ŞİLEDE BİR AKŞAM YEMEĞİ
Kemal , genç kadını,Poliklinik kapısının önünde gördüğünde saatine şöylece bir göz attı 16.01 geçiyordu.Hafifçe tebessüm etti ,genç kadın ,hala eskisi gibi dakikti . Geçmişte de ,işine ne erken gelir ne de geç kalırdı . Eğer önemli bir sebebi yoksa, erkenden kaçtığı vaki değildi. Bir an, ona görünüp görünmemek arasında tereddüt içinde kalmıştı. Ama buraya kadar geldiğine göre, onu mutlaka bir şekilde görmeli ve konuşmalı idi.Genç kadın merdivenleri ağır ağır indi bahçeye park etmiş olduğu arabasına yöneldi. Bir an gayri ihtiyari başını yana doğru çevirince Kemal ile göz göze geldiler. Olduğu yerde dondu kaldı , Sonra arabasına doğru Birkaç adım daha attı ama devam etmedi , olduğu yerde durdu ve kemale doğru döndü. Öylece baka kaldı . Belli ki o da ne olacağını bilmiyordu. Şaşkın ve soran gözlerle kemale bakıyordu. Gerçekten de bu ani karşılaşma onu şaşırtmıştı. Aslında tesadüfi bir karşılaşma olmadığı gün gibi orta yerde idi . Çünkü şu an, özel bir polikliniğin bahçesinin içinde idiler . Bu kadar tesadüf ancak filmlerde olabilirdi ve hayat da asla bir film değildi . Hayatın içinde,absürd tesadüflere yer yoktu . Bunun bir tesadüf olmadığını anlamıştı . Anlamıştı ama , bu ziyaretin sebebini merak etmişti.Dile kolay Birbirlerini on senedir görmüyorlardı , Sadece , geçen sene kemal, genç kadının yaş gününü, bir kurye vasıtası ile gönderdiği bir demet çicek ile kutlamıştı ondan sonrada bir daha genç kadını aramamıştı. Aslında,onun bir telefon açıp çiçekler için teşekkür etmesini beklemişti . Ama o telefonda gelmeyince , onu ziyaret etme cesaretini bulamamıştı. Yinede onca zamanın ardından, işte burada idi.
Korkak ve heyecanlı adımlarla genç kadına doğru yürüdü. Zoraki de olsa yüzüne bir tebessüm yerleştirmeğe çalıştı , ama bu içinden gelmeyince bir sırıtma gibi duracaktı, vaz geçti. Yanına gelince bu sefer yüzünde gayri ihtiyari acı bir tebessüm oluştu. Elini korkarak genç kadına doğru uzattı .Genç kadın hala soran gözlerle ona bakıyordu. Kemal korkarak :
-Merhaba Nasılsın (diyebildi)
Anında bir cevap alacağını zaten ummuyordu öyle de oldu .Genç kadın ona cevap vermedi hala şaşkın şaşkın yüzüne bakıyordu. Sanki onu duymamış gibi idi . Cesaretini toplayıp genç kadının gözlerinin içine adeta yalvarırcasına bakarak tekrar sordu . Sesi titriyordu.
- Nasılsın
Genç kadın Onun bu çaresiz ve acınası halini görünce içi titredi , neden sonra kendini topladı ,ve hafifçe cevap verdi
-Teşekkür ederim .
- Ortalıkta buz gibi bir hava hüküm sürüyordu. Kadın hala kemalin konuşmasını ve bir şeyler söylemesini bekliyordu.
-Peki sen benim nasıl olduğumu sormayacakmısın ? Bak onca yoldan geldim . Düşün bir kere Fındıkzade neresi . Erenköy neresi
Genç kadın elinde olmadan hafifçe güldü.
- İyide ben, seni davet ettiğimi hatırlamıyorum , Hem onca yıldan sonra bu zamansız ve lüzumsuz ziyaretinin sebebini öğrenebilirmiyim .
-Aslında her hangi bir sebebim yok ama , biliyormusun , bir gün seninle, bir sohbet anımızda ne demiştin , “ Seni bir gün yine görmek isterim” İşte bundan cesaret alarak geldim.
-Sadece onumu söylemiştim ve hangi zaman diliminde söylemiştim . Önce bunu ve sonrada ,zaman içindeki tatsız gelişmeleri bir düşün. Onca şeyden sonra , Hangi cesaretle benim bu söylediğim şeyi bir sebep olarak gösteriyor ve karşıma çıkıyorsun anlamış değilim. Sence ,o davetin bir hükmü kaldı mı acaba..? Şimdi lütfen söylermisin buraya niye geldin
-Ben buraya geçmişi konuşmaya, deşmeye gelmedim.İyi Ya da kötü onlar o günün şartlarında istemeden gelişen şeylerdi ve üstünden tam on sene geçti . Ben geçmişin pişmanlıklarını defalarca yaşadım ve hatırlamak istemiyorum . Senin bunları tekrar yüzüme vurarak utandırmanı istemezdim Üstelik o geçmişte olumsuzluk dediğin şeyler ikimizin dışında gelişti . Ve ikimizde kurbandık . O zamanın şartlarının kurbanı. Onca sene sonra , bu kadar acımasız olmana gerek yok
- Her ne ise söylenecek fazla bir şey olduğunu sanmıyorum , Şimdi izin verirsen evime gitmek istiyorum çünkü çok yorgunum , Hoşçakalın kemal bey size iyi günler., Umarım bu son karşılaşmamız olur.
Genç kadın arabasının kapısını açtı ve oturdu ,Kontağı henüz çevirmemişti , Kemal yandaki açık pencereden içeri eğildi ,genç kadına son bir kere seslendi .
- Biliyormusun , ön göründe çok haklısın , Bir daha asla , ama asla karşılaşma şansımız yok bunu sen istesende yok, ben istesem de yok. Çünkü Bu gün , beni yaşarken i son görüşün . Sanırım bu seni bir hayli hoşnut eder . Kendine çok iyi bak ve hakkını helal et , ve ne olur ,beni ara sıra da olsa hatırla lütfen.
Genç kadının kararlı tutumundan , onu hiç bir şekilde yumuşatamayacağını anlamıştı ,ve buraya gelişi ve onu görmek isteyişinin Gerçekten de çok lüzumsuz bir gayret olduğunu anlamıştı , buna çok üzüldü Birden içi katıldı ,son sözlerini boğazına takılan bir hıçkırıkla birlikte söylemişti . Bir anda Gözünden damlayan yaşlar genç kadının arabasının koltuklarına adeta yağmur taneleri gibi dökülmüştü. Kırmızı kadife kumaşa düşen damlalar iki siyah yuvarlak hare gibi duruyordu. Aracın yanından ayrılan kemal, Poliklinik bahçesinin çıkış kapısına doğru yürümeğe başladı. Genç kadın bir anda ne olduğunu anlayamadı , Bu son görüş ne demekti ,”yaşarken beni son görüşün” derken neyi kast etmek istemişti . Yoksa gene eskiden olduğu gibi dram mı kesiyordu . İyi ama insan bir anda böyle yağmur gibi sel gibi göz yaşı dökemezdi ki. Aracı çalıştırdı .Ve hızla kemalin yanına yaklaştı ve camı açıp seslendi .
- Kemal Dur..
Genç adam cevap vermedi ve yürümesine devam ediyordu .
- Lütfen dururmusun . Yaa ... saçmalama ve çocukça davranmaktan vaz geç !.
Kemal yürürken, oda ağır ağır onu takip etmek zorunda kalıyordu. Bu da dışardan bir gözle bakılınca hiçte hoş gözükmüyordu. Bir an ,Avrupa yakasındaki dizide oynayan “Dilber Hala” gibi “ Elaleme malamat mı edeceksin beni “ demek istedi . Son anda aklına böyle muziplik geldiği için hem kendine güldü, hemde kızdı. Tam da komedi yapılacak bir durum muş gibi , Ama herşeye rağmen ortalıktaki görüntü böyle gibi idi . Peki ya bu durumu , doktor arkadaşlarından biri görecek olsa, ertesi günü bunu nasıl izah edebilirdi ki . Keşke arkasında seslenmese idim diye düşünmeye başladı. Ama madem seslenmişti , arkasını getirmeli idi . Aracı yanaştırdı , ve bir çırpıda inip genç adamın kolunu çekiştirdi hiddetle sordu
- Ne yapmaya çalışıyorsun , Yüzüne doğru baktı , ama kemal yüzünü öteki tarafa çevirmişti bile . Tekrar kolundan çekiştirdi
- Yüzüme bakarmısın lütfen .
- Kemal ısrarla gözlerini kaçırmaya çalışıyordu ,genç kadın bir anda onun baktığı yöne geçti ve ağlayan gözleri ile karşılaştı. Kemalin gözleri kıpkırmızı olmuştu . Bir an içi titredi .Ona acıdı .
- Geçen seferki gibi intihar etmeyi düşünmüyorsun değil mi (diye sordu )
- Kemal hala suskundu.ve yürümeğe devam ediyordu . Ve Genç kadında onu istemeden takip etmek zorunda kalıyordu . Arabasının bulunduğu yerden nerede ise on onbeş adım uzaklaşmışlardı . Onun daha fazla yürümesi engellemek için , elinde sıkı sıkıya tutmuş olduğu beyaz bir kağıda dürülerek sarılmış ruloyu çekip aldı . Kemal istemeden de olsa durmak zorunda kaldı. Genç kadın merakla sordu
- Ya ben senle ne yapacağım . Onca zaman sonra şu halimize bak. Bir gören olsa ne cevap vereceğim aklım almıyor. Söylermisin deminki sözünün anlamı ne .
- Çok mu merak ettin.! Boş ver sadece sana şaka yapmıştım
-Yok.. bu şaka değildi kemal . Lütfen söylermisin neler oluyor . Madem beni görmeye geldin . o zaman bana anlatmaya borçlusun .Hem unutma ki ben bir Doktorum. Ve şu anda sende hiç iyi gözükmüyorsun. Hadi gel arabaya geçelim, seni Kadıköye kadar bırakayım hem biraz laflarız. Sende açılırsın.
Sonra merakla kemalin elinden çekip aldığı ruloya baktı içinde ne olduğu gözükmüyordu. Arabaya geçip oturduklarında elindeki ruloyu dışından yoklayınca , Bunun ne olduğunu anladı , ve bir çırpıda kağıdı yırtıp açtı. İki akciğer grafisi ile burun buruna geldi . Kemal filmi Doktor hanımın elinden almak için hamle yaptı ama genç kadın elini yana doğru kaçırınca alamadı .
- Ne bu ...
- Görüyorsun ne olduğunu
Doktor hanım bir an için yüreğinin sızladığını hisseder gibi oldu . Aklına çok kötü şeyler gelmişti . Filmleri ,merakla cama doğru kaldırıp baktı.Yüzündeki güleç hal birden karardı .
- Kimin bu filmler ..
-Sizce kimin olabilme ihtimali var dersiniz. Her ne ise Doktor Hanım, bırakın beni gideyim. Bu sizi son görüşümdü.Merak etmeyin sizi bir daha rahatsız etmem. İzin verirseniz,Şimdi gitmek istiyorum
- Hayır izin vermiyorum, Belki gitmeni istemiyorum. Anlat bana neler oluyor.
-Demin beni görmek istemediğinizi söyleyen siz değilmi idiniz.
-Evet bendim ve şimdi de gitmeni istemiyorum.
-Bu değişikliğin nedenini sorabilirmiyim . Yoksa merhamet hislerinizmi kabardı birden bire
-Kemal gene başlama , Madem beni görmeye geldin ve şimdide otur neler oluyor anlat bana
-Pekala , ama önce camı açıp bir sigara yakmak istiyorum . İzin verirmisiniz
- Sigaramı içeceksin ,saçmalama... ASLA .. izin vermem
Kemal Hafif bir tebessümle acı acı ve alaycı bir şekilde güldü.
- Biliyormusun (Dedi) şu anki tavrınız bana şeyi hatırlattı , rahmetli babam da hastane dönüşü benden sigara istemişti ve bende aynı sizin verdiğiniz tepkiyi vermiştim.O da .”oğlum bu saatten sonra İçsem ne olur içmesem ne olur . Hadi ver de bir sigara yakayım” Bende ona hak verip bir sigara vermiştim ama zavallı ilk nefesten sonra zaten içememişti , hastaneden eve gelinceye kadar ciğerleri sökülünceye kadar öksürmüştü. Neyse ki ben hala o durumda değilim . Şimdi lütfen izin verirmisiniz bir sigara yakayım .
- Ne yani illa o duruma gelinceye kadar beklemeyi mi düşünüyorsunuz. Bu filmler ne zaman çekildi
- Sanırım Üzerinde bir tarih var .
- Hayır yok .
- Nasıl yok Ya !.. tarihide var ismimde yazılı üstünde , silinmiş olmalı
- Hayır o yazılar silinmez , bunda bir yanlışlık olmalı .Her neyse hemen geri dönelim bir film de ben çekmek istiyorum.
- Gerek yok . Ben bunu zaten özel bir yerde hem de iyi bir klinikte çektirdim. Yaklaşık bir ay kadar oldu . Yeniden bir ikincisini çektirmek istemiyorum.
- Saçmalama
- Hayır esas sen saçmalama , ben buraya hastalığımı konuşup kendimi acındırmaya gelmedim.
- Peki niye geldin öyle ise , hastalığını konuşmayacaksak o halde elinde bu filmle neden geldin ki.
-Çok mu merak ettin .
- Elbette merak ettim , Söz konusu hastalığın değilse geliş sebebin ne
- Öncelikle beni gördüğünde sergileyeceğin tavrı adım gibi biliyordum.Ama yinede seninle eski günlerde olduğu gibi ayak üstüde olsa bir iki çift laf edip , son günlerime ekleyeceğim ilk ve son mutluluğumu tatmak istemiştim. Tabi ki , sıkışırsamda bu filmlerimi koz olarak kullanacaktım. Yani sana bir nevi psikolojik baskı uygulayacaktım.
- Aferin bunu başardın da .
- Hayır başarmadım.. başaramadım... üstelik farkında isen elimdeki filmleri ben değil sen açıp baktın.
- Ya peşinden gelip elinden bu filmleri çekip almamış olsa idim.
- Merak etme , zaten evdeki hesabım çarşıya uymamıştı. , çünkü beni öylesine umarsız karşıladın ki . Sana Hiçbir şey göstermeyip geldiğim gibi geri dönmeyi düşünüyordum .
- Pekala tedaviye başladın mı
- Lütfen şu anda bunların hiç birini konuşmak istemiyorum..
- Sen delimisin bundan daha önemli ne olabilir senin için .
- Benim için yer yüzünün en önemli meselesi ,Seninle ,tıpkı on sene evvel olduğu gibi , hem de aramızda hiç tatsızlık yaşanmamış gibi bir sohbet etmek, Senin gülüşünü izlemek , senin yanında olmak bana yeterde artar . Bundan daha önemli Hiçbir mesele yok benim için . Lütfen sende bunu esirgeme benden . Hem biliyorsun , bana değil , sana hipokrat yemini ettirdiler. O halde benimde bir hasta olarak senin üzerinde hakkım var , öyle değilmi ..?
- Allah Allah delinin zoruna bak . Kemal.. , sen Akciğer Sea , ne biliyorsun değilmi . Hemde bayağı - ilerlemiş bir safha seninki .
- Biliyorum canım merak etme , her ne kadar senin gibi Doktor değilsek de , sağlık teşkilatında yirmialtı sene görev almış biriyim..Üstelik sen pratisyenken, ben uzman memurdum unutma.(Kemal son sözü söylerken hafifçe gülmüştü)
- Hay Allah delisin sen .Şu halde bile işin gırgırındasın , sen hiç büyümeyecekmisin.
- Yooo.. hayır ! ben sadece senin yanında iken çocuklaşıyorum bunu hala fark edemedinmi . Ve lütfen söyle bana barıştık değilmi .. beni af ettinmi .
- Küsmem ve af etmem için o kadar uzun zaman geçtiki ,Hem geçmişte seni hiç suçlamamıştım ki .Evet biraz kızmıştım ama zamanla geçti ..Hem demin sen söylemiştin ya ..Biz ikimizde geçmişte olayların kurbanı idik ve birde şartlar öyle icap ettirmişti.
Aracın içinde Bir an kısa bir sessizlik hüküm sürdü ,Doktor hanım kendini toparladı ,İçinden “ne yapıyorum ben” dedi , Yanındaki kişi Önemli derecede hastalığı olan bir kişi idi ve belki de çok az bir zamanı kalmıştı , Oysa ,o da onu uymuş Hiçbir şey yokmuş gibi oradan buradan konuşup sohbet ediyorlardı. Bir hekim olarak ,Bunu kabullenemezdi . Ciddi bir sesle konuşmaya başladı
- Bak kemal ! Sen .Has....
Doktor hanım ,Daha Cümlesini tamamlayamadan kemal , elini onun ağzına getirdi ve susmasını işaret etti
- Bak.. (Diye başladı)bana ne söyleyeceğini biliyorum ,ve böyle yapmakta da haklısın, ama ne olur demin sana söyledim , şu anda senin yanında, hastalığımdan konuşmak istemiyorum.Hatta hatta hasta olduğumu bile düşünmek istemiyorum. Ancak senden Bir şey için söz alırsam , ve bunu bana yaşatırsan .O zaman , benim hakkımda ne söylemek ,ve bana ne tavsiye etmek istersen hepsine harfiyen uyacağım , sana söz veriyorum ama lütfen şu anı bozma .
- Umarım benden istediğin şey, ve ahlaki normlarıma , ve prensiplerime aykırı bir şey değildir
Kemal birden ciddi bir sesle
- Handan .. (diye seslenip onun sözünü kesti ve devam etti)
- Handan , böyle şey nasıl aklına getirirsin ki , Benim sana nasıl bir ahlaksız teklifim olabilir ki.Tamam bütün bu söylediklerimi unut ve beni uygun bir yerde bırak lütfen . Anlaşılan gerçekten de sen beni henüz tartamamış , ve tanıyamamışsın.
Doktor Handan, hanım istemeden bir gaf yaptığını anlamıştı ama bir an için istemeden de olsa öyle bir laf çıkıvermişti ağzından. o da pişman olmuştu ama söylenmişti işte.
- İyi iyi sende hemen kızma , söyle bakalım ne istiyorsun. Hem biliyormusun , bana demin ne diye seslendin sen farkındamısın .
- N e dedim
- Bir düşün bakalım .
- Ne diye seslendim Doktor hanım
- E !.. Başlarım senin Doktoruna , yeter yaa..! Madem Doktor, Doktor deyip duruyorsun , koskoca İstanbulda , benden başka Doktor bulamadınmı ?
Kemal birden affalamıştı, on sene aradan sonra,onu ilk defa bu kadar hiddetli görüyordu . Acaba ne gaf yaptım deyip düşünmeye başladı . Az Önce handan hanımın kendisine yaptığı gafı çoktan unutmuştu. Bir kedi gibi aracın içinde büzüldü .Sessizce sordu
- Özür dilerim yanlış bir şey mi söyledim .
- Evet hep aynı yanlışı tekrar edip duruyorsun . Benim adım Ne ..
- Handan hanım
- Handan mı...? Hanım mı..hangisi söyle
- İkisi de
- Bak kemal benim canımı sıkma , demin ne diye hitap ettin “Handaaaan”Evet ne imiş benim adım...HAANDAAN
- Demin sana Sadece , Handan mı dedim.......... Özür dilerim
- Dileme , benim adım Handan ...Arkadaşlar birbirlerine adı ile hitap ederler. Ve sen ilk defa bana adımla hitap ettin ve bu da benim çok hoşuma gitti . Bunu ilk defa yaptığının farkındasın değilmi. Belki de senin bu haddinden fazla nazik tavrın aramızda, sıcak, samimi ve duygusal bir köprü kurulmasına engel olmuş olamaz mı ? Ne bileyim, sanki, aramızda gereğinden fazla kalın bir duvar varmış hissine kapılıyorum. Sen hanım lı... Ben , bey li , cümleler kurup konuşunca , Bu da ister istemez aramızda bir resmiyet ve mesafe oluşturuyor. Hal böyle oluncada , aramızda karşılıklı duygusal bir akış bir sıcaklık doğmasına imkan olur mu dersin? İşte bu yüzden , birlikte bulunduğumuz , o zaman zarfında ... Neyse zaten bu saat den sonrada her şey içinde çok geç zaten .
-Ne yani !Bütün bunlara , tek başıma ben mi sebeb oldum.? Senin bunda hiç mi suçun olmadı .
- Yoo asla ! bunu için sadece seni suçlamıyorum . Elbette değil... Sanıyorum ben duygularımı Tek başıma yaşamayı seviyorum .
-Bak işte bunda haklısın, Sanırım bizim en büyük sorunumuz bu idi .Yine sanırım , Bende senin yaradılışında bir kişiliğe sahibim . Ve bende duygularımı tek başıma yaşamayı sevdiğim için , bu durum ortaya çıktı . Ama ne var ki , sen durumunu hep muhafaza ettin ben ise bu yükü daha fazla taşımayı beceremedim. Ve geçmişte bir karşılık bekledim . Bu olmayınca da ,Gerçeklerimiz bizi çok farklı yerlere fırlattı . Hayret ,birbirimize ne kadar çok benziyoruz. Anında verdiğimiz tepkiler bile aynı. Aslında tüm bu konuştuklarımız işin manevi boyutu , Ama, birde maddi gerçeklerimiz var ki , oda ayrı dünyalarda yaşamamızın bir başka sebebi .
- Bu senin takıntındı, benim hiç de öyle bir düşüncem olmamıştı.
- Yinede her şeye rağmen , senin arkadaşlığından çok hoşlanıyordum ve hala da hoşlanıyorum. Ancak bunca sene sonra buraya bir şeyleri yeniden başlatmak umudu ile gelmedim .Deminden beri söylemek istediğim şey , ne idi biliyormusun ?
- Ne
- Eğer bu gün ve yarın çok çok önemli bir işin yoksa , benimle Şile ye gelirmisin .
-Haydaa..! Bu da nerden çıktı şimdi durup dururken. (Genç kadını bunu şaşırmış bir uslupla sormuştu )
Kemal tebessüm etti , Bakışlarını genç kadının gözlerinin içine doğru çevirmişti. Ağır ağır konuştu :
- Bu durup dururken ortaya çıkan bir şey değil.Ben tam on senedir bunun hayali ile yaşadım . Kabul etmen için seni zorlayamam .Ama ,bunun benim için ne kadar önemli olduğunu sana anlatamam . Lütfen nedenini sorma . Fakat sana şu kadarını söylememe izin ver , Hani idam mahkumuna sorarlar ya “son arzun nedir” diye , Ya da ölmekte olan birinin son vasiyeti gibi. İşte o kabil bir arzu benimki ,Öyle say ..
-Allah Allah , demek senin için bu o kadar önemli bir durum öylemi ,(Gülerek sordu) Peki ne yapacağız akşam akşam Şilede , Dünya nın bir ucu yaa.!..
- Lütfen ....Rica ediyorum .
Kemal o kadar içten ve yalvaran bir tavırla rica etmişti ki genç kadın dayanamadı , Bir müddet düşündü . Sonra kararını verdi . Ağır ağır konuşmaya başladı
- Bu gün , şu saat itibari ile önemli bir işim yok.Eve gidip dinlenmeyi düşünüyordum . Aslında yarın da tatil günüm ama , niye yarını da dahil etmek istiyorsun şile macerasına . Saat şimdi 16.15 Sanırım otuzbeş, kırk dakika sonra şilede oluruz .Peki neden Şile ? Bu taraflarda bir yerlerde de oturup konuşsak olmaz mı?
- Çünkü geçmişte sekiz buçuk ay kaldığım,o zaman zarfında , hep seninle tepedeki restorantta oturmayı o kadar çok hayal ettim ki . Beraberce yemek yiyip denizi ve mehtabı seyretmeyi düşünerek İstanbul dan ve senden ayrı kalmaya ancak o şekilde direnebildim ve bu benim için erişilmez bir fantezi gibi oldu. İşte ölmeden bu hayalimi gerçekleştirmenin düşüncesi bile beni hep mesut etti.
- Delisin sen ! Hem biliyormusun ? sen şileden tayin olup, İstanbula geri döndüğündü, ben bir hafta sonu oraya tek başıma gitmiştim. Şileyi biliyorum. Güzel bir yer. Hele şimdi bu mevsimde, daha sakin, ve daha güzeldir. Neden olmasın ...hadi gidelim..
-Gerçekten gidiyormuyuz?
-Evet neden olmasın.
-Yaşasın ! Allahım sana çok şükür .
Onun çocuklar gibi sevinmesine Handan hanım içinden güldü, Ah şu erkekler kaç yaşında olurlarsa olsunlar, hala bir yerlerde çocuk bir tarafları kalıyor diye düşündü.
-Handan .. bir istasyona yanaş da, bir yerlerden benzin alalım.Sonra yolda kalmayalım
- Kalmayız canım,kalmayız , benzin depom ful. Sabah işe gelirken almıştım.
Kemal içinden,Az önce Handanın farkında olmadan söylediği “ canım “ kelimesini bir kerede,içinde kendi kendine tekrar etti.”CANIIM” Sonra başını mutlu bir şekilde sağa doğru eğerek Eyvallah dedi . İşte şu andan sonra, yaşadığı her saniye bile, onun için hayatının en mutlu anları idi .Ve bir kazançtı. Mutluluk yaşam denilen uzun labirentin içinde tüm maddi değerlerinden daha kıymetli bir meta idi ama kaç kişi bunun farkına varıyordu ki . Ama her güzel şey gibi mutluluklar da anlıktı , bir meltem rüzgarı gibi bir an içinde , esip geçip gidiyordu. Zaten hangi beden sürekli mutluluğun cerbezesini kaldırabilirdi ki
- Kemal ,arabayı sen kullanmak istermisin
Kemal tebessüm etti , ve cevap verdi .
- Hayır canım,sen benden daha iyi kullanıyorsun. Ben otuz sene kullandım yeter . Son on senedir de elimi bile sürmüyorum. Yoruldu isen o başka tabi..
- Yok yorulmadım, araç kullanmayı seviyorum zaten ,
Ve işte rüyaları hakikat oluyordu. Şile yoluna girmişlerdi , Bir müddet daha , oradan buradan ve geçmişten . Ama sadece güzel şeylerdan konuştular, bir müddet sonra yolun büyüsü onları suskunluğa mahkum etti. Kimbilir ikisinin de kafasının içinden neler geçiyordu. Handan hanım ,Bu suskunluğa on dakika kadar dayanabildi
- Neden sustun kemal
- Yoo.. sana öyle geliyor. Dilim sustu ama kalbim şu anda seninle konuşuyor , ve bende onları
dinliyorum.Sen yüreğinin sesini duymuyormusun.
- Çok romantiksin biliyormusun .
- Evet biliyorum, bunu yıllar önce bir kere daha söylemiştin .
- Sen Hiçbir şeyi unutmazmısın .
- Eğer unutsa idim şu an yanında olabilirmiydim sanıyorsun .
Şileye vardıklarında hava çoktan kararmıştı. Önce limana indiler , aracı park edip sahil boyunca yürüdüler.Balıkçıları seyrettiler.Sonra acıktıklarına kanaat getirdiklerinde ,kemalin geçmişte sık sık uğradığı ve orada handanı hayal edip düşündüğü restoranta geldiler. İçersi kimse yok denecek kadar tenha idi. Restorant sahibi ilyas bey kemali görür görmez tanımıştı. Ayak üstü hoş beşten sonra garsonlara talimat vererek onlara mükellef bir sofra hazırlatmıştı .Loş kırmızı ışıkların hüküm sürdüğü restorantın içinde masaları iki şamdan ile aydınlatılmıştı. Ve deniz ürünlerinin yer aldığı bir menü ile sofra donatılmıştı. Ay gecenin orta yerinde ışıl ışıl parlıyordu. Denizin üstünde o kadar aheng li bir ışık oyunu yapıyordu ki. Sanki kemale bir şeyler söyler gibi idi. Arada başını kaldırıp mehtaba baktığında kemal zaman zaman ay dedenin ona göz kırptığı hissine kapılıyordu.İçecek olarak ikisi de kola yı tercih etmişti.Gerçi balık denilince nedense akla hemen içki gelirdi ama, o içkiyi bırakalı tam on altı sene olmuştu.Kola ile de pek ala keyif almak mümkündü.İlyas bey , kemalin geçmişte sık sık dinlemiş olduğu ,Muazzez Abacı nın ,HATIRALAR SARMIŞ DÖRT BİR YANIMI , BAKTIĞIM HER YERDE İZİN DURUYOR, BEN SENİ UNUTMAK İSTEMESEMDE ,BANA HER ŞEY SENİ HATIRLATIYOR” şarkısını teybe koyduğunda Kemalin mutluluğu bir kere daha perçinlenmişti. Çünkü şu anda şarkılarının kadını onun yanıbaşında idi .Onu hatırlamak için hafızasını zorlamasına lüzum yoktu. Çünkü hemen karşısında oturuyordu hayallerinin kadını . Bir an uzandı , handanın ellerini avuçlarının içine aldı ve onları okşadı , öptü. Tekrar incitmekten korkar bir hassasiyetle , ellerini masanın üstüne bıraktı. Gözlerinin içine baktı , sonra bakışlarını acele ile kaçırdı. Hani romantik insanlar derdi ya gözlerinin derinliklerinde boğulmaktan korkuyorum diye. Bunun sıradan söylenmiş bir söz olmadığını bir kere daha idrak etti. Ona gerçekten de , Handanın gözlerinin derinliklerinde boğulabilirmiş gibi geldi. Vakit bir hayli ilerlemişti, hesabı ödeyip kalktılar. Araba ile Şilenin içinde bir tur attılar , son bir kez daha limana indiler. Sonra dönüş yolculuğu başlamıştı.
-Bu gece için teşekkür ederim . Beni ne kadar mutlu ettiğini bilmene imkan yok .Her şey için çok teşekkür ederim.
-Asıl ben teşekkür ederim yıllardır böyle muhteşem bir akşam ve gece geçirmemiştim. Gelirken yoldaki patırtı içinde özür dilerim.Bu gecenin dışında başka Hiçbir şey konuşmayacağıma sana söz verdim ama pazartesi bana mutlaka uğramanı istiyorum.
-Tamam gene başa dönmeyelim lütfen .
- Seni tekrar görebilecekmiyim.
- Sanmam
- Neden arkadaşlığın, sadece bu günlük mü idi .
- Ne münasebet , yaşadığım sürece
- O halde, neden seni görebilecekmiyim diye sorduğumda , sanmam dedin ,aslında sende bir bakıma haklısında , Pekii.sana şöyle bir şey sorayım .Tamam , olumsuzlukları bir an için bir yana bıraktığımızı düşünelim. Onları yok sayalım..Sence bizim arkadaşlığımız Ya da , hadi gel sevgililiğimiz diyelim.uzun süreli olurmuydu . Birlikte mutlu olurmuyduk
- Kısa bir süre için evet ama uzun vadede hayır.
- Ne demek şimdi bu
- Bu şu demek, aslında her şey o şiileye geliirken yolda münakaşa sebebi olan “Hanım” yüzünden .
-Nasıl yani
- Bak , seni tanıdığımdan beri sana daime ya titrinle Ya da hanım hitabı ile seslenmeyi uygun gördüm. Çünkü , seni çok seviyorum ama sevgimin de ötesinde sana haddinden fazla saygı duyuyorum.Yani saygım, sevgimin önüne geçiyor. Seninle, senli benli olmayı yakışıksız buluyorum.ister buna nezaket de istersen başka bir şey . Çünkü sende en az benim kadar nazik ve kibar birisin.Sende saygılı bir insansın , belki de bana daha ilk günden çok saygın konumda yaklaştığın içindir, kimbilir. Çünkü birlikte çalıştığımız günlerde bizimle birlikte çalışan bir sürü insan vardı ama sen benim dışında onlara bana davrandığın gibi davranmıyordun, beni bambaşka bir yerlere oturtmuştun.Hem de ben bunları hak etmediğim halde bana öyle davranıyordun. Sana karşı ben nasıl bayağılaşabilirdim ki. İşte ben bu zinciri bir türlü kıramadım ve bu saatten sonrada kıramam . Aynı çatı altında çalıştığımız üç sene boyunca seninle aynı ekipte çalışmayı öyle istedim öyle istedim ki, bunun için ne kadar dua ettiğimi bile düşünemezsin. Gün geldi dualarım kabul oldu ,seninle son beş gün birlikte çalıştık ve beşinci günün sonunda sebepsiz yere birbirimize girdik Aslında o kavgamızın bile geçerli bir sebebi yoktu , ama oldu işte. Çünkü bizim kişiliğimiz menfaatlerimiz çatıştığında birbirleri ile didişmeye müsait. İkimizin de lider bir kişiliği var . Bu kişilik çatışması aramızda daima olacak . Bunun önüne geçemeyiz. Şair , boşunamı yazmış o şarkıyı sanıyorsun . “ SENİ UZAKTAN SEVMEK , AŞKLARIN EN GÜZELİ” diye . Haa.. Sakın aklına “menfaatlerimiz çatışırsa dedigimde” aklına maddi anlamda bir şey gelmesin aman haa..Dünyanın maddi şeyleri umurumda bile değil. Birini sevmek birlikte olmak demek değildir. Seni , senden ayrı , on sene boyunca hep sevdim , bundan sonrada seveceğim, hiç şüphen olmasın . Üstelik beni seviyor Ya da sevmiyor olduğuna aldırmadan seveceğim .
- Gerçekten mi
- Evet gerçekten beni seviyor olman Ya da olmaman önemli değil. Benim sevgim ikimizede yeter.
Bak birlikte olamayacağımıza delil olarak gösterebileceğim başka bir şey , çok daha önemli başka bir şey daha var
- Neymiş o
- Seni tanıdığımda otuz iki yaşında idin , o zamanda güzeldin , gençtin ve kapında bir sürü insan gözlerinin içine bakıyordu , sen hiç kimseye ilgi göstermedin.Kendini işine ve geleceğine odakladın.Bu senin için bir yaşam felsefesi haline gelmiş. Bir başka kişi ile birlikte olma düşüncesi bile sanıyorum seni rahatsız etti . Bu güne kadar evlenmedin . Bundan sonrada bunu düşündüğünü sanmıyorum. Çünkü sen yalnızlığını seviyorsun, Hayatının içinde bir başkasına ayıracak yerin yok yalan mı .
- Bu hem doğru hem de yanlış. Eğer ,bütün söylediklerin doğru ise o zaman seninle şu an ne yapıyorum o halde
- Çünkü benimde en az senin kadar yalnızlığımı istediğimi ve sevdiğimi biliyorsun . Çünkü sana illede gel birlikte ol demeyeceğimi, bunun için diretmeyeceğimi de biliyorsun .
- Evet biliyorum , senin beni tanıdığın kadar bende seni tanıyorum . Ve bende seni , tıpkı senin beni sevdiğin gibi seviyorum. Bana uzak dur ama ruhumdan ayrılma sakın .
- Ne dersin Handan hanım ikimizde kafadan az biraz çatlak olabilirmiyiz .
- Bilmem buna sen karar vermişsin zaten , başka ne diyebilirim ki
Handan hanım aracı Kadıköy iskelesine yanaştırdığında , kemalin sözlerinin bitmesini bekliyordu. Öyle yorulmuştu ki eve gidip uzanmak için can atıyordu.
- Kemal , pazartesi bana mutlaka uğra o filmleri birde ben çekeyim. Canım sıkıldı bu işe .
- Sana bir şey söyleyeceğim ama ne olur bu gecenin hatırına kızma bana ne olur söz ver lütfen .
- Söyle , gene ne yumurtlayacaksın bakalım
- Söz ver kızmayacağına
- Kızmam .. kızmam ...söz
- Sana gösterdiğim filmler benim değildi .
- Biliyorum senin olmadığını ,
- Biliyormusun . ( Kemal şaşırmıştı) kızmadın mı .
- Kemaaall , Sen beni aptal mı sanıyorsun . Senin karşında üç günlük bir Doktor yok.Üstelik benim branşım olan bir konuda bana yalan söylemeğe çalıyorsun .
- O halde neden , ille de film çekelim diye ısrar ediyorsun . Ve buna rağmen yine de benimle şileye kadar geldin . Seni çok seviyorum gerçekten de çok seviyorum
- Ediyorum , çünkü içime bir kuşku düşürdün . O yüzden ısrar ediyorum.Seninle geldim çünkü bana on sene evvel şile ile ilgili bir hikaye yazıp vermiştin öyle güzel tasvir etmiştin ki , bunu yaşamak istemiştim.. Hadi artık uzatma Pazartesi gel seni mutlaka i bekliyorum .
- Tamam geleceğim ama söz vermiyorum, seni telefonla arar bildiririm. Hadi şimdilik Hoşçakal kendine iyi bak .
kemal , Rıhtımdaki gişelere doğru yürürken , Handan hanım oradan uzaklaşıp gitmişti bile . Gecenin büyüsünden, karşıya geçecek vapur olmadığını fark etmesi uzun sürmedi . Taksi Durağına doğru seyirtti . Bir taksiye atladığı gibi doğru evin yolunu tuttu . Kendisi tatsız bir mizansenle , sebepsiz yere doktor hanımın içine bir kuşku düşürmüştü ama . Doktorun duyduğu kuşkuya ,kendi de kapılmıştı .Bütün bir hafta sonunu vesvese ile geçirdi . Pazartesi günü Handan Hanımın yanına gitmek yerine özel bir hastaneye gitmesi bir oldu . Ve yaşam ile şaka olamayacağını acı bir şekilde öğrenmesi onu şok etti. Gerçekten de henüz başlamakta olan bir Akciğer Sea sına (kanseri) yakalandığını öğrendiğinde dünyası başına yıkılmıştı. Yinede boş verdi. Hayatının rüyasını iki üç saatliğine de olsa yaşamıştı ya .Bu da ona yeterdi.
*************************