onun sinirini bile seviyordu. Ne iyi bir kızdı şu Eser. Ah! nasıl yapmıştı onu kırma ahmaklığını . Rasim beyi bakırköyde indirdiler adam onlara el sallarken , arkalarından bağırıyordu ,

-Ben yokken, sakın kavga etmeyin .

Yolda Kemal sordu .

- Nereye gidelim
- Nereye gidecekmişiz , çek şurda bir kenara ne konuşacaksan konuş ,

Kemalde öyle yapmıştı zaten sahil yoluna inmişlerdi , aracı sağa yanaştırıp yazın çay bahçesi olarak kullanılan , bir büfenin otomobillere ayrılmış park yerinde durdu ve park etti . Bir yandanda etrafa bakıyordu , hem etrafta it kopuk varmı diye, hemde , çay servisi yapan büfe açıkmı diye bakıyordu , iyi bir yer bulmuştu , tam önlerinde deniz vahşi bir şekilde dalgalarını fışkırtıyordu. Bu gün herhalde lodos vardı ve havada çok soğuktu bu yüzden arabayı çalışır bir vaziyette tutuyordu ,otomobilin içersi gayet sıcaktı, ama Kemalin ateşi daha fazlaydı ,ve heyecandan elleri kurumuştu, hemde boğazı, yapacak bir şey yoktu Büfe belliki , kış olduğu için kapalıydı , canı da öylesine bir çay içmek istemiştiki . arkasına yaslandı konuşacaklarını kafasında sıraya dizmeğe çalışıyordu, biraz sonra kendinden taraftaki pencere tıklamağa başladı , bir an ürktü , bir cingene kadını , sesleniyordu
- “ Aşıklara fal bakayımmı “
- İstemez dedi Kemal
- Biz aşık filan değiliz ( diye ilave etti Eser)

Kemal başını kadından tarafa çevirdiğinde bir sağlep satan seyyar bir satıcı , gördü ve seslendi adam koşarak gelmişti , buna çok sevinmişti Kemal ,Eser’e sordu

- Sağlep içermisin
- ıyyy..... (Dedi Eser , bu iğrenirim manasınaydı herhalde .
- Sen bilirsin, amca , sen yinede iki tane getir , belki inadı kesilir biraz sonra içer ,
Adam koşarak gitti ve çok az sonra elinde iki kağıt bardakla , dumanı tüten sağlepleri getirdi . Bardak- ların kağıttan olduğunu gören Eser , nazlanmadan sağlep’in birini almıştı , Kemal yine muzipçe güldü , camı kapattı ve Yüzünü Eser’e çevirdi , tam konuşmaya niyetleniyorduki eser konuşmuştu

- Merasiminiz bittimi ....., E.E.!, Kemal Bey sonunda muradına erdin , senden hiç kurtulamayacakmıyım. Söyle bakalım derdin nedir.

Kadın adeta azarlar gibi konuşmuştu , Kemal birden neye uğradına şaşırmıştı . Bir an , keşke önce ben başlasaydım diye düşündü .sonunda dayanamayıp konuştu .

- Hiç bir derdim yok benim bütün derdim , kederim sensin , ben yeniden eskisi gibi dost arkadaş olmak istiyorum
- Sen bunun bir daha olabileceğine inanıyormusun. Rasim bey çok rica etti , kıramadım. Senin halini anlattı bana , hoş ben senin ne durumda olduğunu gayet iyi biliyorum ya. Neyse Ne istiyorsun benden , peşimi niye bırakmıyorsun . anlamıyormusun bitti artık. Bundan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmaz bunu kafana iyice yerleştir . Sana o Cuma günü , Telefonda Love story’i niye dinlettim biliyormusun,
- Herhalde, acıdığın için olacak
- Hayır asla , ben nasıl acınmaktan nefret ediyorsam, böyle durumlarda’da kimseye’de acımam.
- Acımasız olduğunu kabul ediyorsun yani
- Sana acımamı, istermiydin
- Asla , beni öldür ama acıma , bundan daha aşağılayıcı bir şey olamaz hayatta ,Neden Telefonda Love Stroy’i dinlettin o zaman
- Sen böyle durmadan sözümü kesecek olursan, bunuda asla öğrenemeyeceksin
- Dinliyorum , peki anlat
- Bana doldurup gönderdiğin kasette . gene kaş yapayım derken göz çıkardığının farkında bile değilsin yalanmı
- Gene ne yapmışım .
- Hatırla bakalım , ne demiştin ,”Benimle eğer oynadıysan , sen bir fahişeden daha fahişesin”, aynen böyle söylemiştin değilmi . bunu hangi kadın kabul edebilir . Bu bir ikincisi , benim seninle oynamak gibi bir niyetim asla olmadı, oynaşacak bir durumumuz olmadıki , seninle oynamış olayım , bir takım şeylerden , sonuç çıkarmış , yorum yapmışsın yalanmı
- Aramızda hiç bir şeyde olmadımı
- Ne olduğunu , söyle bakalım .

Kemal ne cevap vereceğini şaşırmıştı, böyle bir cevapla, karşılaşacağını kurmamıştı kafasında. Oysa kadın daha önceleri olduğu gibi , yine ona tavır takınıyordu. Bir an, gerçektende , ben hep yanlışmı yorumladım olayları , diye düşünmeğe başladı. Ama buna ne hakkı vardıki işte kadın daha önce olduğu gibi yine onu, bu konuda tersliyordu .

Bir an karısının ona söylediği aklına geldi , “ Eğer karını sevmediğini söyleyecek olursan, kadının sana karşı tavrı değişir “

- Ben karımı , sevmiyorum Eser , Seni seviyorum
- Çüşş... Eğer sen karını, yirmiüç senede sevmediysen Hiç kimseyi sevemezsin hayatta ,
- Biz ayrılıyoruz ,Eser
- Banane ,..Valla , bu sizin sorununuz ,beni aile ilişkilerinize bulaştırmamanızı , sana daha o zamanlar söylemiştim
- O zaman durumlar farklıydı . Seni sevdiğimden bu kadar emin değildim .
- Kemal sen yalancı bir adamsın .Sana bu saatten sonra , hiç bir konuda güvenmem mümkün değil,yarın bir gün sen burda konuştuklarımızıda yazarsın yalanmı
- Vallahi yazmam Billahi yazmam , sana yeminle
- Sana ne oldu böyle eskiden sen böyle bir adam değil din , benim sevdiğim Kemal , böyle yalaka bir tip değildi .
- Ne dedin sen... sevdiğim adammı dedin , ne olur bir daha söyle
- Hoop hoop,, hemen lafı istediğin şekle çekme. Sev diğim dedikse , aşık olduğum manasında demedik. Sevdiğim bir arkadaşım demek istedim.
- Biran bende zannetmiştimki
- Ne zannetmiştin
- Boş ver

Kemal birden , hüzünlendi, gerçektende şimdi yıkılmıştı . gözlerinde iki damla yaş peydah olmuştu . eskiden olsa bunları göstermemek için elinden gelen gayreti gösterirdi , ama boş verdi , bu saatten sonra ne değişirdi . onca zaman kendini aşağılamış olması şimdi yavaş yavaş gururuna dokanıyordu. Eser’e bunca taviz vermiş olmasını şimdi bir türlü içine sindiremiyordu.Kemal ne yapmıştı böyle , şimdi nasıl tamir edecekti yıkılan gururunu , artık her şey için çok geçti . Eser onun gözyaşı döktüğünü fark etmiş istemeden ,içi titremişti. Bir an ona çok ağır konuştu ğunu fark etti ama konuşmuştu. Şimdi bütün söyle- diklerimi geri aldım .Diyemezdi ya

- Ne oldu ağır geldi değilmi , evet genellikle böyle olur. Peki sen bana o romanı gönderdiğin vakit benim hangi durumda olabileceğimi hiç düşündünmü , benim hislerimle oynadığının farkındamıydın. Allah bu , Büyük Allah , Sorumsuzca yazdın bütün bunları, sonra kaçıp kurtulacaktın değilmi . Hiç benim ne hale gelebileceğimi düşünmedinmi , seni daha önce ikaz etmiştim , bana o romanı okutma diye yalanmı. Almak istememiştim ve sen ısrarla vereceğini söylemiştin almadım . Yinede ne yaptın , ne ettin gönderdin. Beraberliğimizin ipini çektin . Güzel bir beraberliğimiz vardı,Ve mutluyduk. Ben yalnızdım , sende öyle , Biz farkında olmadan yalnızlığımızı paylaştık. Ama sen benden’de yalnızmışsın ve haberin yokmuş , nasıl bunu öğrenmek hoşuna gittimi .
- Hayır gitmedi ,ama,ben sıkıldım artık, vaaz dinle mekten

Kemal böyle söylerken , farkında olmadan biraz sert konuşmuştu, Eser’i terslediğinin farkında bile değildi
- Sıkıldınmı ......., Hani bana kızmayacaktın bak seni beş dakika eleştirmeme dayanamadın , peki ben ne yapsaydım , bana gönderdiğin nüshada yüzseksen- sekiz sayfa vardı. Oysa tamamının ikiyüz seksen sayfa olduğunu söylüyordun . onca sayfalar dolusu şeye nasıl katlanacaktım . demekki eleştirilmek güzel bir şey değilmiş,
- Hayır senden sıkılmadım sadece , oturduğumuzdan beri , beni tersliyorsun, oysa buraya yeniden barışmak için gelmiştik.
- O senin fikrin. Nerden biliyorsun barışacağımı , senin yuvanı yapmış olmak için gelmiş olamazmıyım.
- Öyle olsaydı gelmezdin , zaten sen benden , uzakta olduğun her an benim yuvam yapılıyordu , onun için bu saatten sonra , hemde geldikten sonra bile hala bana kırgınlığın devam ediyorsa , demin doğru söyledin bundan sonra , bizim eskisi gibi olmamıza imkan yokmuş bunu daha iyi anladım . Ama sana şu kadarını söyleyeyim çok kindar bir kadınmışsın . seni hiç böyle tanımamışım.
- Sen hayallerine aşıksın oğlum , gerçekleri gör artık.
- Hayret bir şey . Ben bu kadar ahmakmışım haberim yokmuş . Sana ne söyleyebilirimki . Galiba sen haklıymışsın , ben hayallerimdeki kadına aşıkmışım, sen asla benim kafamdaki Eser , Değilmişsin ,
-Beş buçuk aydır anlayamamışsan ben ne yapayım benim kabahatim değilki .
- Beş buçuk ay evvelki , kadınla şimdi kin kusan kadın aynı değilki
- Sen onu yılbaşı akşamı öldürdün .
- Peki , hiçmi haklılık payım yok benim bütün bunları ben kafamdanmı uydurdum.
- Ne yani bütün oluşumlar senin kafandaki gibi olmak zorundamı. Niçin daha detaylı düşünmüyorsun .
- Ne gibi yani , düşünecek ne varki . beni sevmediğini açık açık söyledin , beni aşağıladın , gururumu ayaklar altına almama izin verdin. Nasıl keyif alıyormusun bari . bak istediğin kadar konuşa-bilirsin , böylelikle , hem sen rahatlarsın, hemde benim vicdanım rahatlar.
- Hah işte onu söylemeni bekliyordum , sabahtan beri sen vicdanını rahatlatmak peşindesin , benim peşimde değilsin , öyle değilmi .yalanmı .
- Valla artık bu saatten sonra hangisi doğru , hangisi eğri , bilemiyorum. Belkide sen haklısın .

Kadın ona kendini savunması için bir koz vermişti , tabii ya ,seni değil vicdanımı rahatlatmak için bunca zaman çaba sarf ettim , deseydi iş çoktan bitmiş olurdu. Ama bu neyi değiştirirdi , kendini kandırabi- lecekmiydi,Eğer bir insan kendini kandırıyorsa bu kendine yapacağı en büyük kötülüktü , onca gün salya sümük ağlamasını, nasıl izah edecekti,....... kendine olan saygısı, sarsılmayacakmıydı . eğer birde kendine olan saygısını kaybederse , şerefsiz bir şekilde yaşamanın ne manası vardıki , İşte bu yüzden kadının oyununa düşmedi .

- Evet , vicdanım sana yaptıklarımdan rahatsız ama seni sevdiğim için bunca zamandır peşindeyim ,
- İnanayımmı ,
- Keyfin bilir , inansan ne yazar inanmasan ne yazar
- Ya demek öyle ..
- Öyle tabii , sen beni sevmedikten sonra , ben seni sevsem ne olur sevmesem ne olur .senin için bir şey fark edermi . ama aklıma takıldı . İster Telefondaki sinyali , bana acımadığın için çaldırmış ol, istersen o kötü sözleri muhattap olmayı kabul edememiş olduğun için çalmış ol , nasıl söylemiş olursan söyle beni yine,sevmemiş olduğuna inandıramayacaksın , çünki , sen bütün bu yakıştırmalarımı , kabul etmeyip bir şekilde açar telefonu , beni ikaz ederdin . bunu yapmayacak kadar korkusuz olduğunu biliyorum, ama sen yine bana bir ip ucu verdin, çünki , müzik kutusu ile , bana sinyal gönderdin, bunu sana özellikle aldığımı biliyordun ve yine onunla bana mesej vermen çok incelik isteyen bir şey , zaten bende sana bunun için aşık oldum ya !.
- Bak gene başlamayalım, aşk nakaratlarına ,Tamam seni aramayacağım demiştim , sözümde durmadım aradım, sende telefonu yüzüme kapadın. Peki ondan sonra beni , ertesi günü niye aradın , tekrar gönlümü almak içinmi
- Ben seni bir daha aramadım
- Yemin edermisin
- Yemine gerek yok, aramadım,nerden çıkarıyorsun bütün bunları ,
- Aradın , aradın , hemde aradığını anlamam için , Telefonun sinyal müziğini çaldırdın. Bir nevi pişmanlık belirtisiydi değilmi .yalanmı
- Ben seni aramadım ,yine hayal kuruyorsun
- Her neyse , aramadım diyorsan , zararı yok aramamış ol . zaten aramış olsanda aramamış olsanda artık benim için fark etmiyor . Ben yoruldum artık. Pes ediyorum , eğer bunca gönül alma teşebbüslerime rağmen hala bu soğukluk devam edecekse . varsın etsin , ben şansımı son bir kere denemiş oldum ve ağzımın payını aldım. Keşke ilk telefonundan sonra , seni hiç aramamış olsaydım, o zaman bir tesellim vardı . Ve onunla avunurdum. Ama yapamadım emin olmak istedim , temelli kaybettim.
- Diyelimki , aradım . bundan sana aşık olduğum manası çıkmazki ,Peki diyelimki sen haklısın benden ne yapmamı bekliyorsun, kalkıp boynunamı sarılayım istediğin bumu .
- Hayır , artık hiç bir şey istemiyorum zaten yerterince gururumdan taviz verdim . Bundan sonra , kendime bir çeki düzen vermek zorundayım , ne yapalım , zorla güzellik olmuyor ya . canın sağ olsun seni artık hatıralarımın mezarlığına gömmekten başka çarem yok seni inatçı ve kindar biri olduğunu bilirdim ama pes doğrusu bu kadar zalim olabile- ceğin asla aklıma gelmemişti . hadi gidelim artık .
- Niye kızıyorsun , gerçekleri duymak işine gelme dimi ,
- Haklısın , gerçek acıda olsa gerçektir . bir daha seni rahatsız etmeyeceğimden kesin olarak emin olabilirsin
- İyi sevinirim buna ,
- Bari seni eve bırakana kadar kırıcı olmaktan vaz geç . sanki ilk defa bu gün tanışmışız gibi tavır takınmana gerek yok ,
- Senin daha doksan altı senesinde kaldığın belli oluyor . o günler geride kaldı artık anla bunu

Kemalin yüzü asılmıştı , kadının bu tavrı gücüne gitmişti ama yapacak bir şey yoktu . İşte zaten , işin bu tarafını’da tahmin etmiyormuydu , evet bu tahmini doğruydu , kadın Kemal’i sevmiyordu. Arabayı çalıştırdı , ve aracı vitese geçirdi , tam ayağını debriyajdan kaldırıyordu , birden bir şey aklına geldi kadın biraz evvel yine ona bir mesaj vermişti ve araya laf karıştırınca bu mesajı gözden kaçırmıştı ama tekrar düşündü , Evet kadın ona ,” Diyelimki, sen haklısın “ ne demekti bu eğer sevmiyorsa neden diyelimki sen haklısın desin , birden ayağını debriyajdan çekerek , tekrar Eser’e döndü. Bu arada arabada istop etmişti kontağı kapattı.

- Eser , sen yalan konuşuyorsun , beni sevmediğin yalan , niçin yapıyorsun bunu bana , söyle neden yapıyorsun , seni çözmek beşbuçuk ayımı aldı , ama artık tahamülüm kalmadı , lütfen söyle neden beni kendinden soğutmağa çalışıyorsun amacın ne , lütfen beni sevdiğini bir kere olsun söyle ne olur , yalvarırım , bu , bu kadar zor bir şeymi .söyle neden neden.
Kadın biran şaşırmıştı , oysa Kemali kendinden soğutmak için her şeyi yapmıştı , ama artık daha fazla bu oyunu sürdürmeğe gücü kalmamıştı

- Evet , bende seviyorum seni , hemde çok seviyorum evet , yüzlerce binlerce kere evet. Seviyorum , hadi şimdi görelim bakalım ne yapacaksın bu işi nasıl temizleyeceksin , ne geçti eline bunu duymakla , gel bunu konuşalım , bakalım seni sevmiş olmammı senin için daha acı olacak yoksa sevmemiş olmammı , hadi gel bunu konuşalım . Hazırmısın , dinle o zaman .

Kemal hiçte bu tepkiye hazırlıklı değildi , bir an nasıl sevinmesi gerektiğini bile şaşırmıştı , bu nasıl bir sevgi itirafıydıki , yüzünde adeta bir tokat gibi patlamıştı .Cevap vermeğe korkuyordu çünki kadın bu güne kadar hiç duymadığı bir şeyi söylemişti ve devam ediyordu , dinlemeliydi .

- Evet , beni sevdiğini biliyorum, ve benim sevdiğimi de sen hissediyordun , ve bu bize ister istemez beraberinde saygıyı getiriyordu. Ayrıca sen evli bir adamdın ve evli olduğun halde benim seni sevmemi bekliyorsun . Beni o kadarmı bayağı görüyorsun gözünde . tamam şimdi benim seni sevdiğimide öğrendin , aramızdaki bu masum aşk kaç gün sürecekti , duygularımızı da öğrendiğimize göre, yatağa ne zaman gireceğiz dersin , ve senin benim bunu nikahsız yapabileceğime , aklın kesiyormuydu yoksa , ben bu kadarmı adi bir insanım ha, ne dersin . Diyelimki karını boşadın nikah yaptınbeni aldın. Peki o kadının , bu işte ne günahı var. geçmişte , benim düştüğüm duruma onu düşürecek kadar, şerefsiz birimiyim, tutki , sen karını boşamadında karın seni terk etti , peki aldığın üç kuruş maaşla beni nasıl geçindirmeyi düşünüyor- sun acaba , ben zaten çalışıyorum ve kendimi . geçindiriyorum , eğer evlenip hayatımın akışını değiştiremiyorsam,niye senin yada bir başkasının kahrını çekeyim , benim gezmeyi sevdiğimi biliyorsun , ben plajada mayoyla girerim , denizede , beni nasıl kapatmayı düşünüyorsun acaba , ayrıca , karının çıktığı eve gelin gelebileceğimi düşünüyorsan, aldanıyorsun . bana istediğim yerden daire tutmağa gücün yetecekmi , yoksa iç güveysi gibi gelip yanımda oturmayımı düşünüyorsun. Ne dersin . Benim seninde bildiğin gibi bir sürü arkadaşım var bunların içinde erkek olanlarıda var , sen ne manada arkadaş olduklarını biliyorsun, hatta bunlar sendende eski arkadaşlarım , onlarla alakamı kesmemide istermisin , yolumuda değiştireyimmi onları görünce , daha sayayımmı bütüan bunları benimle tanıştığında sen biliyordun , sana hiç olmadığım gibi gözükmedim. Seni hiç kandırmadım , sadece sana olan sevgimi anlamanı istemedim, seni o kadar çok seviyorumki bütün bu gerçeklerden sonra senin çaresiz kalacağını biliyordum , ve bunu görmeni istemiyordum , ne demiştin sen ilk romanında “ÇIKIŞ YOK ARKADAŞ” Yeni bir roman daha yazıyormuşsun, adı neymiş her neyse ama ben sana başka bir ad bulayımda onu koy
ÇIKIŞ VAR( var ama) UÇURUM Nasıl beğendinmi bu gerçekleri , bunlar hayatın gerçekleri aslanım , boş sevgi ile karın doymuyor, paran yoksa aşık olmağa bile hakkın yok. Bunu seni yada bir başkasını aşağıladığım için söylemiyorum . bu bir realite , hayatın gerçekleri bunlar. Benim içinde geçerli ,senin içinde , yoksa ,benim, senin bol paralı olmanı istediğim için değil. Hayatın acı gerçekleri bunlar. Bize gelince ,geçmişte sende sıranı savdın bende , bu saatten sonra aşk bizim neyimize , ikimizde ne güzel , tatlı bir arkadaşlık içersindeydik masum , sadık ve şefkatli,bir arkadaşlık.Birbirimize bağlılığımız, güve- nimiz vardı .Sen herşeyi berbat ettin . Evet canım, nasıl romanına koyduğum adı beğendinmi .ÇIKIŞ VAR ama biliyormusun , bizim çıkışımızın sonu UÇURUM, Hadi cesaretin varmı , atlayabilecekmisin bu uçurumdan , yap bakalım tercihini , nasıl memnun oldunmu , seni seviyor olmamdan , hangisi daha güzelmiş , seni sevmiyor olmammı , yoksa seviyor olmammı .


Eser bunları konuşurken o kadar çok kızmıştıki sinirden , kemalin, yakasını sarsarak . çekiştirip duruyordu .

“ Söyle memnun oldunmu... Kemal,”

- Kemal, kemal, kalk uyan hadi kalk kemal

Kemal gözlerini açtığında telefon ahizesi hala elinde duruyordu , Acaba gerçekten Rasim beyle konuşmuş- muydu, bütün bu kabus gibi geçen dakikalar neydi böyle , gözlerini oğuşturdu , kendisini sarsan annesini gördü karşısında . bir an hayret etti saate baktı , yatalı henüz yirmi dakika bile olmamıştı . Nasıl görmüştü onca sahneyi bu kadar kısa zamanda Rasim beyi telefonla arayıp onunla cafede oturmuşlar ve daha sonra , araba kiralayıp Eserle buluşmuştu , ve bu tatsız tartışmaya şahit olmuştu. Bütün bu kadar şey bu yirmi dakikalık kısa bir zaman içine nasıl sığmıştı, bir türlü bir anlam veremiyordu
Kemal hala biraz evvel yaşadığı olayın etkisindeydi ve hala şaşkın şaşkın etrafına bakınıyordu,

- Uyumuşum be anacığım
- Görüyorum , hadi kalk iftar vakti oldu ve kardeşlerin hepsi aşağıda seni bekliyorlar. Ben iniyorum elini yüzünü yıka sende hemen gel bekletme
- Tamam geliyorum .

Olaylar o kadar gerçek gibiydiki, biran bunun bir rüya olduğuna sevindi . kadın ne kadarda doğru söylüyordu , onların beraberliklerinin sonu bir uçurumdan başka bir şey değildi, İkisi’de agresif bir kişilik yapısına sahipti ,bir iki günlük cicim ayı çok çabuk bitebilirdi .zaten bütün roman boyu içlerindeki duyguların, savaşının nedeni buydu onu hem seviyor hemde sevmiyor olması , onunla hem hayatını, birleştirmek istiyor hemde istemiyor,olmasının nedeni buydu. Ayni şey genç kadın içinde geçerliydi. vucudunun bütün hücreleri birbirleriyle çarpışıyor gibiydi . Aklı ve mantığı, kalbi ve hisleriyle savaşı- yordu .Bu savaşta yalnız değildi , Eser’inde aynı savaşı verdiğini biliyordu. Aklı ve mantığı kendisini sevmediğini söylüyordu ama hisleri ve kalbi kadının kendisini sevdiğini söylüyordu . Ölümden başka hiç bir şeye çare yoktur , ve bu iki insanın durumu ölüm değildiki, tabiiki her şeye rağmen çaresi vardı . ama kişiliklerini bir tezgaha yatırıp, ameliyat ettirmeleri ve sivri uçları kesmeleri lazımdı, yani birbirlerine batan fazla gelen kişiliklerini , kadın serbestiyet (özgürlüğün)’den , ne kadar taviz verebilecekti , Erkek onun bu sınırsız özgürlüğünün ne kadarına tahammül edecekti, kendi sahiplenme aaidiyet duygusunun , kadın ne kadarını kabullenecekti , Erkek mütavazi bir yaşantısıyla mutluyken, kadın içindeki hırsaların ne kadarına gem vurabilecekti Frapan giysilerle kadın kendini daha özgür ve çekici bulurken, Kemal bunun ne kadarını sınır olarak kabul edebilecekti. Bu kadar hazımlı olabilecekmiydi . itikadi değerlerine sıkı sıkıya sarılmışken, onun itikad bozukluğuna ne kadar göz yumabilecekti. İkiside otoriter bir kişiliğe sahipken hangisi hangisinin boyunduruğunu kabullenecekti . O kadar çok benzer yanları vardıki bütün bu olumsuzlukları , bir iki komediye birlikte gülmüş olmakla , bir iki yazarın yazmış olduğu eser’i aynı anda aynı zevkle paşlaşmış olmakla , aynı müzikten aynı oranda haz duymuş olmakla , Aynı zevkleri paylaşmakla . bütün bu olumsuz şartları yok sayabilmenin üztesinden gelebileceklermiydi , tabiiki asla böyle bir şey söz konusu bile değildi, işte bu ameliyatın sonunda ikiside Kişililk mutasyonuna uğradıklarında ikisininde sevdikleri kişilikler gidecek yerine yeni iki insan gelecekti. İki yabancının aynı oranda birbirlerini sevmeleri ise zaten mümkün değildi , İşte görmüş olduğu rüyada kadın bunları söylemişti , acaba söyleyen kadınmıydı , yoksa başka bir şeyler onun daha sağlıklı düşünmesi için , onu uyarmışlarmıydı . yüzden Eser’in kendisini ., o ne kadar inkar etmiş olusa olsun sevdiğini biliyordu . Kendisi ne kadar inkar ederse etsin onu sevdiğini biliyordu. İşte bazen kaderin böylesine garip cilveleri olabiliyordu.bundan sonrası zaten ayrıntıydı , bir araya gelip barışsalar ne olacaktı , barışmasalar.Uçuruma atladıktan sonra böylesine bir birlikteliğin ne kıymeti vardıki , Şu şarkılar bazan iki kelimeyle iki cilt romanın özetini ne güzel veriyorlardı .
SENİ UZAKTAN SEVMEK AŞKLARIN EN GÜZELİ ALIŞTIM HASRETİNE , GEL DESEN GELEMEMKİ *********** 2.2.1997
YUKARDAKİ HİKAYE HAKKINDA BİR İKİ SÖZ

Bu hikaye, ÇIKIŞ VAR(UÇURUM) adlı romanın finalinden alınmıştır.Aylar sonra Kemal,Eser’le barıştı.ama asla bunun mutluluğunu yaşayamadı çünki, onunla dargınken, en azından hala bir acabası vardı ve Eser’in kendisini geçmişte biraz olsun sevmiş olabileceğine inanıyor ve böyle teselli buluyordu. Onunla barıştıktan sonra geçen öyle olaylara şahit olduki . Kemal artık geçmişte, asla Eser’in kendisine bir aşk duymadığına kesinlikle inanmıştı.Ve bütün hayatını bir hiç uğruna yıkmış olmanın üzüntüsünü yaşıyordu.Onun tek taraflıda olsa Eser’e duymuş olduğu aşkın,ve bu aşktan sonra gelişen olayların bir faydası olmuştu. Karısının, kendisini düşündüğü kadar sevmediğini görmüş, ve anlamıştı.Zaten yıllarca bunun kuşkusu ile hep kavrulmuştu, hep acabası vardı. Romandaki ana tema olan Lav you adlı şarkıyı Kemal Hep Eser çaldırdı zannıyle genç kadına karşı hep suçluluk duymuştu, oysa Karısıyle ayrılmalarından on bir ay sonra bunu çalanın Eser değil Karısı Leyla olduğunu yine onun ağzından duymuştu. Şarkıyı çalanın Eser olması ihtimali bile onu çok mutlu etmeye yetiyordu.Ama Leyla bunu yapıp telefonda bu şarkıyı çalanın Eser olduğu intibaını vermesi ikisi arasında kalan son sevgi kırıntılarını’da yok etmişti.Ve Kemal’in son mutluluk köpüğünü bile elinden almıştı.İşte bu yüzden Kemal karısından ayrılmış olmaktan ve yirmi üç senelik bir evliliği yıkmış olmaktan asla pişmanlık duymamıştı.Çünki bu yirmi üç sene boyunca ona katlanmış olmasının tek sebebi Leylanın kendisin seviyor zannediyor olmasıydı....................2.11.1997